AVRUPA NİÇİN DÜŞMANLIKTA YARIŞIYOR?
Alper Tan

Geriye dönüp son on yıla baktığımızda Avrupa ülkeleri ve ABD’nin Türkiye’de yapılan her seçimde açık bir “taraf” olduklarını görüyoruz. Tarafgirliklerini de her defasında Erdoğan ve Ak Parti karşıtlığı üzerine yaptıkları aşikar.
2007’de Ak Partili birinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasına karşı çıktılar. 2009’da belediye seçimlerinde muhalefet partilerine destek attılar. 2010 anayasa referandumu, 2011 genel seçimleri, 2014 belediye seçimi, 2014 cumhurbaşkanı seçimi, 2015’te yapılan iki genel seçim.. Batı, bunların hepsinde Ak Parti’nin karşısında yer aldı..
Batılı siyasetçiler, Ak Parti’nin liderini sistematik olarak karaladılar, uluslararası medya ve yurt içindeki uzantıları üzerinden algı çalışmaları yürüttüler. Kaderin tecellisine bakın ki Batılı ülkelerle birlikte yürütülen bu seçim kampanyalarının hepsini muhalefet açık ara kaybetti. Kaybettikçe daha da azdılar, kendilerini daha çok deşifre ettiler.
Avrupa ve ABD, önceleri tarafgirliklerini daha örtülü ve daha diplomatik yürütür, arkamızdan kuyu kazar ama yüzümüze güler ve dostmuş gibi görünürlerdi. Haçlı ülkeleri artık maskeleri çıkardılar. Gizlenme gereği duymuyorlar veya kendilerini artık gizleyemiyorlar.
“Serbest siyaset,” “fikir ve ifade özgürlüğü,” “seçme ve seçilme hürriyeti,” “insan hakları” ve “demokrasi” konularında yıllardır bizlere akıl veren, Batılı hükümetler, sıraladığımız bu hakların hepsini, tuttukları taraf lehine engellemeye başladılar.
Teröre destek verdikleri için dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’li vekillerin yargılanmasına bile tahammül edemeyerek Türk liderleri diktatörlükle suçlayan “çağdaş” Batı, seçimle gelmiş, meşru iktidar partisinin Avrupa ülkelerinde EVET kampanyası yapmasına kıldan tüyden gerekçelerle engel çıkartıyor. Ak Partiye engel çıkartılan aynı salonlarda HAYIR kampanyası yürüten muhalefet partileriyle onbinlerce masumu katletmiş olan terör örgütleri, Avrupa polisinin koruması altında toplantı ve yürüyüş yapabiliyorlar.
Üstelik Türkiye’ye karşı terör yapan örgütler sadece sivil salonlarda değil, Avrupa Parlamentosu’nda, AB üyesi ülkelerin ulusal parlamentolarında, Fransa cumhurbaşkanının sarayında, Alman cumhurbaşkanının sarayında el üstünde, baş üstünde tutuluyorlar.
Kendileri her gün Türkiye cumhurbaşkanına DİKTATÖR yaftasını kullanıp bunu İFADE HÜRRİYETİ olarak gösterirlerken, hatta daha ileri gidip İslam Peygamberine saldıran köpeklerineBASIN HÜRRİYETİ gerekçesiyle sahip çıkarlarken Türk gazetecilerin ve siyasetçilerin BatılılaraNAZİ benzetmesi yapmasından tuhaf şekilde rahatsızlık duyuyorlar.
Avrupa’nın genel durumu İkinci Dünya Savaşı öncesi siyasi ve sosyal atmosferi yansıtıyor. Almanya ise tam manasıyla Hitler faşizminin başlangıç dönemlerinin reflekslerini gösteriyor.
Avrupa’da, ılımlı veya merkez partiler, Türk ve İslam düşmanı, yabancı düşmanı faşist partilerle yarışıyorlar. Bu yarışta faşist partilerin siyasi söylemlerini geride bırakmaya başladılar.
Batının Türkiye karşıtlığı, zahiren Tayyip Erdoğan veya Ak Parti karşıtlığı olarak görünse de arka planındaki motivasyon göründüğünden daha derin. Batılılar, Ak Parti veya Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiğini düşündükleri “İslami kimliğe” saldırıyorlar. Türkiye’de bazıları Ak Parti veya Erdoğan’ın İslami bir siyaset izlemediğini savunuyor olabilirler. Ancak Batılılar öyle düşünmüyorlar. Ak Parti ve Tayyip Erdoğan’ın demokratik mücadelesinin, sadece Türkler üzerinde değil 1.8 milyar nüfusa erişen İslam coğrafyasında hızlı bir ümmet uyanışına sebep olduğunu görüyorlar.
Bu durum Hristiyan ve Siyonist dünyayı ciddi biçimde ürkütüyor. Çünkü Müslümanlar, dayanışma içine girdikçe sömürgeci vahşi Batının İslam ülkelerindeki menfaatleri zayıflıyor. Müslümanlar, safları sıklaştırdıkça Batılı ülkeler de ortak-senkronize tepki vermeye başladılar.
Madalyonun diğer tarafında ise onları korkutan başka bir gerçek var. Batı toplumlarının geleceğini görmek için yapılan bilimsel ve sosyolojik projeksiyonlar, raporlar, analizler, Hristiyan toplulukların alarm durumunda olduklarını gösteriyor. Şu anda İslam, 7.5 milyar nüfusa yaklaşan dünyanın ikinci büyük dini. ABD merkezli araştırma kuruluşu PEW’in raporlarına göre 2070 yılında İslam’ın, bütün dinleri geride bırakarak birinciliğe ulaşacağını gösteriyor.
Türkiye en başta olmak üzere İslam ülkelerinin yaklaşık 2 asırlık uykudan uyanarak, hızlı bir şekilde siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel açıdan yeniden özgüvene kavuşmaya başlaması daha da önemlisi Müslümanların tarihte olduğu gibi tek çatı altında ortak hareket edebileceği çeşitli mekanizmaların vücut bulmaya başlaması Haçlı dünyasını çıldırtıyor.
Batının çılgınlıklarını sadece bir anayasa değişikliği tepkisi olarak görmeyelim. Esas mesele o değil. İşin bu tarafına daha çok odaklanalım..



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/avrupa-nicin-dusmanlikta-yarisiyor/5399