ENDİŞELER BIRAKMIYOR Kİ FIKRA YAZAYIM!
Bülent Kuşoğlu

Osmanlı’nın son dönemlerinde 4 ana akım ve siyasal düşüncenin ortaya çıktığı kabul edilir; Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık. Ancak nihayetinde bu akımlar 2 temel kola ayrılır. Aslında aralarında çok önemli düşünce ve uygulama farklılıkları yoktur ama yaklaşık 200 yıldır süren müthiş bir mücadele vardır. Biri diğerini dinsiz, imansız kabul eder, o da ötekisini yobaz, cahil… Onların kendileri için kullandığı sağcı-solcu, milliyetçi, muhafazakar, devrimci, sosyalist, İslamcı, demokrat gibi uluslararası kabulü olan nitelemeler ise dünya standartlarına uymaz… Sağ ve sol uygulamalarımızda, muhafazakarlığımızda, sosyalistliğimizde pek uluslararası kabul gören türden değildir. Ancak zaman zaman kendini milliyetçi, solcu, muhafazakar, sosyal demokrat, liberal gibi sıfatlarla tanımlayan iktidarlarımız olmuştur. Fakat, biz son tahlilde ve sıkışınca 2 ana akım üzerine siyaset yaparız. “Ben dindarım, milliyim sen değilsin” “Ben çağdaşım, sen yobazsın”
Tabi bunları yaparken kimlikleri hiç ihmal etmeyiz…
Yine öyle bir noktaya geldik, o süreçte ilerliyoruz.
İktidar, özellikle Erdoğan ve yandaş medya en yüksek perdeden bağırıyor; “Ben dindarım, milliyim, çok başarılıyım, kimseye taviz vermiyorum o nedenle tüm Batı üzerime geliyor”
Muhalefet ise dinden ve millilikten de uzak olmadığını gösterme gayretiyle sesini duyurmaya çalışıyor; “Biz çağdaş demokrasi istiyoruz, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü yok ettiniz, geriye gidiyoruz, adalet istiyoruz”
Yine kimlikler ihmal edilmiyor…
Çok şükür Ortadoğu’daki gibi “Ben Müslümanım, sen İslama fitne sokuyorsun, katlin vaciptir” sürecine girmedik henüz ama hızla oraya doğru ilerliyoruz.
Erdoğan zihniyetinin iktidarını devam ettirmek için bir sonraki aşamada kullanacağı argüman bu…
Geçen yıllardır samimi olduğumuz, karı-koca serbest meslek sahibi bir aile ile görüştüm, “İşleri tasfiye ettik Kıbrıs’tan ev aldık Kıbrıs’a yerleşiyoruz” dediler. Nereden çıktı, hayırdır? diye sorunca verdikleri cevap “Gün geçtikçe kötüye gidiyoruz, geleceğimiz yok, bize iş yaptırmıyorlar demiyoruz, bize hayat hakkı tanımıyorlar”
Evet, geçen yazımda da belirtmiştim. Yurt dışına hem beyin hem de sermaye kaçırıyoruz. Kentleşmiş, eğitimli gelir seviyesi yüksek toplum kesimini kaçırıyoruz. Sadece Kıbrıs değil, Yunanistan, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde çok fazla yatırım yapmaya başladık. Gayrımenkul alıyoruz, iş kuruyoruz, yerleşiyoruz. Doğru ise bu yılın ilk 4 ayında 6 milyar dolara yakın bir para dışarı çıkarılmış. Ancak sorun bu rakamın veya örneğin ötesinde çok daha vahim…
Gelecek endişeleri, adaletsizlikler, çaresizlikler Ankara-İstanbul yürüyüşü başlatmış… Neden yüründüğünü anlamaya çalışan bir iktidar, yerine yürüyüşü durdurmaya çalışan zihniyet bunu da anlamamış…
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyesi Yiğit Bulut Star gazetesindeki köşesinde yazmış. “İçimizdeki Yabancılar”  
Yiğit Bulut, hiç özeleştiri yapmamış. Doğrudan ülkenin bu hale gelişinde muhalefeti suçlamış. Son 15 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’a tek laf yok. Son bölümü şöyle bağlamış;
Son söz: Menderes’ten başlayıp Özal’ın şüpheli ölümüne bakarken, “sebep-sonuç” ilişkisinde “son dönemi” özellikle bağımsız kalma ve bağımsız davranma istekleri dikkatle analiz edilmeli! Bu gerçek daha birçok isim için geçerli! Bağımsız-Büyük Türkiye için bir şeyler yapmaya” çalışanlar, YERLEŞİK DÜZEN tarafından yok edildiler! Konu çok derin, Türkiye daha uyanık olmalı ve derin bakmayı bilmeli!
Önemli not:"İçimizdeki Yabancılar da hangi kuruma-kuruluşa, hangi makama sızmış olursa olsun mutlaka bu savaşı kaybedenlerden olacaklar”!
Son soru:KÜRESEL EMPERYAL SİSTEM VE UZANTILARININ BÜTÜN GÜÇLERİYLE TÜRKİYE’YE SALDIRDIĞI BU DÖNEMDE “BİRİSİ” NEDEN, NEYE HİZMET ETMEK, NEYE ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN “PROVOKASYON YÜRÜYÜŞÜNE” BAŞLADI! VARILMAK İSTENEN SON NOKTA NERESİ! TEKRAR EDİYORUM; NEYE ZEMİN HAZIRLANIYOR!
ÇOK UYANIK OLALIM, ÇOK DİKKATLİ DÜŞÜNELİM... DEVAM EDECEĞİZ...
Yemin ederim bugün neşeli, bol fıkralı bir bayram yazısı yazma niyetindeydim ama olmadı…
Hepimizin endişesi, derdi ortak.
Şiddet olmamalı, sorun çıkmasın ama bir şeylere de dikkat çekelim yürüyelim diyorsunuz ama tepedeki bakış da bu;
“Sizi imansız, gayrı milliler!”
Yalnız bu defa yürüyenleri imansızlıkla ve gayrımillilikle suçlamak kolay değil. Yürüyenler hem dindar, hem milliyetçi, hem Atatürkçü, hem solcu hem sağcı, hem liberal, hem muhafazakar…
Ankara-İstanbul yolunda Türkiye’nin beyni, kalbi ve ruhu yürüyor…
O beyin, o kalp, o ruh Adalet diyor ama Türkiye için umut ve moral arıyor…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/endiseler-birakmiyor-ki-fikra-yazayim/5499