BORÇ YİYEN SEÇMENİN KESESİNDEN YER
Bülent Kuşoğlu


Siyaset yapmak, özellikle bir siyasetçi için oy istemek amacıyla seçmene gitmek zor ve sıkıntılı bir iştir. Seçmen, eğer karşı olduğu bir partinin siyasetçisini yakalamış ise, o anda seçmen değil canavar kesilir. Satmaya niyeti olmayan tüccar pozlarıyla alıcının iflahını keser.

Geçen Pazar Ankara’nın Gölbaşı ilçesine bağlı Oyaca köyünde boş bir dükkanda soruyorum; “Nasıl memleketin gidişatından memnun musunuz?” 40 yaşlarında biri yüzüme bakmadan, oturduğu yerden daha da kaykılarak cevap veriyor, “Memnunum, memleket iyi gidiyor, her şey iyi. Daha ne olsun? Ben eskiyi de bilirim. Şimdi herkesin arabası var. Yollar düzgün. IMF’ye 5 milyar borç verdik. İşsizlik diyorsunuz ben işe alacak adam bulamıyorum”

Konuşunca MHP’li olduğunu öğrendiğim bu kişiyi ayak üstü ikna etmek mümkün değil. Hedefimiz zaten kararsızlar. Gülerek “Vebali, günahı boynunuza…” diyerek başka seçmenlere doğru yürüyorum.

Cumartesi günü UMAG’da borç konusu ile ilgili verdiği mükemmel Hakan Özyıldız konferansını bu radikal görüşlü esnafın dinlemesini çok istedim. Anlar mıydı bilmiyorum ama dinlese iyi olurdu. Dünyanın ve Türkiye’nin nasıl bir borç batağına saplandığını belki sezerdi.

Keşke tüm vatandaşlarımız anlasa…

Keşke tüm siyasilerimiz anlasa…

Özyıldız’ın sunumu konunun tarihsel boyutunu ve mevcut durumunu, dünya ve Türkiye açısından çok detaylı ve rakamlara dayalı olarak içeriyordu. Tabi rakam ve tablolar durumu net olarak ortaya koyuyordu. Ben size sunumu anlatmayayım ama sonuçta çarpıcı olan birkaç rakam vereyim;

*2002’de 386 milyar TL olan kamu ve özel sektör toplam borcumuz 2017’de ne olmuş biliyor musunuz? Tam 4 trilyon 273 milyar TL

*Borçluluğumuzun GSYH’ya oranı ise 2002’de 107 iken, 2017’de 137 olmuş. Yani kriz yılını çok aşmışız…


Lütfen rakamları tekrar okuyup ne anlama geldiklerini tasavvur edebilir misiniz? Üzerinde düşününce nasıl bir borca battığımızı anlayabiliyor musunuz?

Özyıldız, bu günlerle 2002 arasında yaptığı bir kıyaslamada, 2002’de bankalar ve ana borçlu Hazine idi. Şimdi KOBİ’ler, şirketler ve hanehalkı dahill çok geniş bir kesim borçlu tespitini yaptıktan sonra soruyor;

Hakan Özyıldız’ın makul bir çözüm de önerdiği sunumunda borçlu gelişmekte olan ülkeler için çok ilginç bir tespiti daha var. Kurucu halkın yerini artık piyasa kitlesinin aldığını söylüyor. Artık, ulusal yok uluslararası var. Yurttaşın yerini yatırımcı alıyor. Yurttaş hakları yerine yatırımcı talepleri var. Seçmen yerine alacaklı, seçimlerden ziyade açık artırmalar daha önemli oldu ve halkın ülkesine bağlılığının önceliğini de yatırımcıya güven verilmesi aldı. Dolayısı ile de sosyal hizmetlerden öncelikli konu borcun çevrilebilir olmasıdır, diyor.

Mal ticaretinin önemsizleştiğini, sermaye/para hareketlerinin önemli unsur haline geldiğini belirttiği konferansını Özyıldız, “Hepimiz borçluyuz” “Çocuklarımızın geleceğini yiyoruz” diye bağladı.

Gölbaşı Oyacalı esnaf MHP’li kardeşimin aslında tüm bunları bilmesine gerek yok. Ülkeyi yönetenler bilsinler yeter…

Bakıyorum, adaylarda, seçmende ülkenin somut konularını somut rakamlara dayalı olarak konuşmuyorlar. İşin popülizm tarafları çok daha ön planda…

Dediğim gibi aslında seçmende konuşmasın ama üniversiteler, medya, kanaat önderleri, meslek kuruluşları ve STK’lar konuşsunlar… Konuşmaları şart!

Konuşulmadı, bundan sonra da konuşulmayacak…

Geri kalmışlığın bir göstergesi de bu olsa gerek…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/borc-yiyen-secmenin-kesesinden-yer/5829