“BİZİM MEDYA” KİMİN VELİAHTI?
Alper Tan

“Katar krizi” derinleşmese de gündemde dururken, Riyad’da beklenmedik bir hamle yapıldı. Suudi Arabistan Devlet Sadakat Konseyi toplandı ve oy çokluğu ile Veliaht Muhammed Bin Nayif’i azledip ikinci veliaht Muhammed Bin Selman’ı getirdi. Genç veliaht zaten mevcut savunma bakanıydı ve üzerinde Suudi Arabistan’ın geleceğine dair çok önemli stratejik görevler de vardı. Azledilen Nayif’in uhdesindeki İçişleri Bakanlığı da dahil tüm görevleri alındı.

Türkiye’deki medyada “Katar krizi” ve bu olayla birlikte bir anda inanılmaz bir Suud karşıtlığı başladı. Kral Selman’a Amerikancılık başta olmak üzere envaiçeşit yakıştırmalar ve suçlamalar sıralandı.

Suudi kralı Selman’la ilgili olumsuz haberlerin neredeyse tamamı aynı merkezden çıkıyor ama her yayın kuruluşuna farklı postacı tarafından ulaştırılıyor. Yeni veliaht Muhammed Bin Salman Amerikancı gösteriliyor. Esas Amerikancı olan ve Kral'a darbe ve suikast girişimlerinin içinde olan, azledilmiş Naif ise masum olarak sunuluyor. Böylece Türkiye'deki ABD-İsrail'e düşman kesim için Muhammed Salman allerjik bir tip haline getiriliyor. “Piyon,” “kukla,” “kokainman,” “veled” iftira ve yakıştırmaları yapılıyor.. Ne yazık ki Türkiye’deki İslami kesim de bu algıyı satın amaya çok yatkın ve hevesli.                                                    

Halbuki, Kral Selman iktidara gelince, darbeci Sisi ile ilişkileri en düşük seviyeye indirdi, Suriye’de Türkiye ile birlikte hareket etti, Türkiye’nin içine sokulduğu finansal krizlerde hep destek oldu, onun döneminde İslam Ordusu’nun kuruluşu tamamlandı ve dünyanın en büyük savaş tatbikatı Arabistan’da yapıldı. Bu gelişmelerden rahatsız olan ABD ise kendi kontrolundan çıktığını hissettiği Suud’u 11 Eylül saldırısı ile irtibatlandırarak 750 milyar dolarına el koydu ve cezalandırdı..

Devrilen veliaht Muhammed Bin Naif ise aslında ABD'nin adamı idi. Washington, Arabistan’la ilgili gelecek planlarını Nayif üzerine kurmuştu. Selman’ın, kral olduktan sonra defaatle maruz kaldığı suikast girişimlerinin arkasında hep veliaht Naif'in olduğu iddia edildi. Ama düne kadar dokunulamamıştı. Naif, veliahtlıktan alındıktan sonra “bizim” medyanın “muteber ve masum” adamı oluverdi. Kralın oğlu yeni veliaht Muhammed Bin Salman ise “darbeci,”  “Yemen’e saldıran,” “mübtezel” “çapsız velet” olarak sunuldu. Hatta hızını alamayan medyamız onu, “Katar krizini çıkaran” adam olarak takdim etti.

Ancak, Katar Emiri Al Sani, Suudi Arabistan Kralı Selman'a bir telgraf göndererek, Prens Muhammed bin Selman'ın Birinci Veliaht olarak atanmasından dolayı mutluluğunu dile getirdi ve tebrik etti. Yani bizim medyanın kuyruklu yalanları bir gün bile tutmadan patladı. ABD ve Avrupa medyası ne derse bizim medya daha da köpürterek aynısını tekrarlıyor.
Bir yayın kuruluşumuz, Muhammed bin Selman'ın “kokainman” ve Abu Dabi’nin“kuklası” olduğunu söyledikten sonra hızını alamadı; “Kral Selman'ın her politikasının arkasında 31 yaşındaki oğlu Muhammed bin Selman var. Herkes Washington'da kendisine böyle diyor, Katar politikası dahil” dedi. Yani ABD’nin iftirasını tartışılmaz “gerçek” gibi verdi.

