Basiretsiz Tacir ve Tıpayı Çekemeyen Bakan
Bülent Kuşoğlu

Varsayalım ki büyük bir şirketiniz var. Şirketinizin asıl faaliyeti tekstil üretim ve pazarlaması ama arazileri, gelir getiren taşınmazları da var. Yani şirket aktifleriniz iyi durumda olduğu için teminat gösterip gerektiği zaman kredi almanızda sorun olmuyor. Durum kısaca böyle iken durup dururken arazileri, taşınmazları ayırıp ayrı bir şirket kurup onun bünyesine alır mısınız? Eğer alırsanız asıl faaliyette bulunduğunuz iş için kredi almakta zorlanacağınız, iki farklı şirketle masraflarınızın artacağı ve toplam karılığınızın düşeceği çok açık. Yapar mısınız bunu?
Basiretli bir tüccar iseniz yapmazsınız?
İşte Türkiye Varlık Fonu ile yapılan bir benzetme ile anlatmak gerekir ise budur…
Türk Hazinesi borçludur, borçlanması gereklidir. Kredi derecelendirme kuruluşları nezdinde notu oldukça düşüktür. Tam böyle bir dönemde biz kamunun bazı bankaları dahil arazilerini, kuruluşlarını, varlıklarını hazine birliği ilkesine aykırı olarak devletten ayırıyoruz…
Gelir, kurumlar, damga gibi vergileri almıyoruz.
Alım ve satımlarında ihale mevzuatının dışına çıkarıyoruz.
Sayıştay, dolayısı ile Meclis denetimi yok.
Fonun yönetimine atanan kişilerin sorumluluğu yok.
Yukarıda kısaca ve basit olarak açıklamaya çalıştığım yeni yapı ile daha düşük faizle borçlanmamız mümkün mü?
Tam tersine faiz yükünüz artar…
Bu durum çift hazine anlamına gelmez mi?
Türkiye Varlık Fonu ile ilgili kanun geçen yaz gündeme geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul’da çok uyarıda bulunduk. Biz bütçe, ticaret fazlası veren bir ülke değiliz, ayrı bir fona, kaynaklarımızı bölmeye gerek yok dedik. Burada denetim yok, kamu malına yazık olur dedik. Buna benzer uyarılarımıza rağmen çıkan kanuna aradan 4 ay sonra Ocak’ta KHK ile ilavede bulundular ve bu son devirler yapıldı. Aceleye getirilmiş ve sorumsuz bir yapı oluştu. Konuyu bilen ve sahiplenen bir bakan yoktu. Neden, nereden geldiğini ve kim tarafından getirildiğini inanın İktidar milletvekilleri dahil anlayamadık… Türk kamu mali yönetimine sokuşturulan bir muamma bana göre…
Size bir soru daha sorayım; Borç alıp kumar oynar mısınız?
Cevabınız, “Kumar oynamam ama borç alıp asla oynamam” olacaktır, biliyorum ama devlet bu Fon ile bunu yapacak...
Kanun görüşmelerinde de şimdi de ilgili bakanların ağızlarından kaçırdıkları bir cümle var; “Türkiye Varlık Fonu finans piyasalarındaki istikrarsızlık ve döviz spekülasyonları ile mücadele edecek” Yani bir Merkez Bankası gibi çalıştırılacak ve dövizde istikrar sağlayacakmış…
Yani Varlık Fonu’na devredilen şirket ve varlıklar teminat gösterilerek alınacak borç para ile finans piyasalarında bir anlamda kumar oynanacak…
90’lı yıllarda ünlü finans spekülatörü Soros, İngiliz Merkez Bankası’na bir oyun oynayarak bir gecede 1 milyar dolar zarara uğratmıştı. İngilizler o geceyi “Kara Çarşamba” olarak asla unutmamışlardır. Şimdi biz bu spekülatörlerin karşısına hiçbir sorumluluğu olmayan ve yetenekleri sınırlı bir ekiple çıkıyoruz. Fon’a devredilen şirket ve servet unsurlarını teminat göstererek dışarıdan borç alacağız ve kendi döviz ve finans piyasamızda oynayacağız…
İnanın akıl karı değil, kim yaptırıyor bunu bize?
Ben size yaşandığı iddia edilen bir hikayeyi anlatayım;
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, bakan sormuş; “Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor, “Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz
Bakan, “Anladım” demiş. “Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük
Hayır” demiş doktor. “Normal bir insan küvetin tıpasını çeker”
Bizim bakanlarda normal yöneticiler gibi Hazinemizi, Maliyemizi, verimli kaynaklarımızı doğru çalıştırsalar, kova gibi başka araçlar aramasalar ya!
Aklımı kemiren bir soruyu paylaşayım; Türkiye Varlık Fonu ekonomide büyük bir risk. Kim yaptırıyor bunu?



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/basiretsiz-tacir-ve-tipayi-cekemeyen-bakan/5369