Başımı alıp, gidesim var!
Talat Atilla


 
Siyasetin bu kadar çürütücü, oyalayıcı, yorucu, icat edenlerin bile tanımlamakta zorlandığı bir eylem olduğunu bilsek bile gönül yorgunluğumuza çare olmuyor.
Veba gibi… Sanata, basına her yere bulaşıyor.
Mahalleyi aştı, öyle bir şehir baskısı var ki;
Yaşamın kendisi siyaset” diyorlar.
Bulaşmazsan, “Ot”, bulaşırsan, “Adam”, bayrağını sallarsan, “Militan” diye diye sınıfların içinde sınıflara ayırıyorlar.
Yorulmuyorlar da…
Eskiden mahallede bir kavga olsa; kim haklı, kim haksız şrakkk diye bilirdik.
Canlı mobeseler gibi izlerdik.
Pijamayla çıkılırdı mahalle meydanına kavga etmeye…
(Aydın Doğan’da o nesilden gelir!)
Genelde küfür edene kızar, “Hop! ağzını bozma, çoluk çocuk var!” derdik.
Gerçi küfür edene, “Cesur adam!” diyen de vardı ama azınlıktı onlar.
Kavgayı genelde küfür edenin kazanması ilginç gelirdi bana.
Hasmı korkar, geriler, bu arada mahalleli ayırana kadar iki tane çakardı!
Ferasetimiz dumura uğradı uğrayalı, haklı-haksız konusunda zaman zaman kafamız karışıyor.
Karışıyor dememe bakmayın, belki de yalnız benim kafam karışıyor, suç ortağı arıyor olabilirim!
Canımın sıkkın, kafamın karışık olması günah mı?
Yoksa, bu hakkım da mı yok?
Bu telaş, bu kavga neden?
Hedonist yaşam için mazoşist olmayı göze alan saçma sapan yığınlara dönüştüğümüzü gerçekten görmüyor muyuz?
Yoksa bu evreni insan kılığında uzaylılar mı  işgal etti?
Saçma olanla, gerçek olanın birbirine bu kadar yakın olduğu başka bir yüzyıl oldu mu?
Allah’tan başka herkese çok kırgınım…
En çok kendime…
İzah yorgunluğundan, idrak yoksunluğuna bu kadar yaklaştığım bir zaman dilimi hiç olmamıştı…
Başım da benimle gelecek diye gidemesem de...
Başımı alıp, gidesim var!
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/basimi-alip-gidesim-var/5415