Şayet ABD’nin her dediğini “doğru” kabul edeceksek HAMAS’a ve İhvan’a “terör örgütü” diyor, FETÖ’ye “Ilımlı Müslüman bir sivil toplum hareketi,” YPG’ye “terör örgütü değil” derken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da “Demokrasi karşıtı” “totaliter bir lider” gibi görüyor. ABD’nin Suudi yönetimine söylediklerine inanacaksak bunlara da inanacağız. Böyle saçmalık olmaz..

“Katar krizi”ne gelince.. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert "Körfez ülkelerinin Katar hakkındaki endişelerini henüz detaylandırmamalarına şaşırdıklarını" söyledi. "Bu aşamada basit bir soruyla karşı karşıyayız: Atılan adımlar gerçekten Katar'ın terörizmi desteklediği yönündeki iddiaların sonucu muydu, yoksa Körfez ülkeleri arasında uzun zamandan beri var olan sorunlarla mı ilgiliydi?" diye sordu.

ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta, “Katar'ın terörizmi en üst seviyede desteklediğini” savunmuş, Diğer Arap ülkelerini Katar’a karşı kışkırtmıştı. ABD’nin bu konuda planladıkları ve umdukları olmadığı gibi “Katar krizi” Türkiye’nin, Körfez’deki askeri ve siyasi ağırlığını arttırmasına vesile oldu. Bundan rahatsız olan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson bu defa “Katar'a uygulanan yaptırımların gevşetilmesini”istemeye başladı.

ABD, Müslüman Arap ülkelerini birbirleriyle vuruşturmak, İslam dünyasındaki Sünni-Şii gerilimine bir de Sünni ülkelerin çatışmalarını eklemek istiyordu. Aynı zamanda İran’la Suudi Arabistan’ı, Pakistan’la İran’ı, İran’la Türkiye’yi birbirine düşürmek istiyordu. Bu doğrultuda son bir ayda büyük provokasyonlar düzenledi. Ama çok şükür bunların hiç birisi tutmadı, tutmayacak da..

Peki bölgede ABD ne durumda?

İşgal ettiği Afganistan’da ABD son iki haftada çok ciddi askeri kayıplar verdi.

7 HAZİRAN: Bagram Hava Üssü'nde 7 Amerikan askeri öldürüldü, 3'ü ağır yaralandı.

8 HAZİRAN: Nangarhar eyaletinde 8 Amerikan askeri öldürüldü, 3'ü yaralandı.

10 HAZİRAN: Achin bölgesinde bir Afgan askerinin ateş açması sonucu 3 Amerikan askeri öldü, 1'i yaralandı.

17 HAZİRAN: Mezar-ı Şerif kentinde, NATO’da görev yapan askerlere silahla saldırıldı.3 Amerikan askeri öldü, 2'si ağır yaralandı.

Bölgede bunlar olurken küresel piyasaların en ünlü yatırımcılarından Jim Rogers şok bir çıkışla “Önümüzdeki birkaç yıl içinde Batı sisteminin tamamen çökeceğini”söyledi.

Jim Rogers, "Amerika'daki bazı hisse senetleri bir balona dönüşüyor. Balonlar oluşuyor. Ve sistem çökecek. Ben de bu yüzden Çin'e taşındım ve çocuklarım Çince öğreniyor. Devletlerin iflas ettiğini göreceksiniz. Batı medeniyeti çökecek. Hayatınız boyunca yaşayacağınız en büyük çöküş olacak" dedi. Rogers'a göre“Piyasalardaki büyük kriz bu yılın sonunda ya da önümüzdeki yıl gibi kısa bir vadede gerçekleşecek. ABD Merkez Bankası'nın bilançosu 2008'e göre beş kat daha büyük."

Dünya dönüyor. Bakalım kime matem kime bayram olacak?



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bizim-medya-kimin-veliahti/5496