REFAH’IN BATIŞI
Yalçın Toker

Başlıktaki Refah kelimesini okuyunca, tabii aklınıza hemen Refah Partisi geldi ve bu partiden söz edeceğimi düşündünüz, öyle değil mi?

Haklısınız, ben de sizin yerinizde olsam, öyle düşünürdüm.. Ancak böyle deyince, bir parti olan Refah’ın bir facia olduğunu kasdettiğim sanılmamalıdır. 

Refah Partisi ve kurucusu Necmettin Erbakan siyasi tarihimizin önemli objeleriydiler. Erbakan’ın, kurduğu partiler şunlardı: Milli Nizam, Milli SelametRefah, Fazilet, Saadet.. O partilerdeki siyasi kadrolar son noktayı AKP ile koydular.

İsterseniz o yılları birkaç satırla hatırlayalım..

1960 ihtilali.. 1980 askeri darbesi.. Demirel’in, “şapkayı alıp giderim..”, “Ben Çankaya’ya çıkmam, Çankaya aşağıya iner” gibi sözleri, “çekiç güç.. Çekiç güç bostan korkuluğu mu?”  söylemleri.. Bütün bunlar o dönemleri simgeleyen ifadelerdi.

Devamında Ecevitli, Erdal İnönü’lü yıllar yaşandı.

Ben bütün o yılları bizzat yaşamış ve siyasi olayları Zirvede Kavga isimli kitabımda ayrıntılarıyla anlatmıştım.. Mesela o tarihlerdeki, Erdal İnönü’nün “memurlara erken emeklilik hakkı” verilmesi önerisinin, sonraki yıllarda kendi işini zorlaştırmasını da, kitabımın 119. sayfasında, eski bir spor yazarı alışkanlığımla  “İnönü kendi kalesine gol attı” diyerek anlatmıştım.

O yıllarda Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamları, siyasi parti liderleri arasında gidip gelmiş; Turgut Özallı, Süleyman Demirelli yılları yaşamıştık. Kararname kavgalarına, sürüp giden partizanca uygulamalara, kısa süre yaşayabilen Koalisyon Hükümetlerine tanık olmuştuk.   

Neyse uzatmayayım.. AKP’li yıllara yaklaşalım..

Necmettin Erbakan, Doğru Yol Partisi'yle birlikte (Refahyol) Koalisyon Hükûmetini kurarak  (28 Haziran 1996) Başbakan olmuştu. Bu koalisyon bir yıl ayakta kalabilmiş ve Erbakan’ın istifasıyla sonlanmıştı. Sebebi de şuydu: 21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidardaki RP hakkında, "Lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemler" gerekçesiyle dava açmış, 8 ay süren dava sonunda Refah Partisi, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı. Necmettin Erbakan ve partili arkadaşlarına da 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmişti.

Daha sonra, Erbakan ve yanındaki Refah Partisinin siyasi mirasçısı olan milli görüşçüler Fazilet Partisi’nikurdular. 

Ancak, Fazilet’te, Abdullah Gül liderliğinde ortaya çıkan yenilikçiler grubu, 14 Mayıs 2000’deki Kongrede, Başkanlık için adayları olan Abdullah Gül’ün seçimi kaybetmesi üzerine yeni parti kurmaya karar verdiler. Ve hapisten çıkan Recep Tayyip Erdoğan'ı da aralarına alarak AKP’yi kurdular. Ampul amblemli bu partide,  eski Millî Selamet, Refah, Anavatan, Demokrat, Adalet, Doğru Yol kökenli isimler bir araya gelmişlerdi.

AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinde en yüksek oyu aldı ve Abdullah Gül Başkanlığında 58. Hükümeti kurdu. Aldığı siyaset yasağı nedeniyle kabine ve TBMM'de yer alamayan Genel Başkan Tayyip Erdoğan'ın yasağı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de desteği ile yapılan anayasa değişikliği sayesinde kaldırıldı. Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt milletvekili seçildi. Gül başkanlığındaki 58. Hükümetin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 15 Mart 2003'te 59. Cumhuriyet Hükümetini kurma görevini Erdoğan’a verdi. Bugünlere kadarki bütün seçimleri de kazandığı için AKP iktidarı böylece devam etti.

