SEÇİM SONRASI GÖRÜNÜMÜ
Bülent Kuşoğlu


Çok değil 8-9 yıl önce burada haftada 3 kez yazardım. Yazılarımın bazen 150’ye yakın, ortalama 50 civarında yorum aldığını arşive girip görebilirsiniz. Okuyucular rahatlıkla, başlarına bir şey gelecek korkusu olmadan yorum yaparlardı. Yazılar bir nevi interaktif hale bürünmüştü yani köşem herkesin birbirine, okuyucu-yazar ayrımı olmadan özgürce yazdığı bir platforma evrilmişti. 2009 Referandumu sonrası iş değişti. İktidar, devlet olanaklarını ve gücünü halkın aleyhine, kendi lehine anormal bir ölçüde kullanmaya başladı. Medyada olan özgürlük ortamı yok oldu. Bugünkü anormal, korku, endişe, gerilim ve kutuplaşma dolu baskıcı ortama ulaştık. Artık haftada 3 değil tek yazı yazıyorum ve yorum almıyorum. Okuyucu korkuyor, zira sosyal medyada ki yorumlar sadece yorum sahibini değil, çevresini ve yakınlarını dahi olumsuz etkileyebiliyor… 
Artık siyaseti de devlet ve devleti ele geçirmiş iktidar belirliyor… 

Bunları geçen yazıma gelen tek yorumdaki endişe ifadelerini çok samimi bulduğum için yazdım. Kim olduğunu gerçekten bilmediğim okuyucumun mesajı aynen şöyle; 

Sizin yazinizi vedevlet tiyatrolariyla operanin kapatildigini ayni gun okudum; muthis bir umitsizlige dusmemek cok zor artik. Turkiye’mizi kaybettik demek istemiyorum ama baska bir aciklamasi da yok butun bu haberlerin... Her gun Mecliste bu faciaya dayanmak da cok zor olmali. Demokrat ve uygar vatandaslara sabirlar diliyorum... 

Gerçekten bir azcık demokrasi ve özgürlükten nasibini almış, kendini çağın insanı hisseden, milliyetçi-vatansever herkes menfaati yoksa endişe taşıyor. 

24 Haziran seçimleri endişeli cenahta, kontrolün kaçtığı, beklentileri yönetmenin mümkün olmadığı ölçüde büyük umut yaratmıştı. Seçim sonucu, aynı kesimde aynı ölçüde büyük moral çöküşünün sebebi oldu bu durum. Şimdi herkes bir birini suçluyor.

En fazla suçlanan ise tabi ki muhalefet partileri…
 

Muhalefette olan, iktidarın kötü gidişatını gören endişeli herkes kategorize etmeden ifade edersek bilinçli olarak veya olmayarak şu hedefler peşindeydi: 

-Tek adam rejiminin son bulması, 

-Siyasal İslamcılığın son bulması, 

-Demokratik, laik bir yapı inşası, 

-Sosyal ve toplumsal birlik ve istikrar, 

-Ekonomik istikrar. 

Bunların olabilmesi için seçim sandığından çıkması hedeflenen sonuçlar ise şu şekilde olması gerekiyordu; 

-Millet ittifakının TBMM’de çoğunluğu alması, 

-Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalması. 

Hedeflere muhalefet olarak ulaşamadık. Tesellimiz TBMM’de AKP’nin tek başına çoğunluğu olmaması oldu. Diğer yandan, özellikle bakanlara bakarsak veya bir cemaate karşı yapılan operasyonu diğerleri için baz alırsak siyasal İslamcılığın son bulduğunu belki teselli olarak söyleyebiliriz. Çünkü, bakanlar arasında siyasal İslamcı diyebileceğimiz bir isim yok. Sanki klasik AKP’liler tasfiye edilmiş ve rejim açısından cemaatler risk taşıyor gibi. Bu durum laiklik konusunda da bir az daha rahat olmamızı sağlar ancak tek kelime ile demokrasimiz kaybetmiştir. 

Erdoğan, siyasal İslamcılığı başarıyla terk etmiş ve radikal devlet milliyetçiliğine yapışmış gibi duruyor.  

Bu arada tek adam rejimi daha güçlü bir şekilde yerleşmiş ve bir legal çerçeveye bürünmüştür 

Ekonomik, sosyal ve toplumsal birlik ve istikrar ise seçim öncesinden bile daha kötü bir görüntü veriyor. Hele seçim sonrası devletin devamlılığını, hafızasını ve devlet aklını yok eden düzenlemeler, hem usul hem de esas yönlerinden tam bir rezalet…  

Aslında seçimler sonucu bu durumda Türkiye kaybetmiş görünüyor.  

Seçim sonrası NATO Zirvesinde Erdoğan’ın tek bir liderle bile baş başa görüşme yapamaması kötü bir gösterge… 

Döviz ve faizin hala istikrara doğru yöneltilememesi ve piyasalara güven verilememesi daha kötü göstergeler… 

OHAL’in devamını hülle ile sağlamak diğer bir kötü gösterge… 

Bürokratik vesayetinden şikayet ettiğimiz Ankara’nın yerini Beştepe vesayetinin alması ise kötü göstergelerin sağlamlaştırılması oldu.  

Görünüm böyle olunca da geçen haftaki okuyucumun endişeli yorumu çok haklı gibi duruyor. 

Siyaset bu tür durumlarda bir çıkış bulur. Siyasetin bulduğu bu çıkış aslında sağ duyunun ve halkın çıkışıdır. Ancak, Türk siyasetini tümüyle devlet yani devleti ele geçirmiş tek adam rejimi belirlediği için ben de endişeliyim.  

Peki, bu kabustan nasıl çıkacağız? 

Kimse umutsuz olmasın! 

TBMM’ye çok iş düşecek. Çoğunluk partisi dahil 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/secim-sonrasi-gorunumu/5862