İTTİFAKIN ASIL SAKINCASI
Bülent Kuşoğlu


Normal olarak İçtüzüğe göre genel kurul toplantıları salı, çarşamba ve perşembe günleri yapılır. Geçen hafta Pazartesi günü alışılmışın dışında genel kurul toplantıya çağrıldı. Şu meşhur ittifak ve seçim kanunu görüşülecekti. Saat 14.00’de başlayan genel kurul görüşmeleri önce “Akşam bitecek yarın devam edecek” dendi, sonra gece 12.00’de, sonra 13.30’da, daha sonra ise sabahlayacağımızı öğrendik. Öğrendik derken sadece muhalefet gruplarından değil iktidar milletvekillerinden de bahsediyorum. 

Kanun teklifini Binali Yıldırım ile birlikte imzalamış olan Devlet Bahçeli, Grubunun başında sabaha kadar kanunun çıkmasını bekledi. MHP tam kadro orada sabahlamasa AKP çoğunluk sağlayamayacaktı. AKP ve MHP grupları hiç önerge vermediler, müdahil olmadılar, mecbur olmadıkça konuşma yapmadılar. Salı sabahı saat 10.00’da uykusuzluk ve sinirlerin bozulması ile tatsız bir şekilde kanun görüşmeleriyle birlikte genel kurul da bitmişti. Salı normal genel kurul ve partilerin grup toplantıları günüydü. Grup toplantıları ve genel kurul iptal edildi, çalışılmadı. Çarşamba ve Perşembe günleri ise performans çok düşük seviyede kaldı. Neden acele edildi, neden bu saçma çalışma şekli tercih edildi, neden çalışma bir gün önceye alındı, hala anlayamadık…

Bazı yorumlar, MHP kongresi öncesi Bahçeli’nin bu kanuna şiddetle ihtiyaç duyduğu şeklindeydi ama bana makul görünmedi.

Kanun teklifinin genel kuruldan geçmesinin hemen arkasından Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ve diğer gerekli kanunlarda değişiklik yapan kanun Cumhurbaşkanı tarafından bekletilmeden Resmi Gazete’de yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Kanun daha önce de anlattım, bir çok haksızlık ve hukuka karşı kanuni hile içeriyor. Sağlıklı bir seçim yapmak ve seçime güven duymak bu mevzuatla neredeyse imkansız hale getiriliyor. Türkiye, demokrasisi çok ideal bir ülke değildi ama seçim yapmasını iyi beceren bir ülkeydi. Bu yasayla seçim güvenliğini bu derece tahrip etmek aslında ülkeye ihanet etmektir. Ancak inanın bu yönünü çok fazla önemsemiyorum. Sonuçta yıllarca bu ülkeyi yönetmiş zihniyet ve kadrolar bu defa haksız ve hukuksuz da olsa yine ülkeyi yönetmeye devam edecekler… 

Benim asıl önemsediğim ve beni korkutan konu daha ittifak yasası çıkmadan önce AKP ve MHP’nin ittifak yapmış olmaları ve Türkiye’yi bölebilecek bu konuyu kendi çıkarları lehine ama toplum aleyhine yasallaştırmaları.

Agnozi başlıklı yazımda iki hafta önce anlatmıştım. Eğer, AKP ve MHP’nin tasarladığı gibi bir ittifak gerçekleşirse bunun anlamı Türk ve sünni ittifakıdır ki, bu durumda Erdoğan seçimleri kazanabilir ama ülke bölünür. Çünkü, bu durumda karşıya alınan sosyolojik kesimler aleviler ve Kürtler olur. Erdoğan iktidarının ülkeyi özellikle getirmek istediği siyasi tablo son 3 dönemdir budur. Şu anda var olan 4 partili bir Meclis… Bu 4 partinin sosyolojik tabanı ise malum…

Etnik ve mezhebi kimlikler üzerinden siyaset Ortadoğu’nun siyasi anlayışı ve maalesef bizde bu dönemde bilinçli olarak ortaya çıkarılmış bir sorun… İsterseniz bu durumu belirli çevreler yaptı deyin isterseniz, BOP Eş Başkanı olduğunu defalarca ilan etmiş şahıs yapmış deyin, maalesef sonuç değişmiyor…

Şimdiye kadar bu 4 etnik ve mezhebi siyasetle bazılarının istediği sonuç alınmadıysa bunda Cumhuriyetin sağlam temeller üzerine kurulmuş olmasının çok önemli rolü var. Yine Kılıçdaroğlu’nun partisini bir Kürt ve alevi partisi haline getirmemek ve göstermemek için olağanüstü gayret göstermesi de bu konuda çok etkili olmuştur. Ancak, gördüğüm kadarıyla bu çaba bir çok kimse tarafından henüz kavranmış bir konu değil…

Peki, bu uyarımı tekrar yaptıktan sonra şimdi “Yerli ve milli” “Cumhur” ittifakı karşısında yapılması gereken ne?

İçinde CHP ile birlikte, dindar ve sünni kesimi temsil eden Saadet Partisi’nin ve milliyetçi kesimi temsil eden İyi Partinin de olduğu bir başka ittifak bu “Cumhur” ittifakının ilacı olacaktır.

Biliyorum, bu yürürlüğe giren seçim ve ittifak hileleri karşısında kimsenin şansı yoktur diyeceksiniz. Ancak unutmayın Erdoğan iktidarının seçilmeye en uzak olduğu dönem de bu seçimler olacak. 16 Nisan Referandumu sonrası tüm kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor. Asla yüzde 50’ye yaklaşamıyorlar. Gerçek anlamda en zayıf oldukları dönem bu.  

Seçimlerde hukuka karşı kanun hileleri bile onları iktidarda tutmaya yetmeyecektir…

Bu hafta Afrin’e rağmen döviz yükselmeye devam ederse ekonomide durum gerçekten ciddi demektir. Fakat Hükumet bu ciddiyeti görmeyip faizleri yeni denge arayışına göre tespit ettirmez ise o zaman gerçek bir ekonomik kriz daha yaşayacak bu ülke…

Hayırlısı…
    
  
  



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ittifakin-asil-sakincasi/5717