Recep Tayyip Erdoğan, ilk gençlik yıllarından beri Erbakan’ın en yakınında olan bir kişi idi. Mesela 1976’da da Erbakan’ın o tarihteki partisi Milli Selamet’in Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanı‘ydı. Bu görevi 1980 yılına kadar devam etmiş, 12 Eylül darbesi ile siyasi partiler kapatılmış, sonra yeniden izin çıkınca;  1984’te Beyoğlu İlçe Başkanı olmuştu.

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi. Bu görevi de 6 Kasım 1998’e kadar devam etti.

REFAH FACİASI..

Bütün bunları niye anlattım?.. Bugünkü yazı konum bunlar değildi halbuki..

Benim bugünkü konum İkinci Dünya Savaşı günlerinde yaşadığımız Refah Faciası idi.

Geçtiğimiz iki haftada ele aldığım Büyük Mehmetçik Mareşal Fevzi Çakmak konusunu işlerken, yer kalmadığı için Refah faciasını yazamamıştım.. Bugün de, Refah deyince akıllara hemen  Refah Partisi, Erbakan,talebeleri Tayyip ve Abdullah Gül Beyler gelecek diye konuyu işte böylece dağıttım.. Artık Mareşal, Refah faciasını anlatsın da birlikte dinliyelim:

“..23 Nisan 1941.. İkinci Dünya Savaşı yılları.. Dünya yanıyor.. Biz de tehlikeler altındayız..

İngiltere'de inşa edilen dört denizaltımızı teslim alıp memlekete getirmek üzere seçilen, birbirinden kıymetli 200 kişilik kumandan, subay ve erattan mürekkep kafile, Mersin'den bindirildikleri Refah ismindeki çürük bir yük gemisi ile hareketlerinin beşinci saatinde gece yarısına doğru, hâlâ kimin, nereden attığı bilinmeyen bir torpil darbesiyle batıp sulara gömülmüştü.

Bu yürekler acısı faciadan, ancak otuz iki kişi sağ kurtulabilmiş, kafile reisi deniz yarbayı Zeki Işın ve mürettebat da dahil olmak üzere 168 seçkin vatan evlâdı zifiri karanlıkta azgın dalgalarla boğuşa boğuşa can yerip şehit olmuşlardı. Fakat bu, rastgele bir kaza değildi.

Daha ilk tahkikatta; «Refah» gemisinin cankurtaran simitleri, sal ve sandal gibi gerekli kurtarma vasıtaları ile teçhiz edilmemiş olduğu gibi, gemi süvarisinin de «bu köhne ve her türlü vasıtadan mahrum yük gemisi ile, bu kadar insanı yola çıkarmak sorumluluğunu kabul edemem.. Çünkü Akdeniz bir mayın tarlası halindedir. Bu sebeple ve bu köhne tekne ile, bunca memleket evlâdını göz göre göre felâkete sürüklemeyiniz!» diye yalvarıp yakardığı halde Ankara'dan gelen «derhal yola çıkacaksın!» yollu kat'i ve sert emirle, harekete mecbur olduğu da anlaşılmış ve nihayet bu emirleri verenlerin Millî Müdafaa ve Ulaştırma Bakanlıkları sorumlularının olduğu da tahakkuk etmişti. Bu iki vekâletin başındaki Bakanların istifa edip bir kenara çekilmelerinden başka kimseye bir şey yapılmamıştı.» (**)

Bu yazımda geçen olaylar, sizlere mutlaka bugünkü pek çok benzerlerini çağrıştırdı.. İstenildiği gibi uzatılan OHAL’leri, siyasi çıkarlara alet edilen Kararnameleri, hukuk ihlallerini, adalet yürüyüşünü.. Ne var ki, bugün tek bir Bakanın istifa ettiğini bile görmedik. Öyle değil mi?


(*) Zirvede Kavga, Yalçın Toker/Toker Yayınları. www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]

(**) Büyük Mehmetçik Fevzi Çakmak/A. Rahim Balcıoğlu, Toker Yayınları. 2. baskı- www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/refah-in-batisi/5520