TRABZONDAN CHP’YE
Bülent Kuşoğlu

Trabzon’da 4 ay Maliye Hesap Uzmanı olarak turne yapmış, aradan geçen 28 yıl boyuncada Trabzon’u hep takip etmiş biri olarak az-çok Trabzonluyu ve Trabzonspor’u tanıdığımı var sayarım. Birkaç yıl süresince Trabzonspor’un mali müşavirliğini yapmış olmam da bu görüşümü oluşturmamış sadece pekiştirmiştir. Bana göre Trabzonspor’un önemli bir sorunu fanatizm ve fanatik Trabzonlulardır. Trabzonspor’un her yıl şampiyon olmasını isterler. Trabzon’un ekonomik ve sosyal durumunun, coğrafik konumunun İstanbul kulüpleriyle yarışmak için ne kadar noksan olduğunu düşünmezler, hep şampiyonluk isterler. Şampiyonluk yoksa isyan ederler. Her şeyi, her yapılanı eleştirirler müthiş bir baskı ve algı oluştururlar. Takım futbolcularının çoğu fanatiklerin baskısı nedeniyle futbol becerilerini sergileyemez, başarısız olurlar. Trabzon medyası da bunu ha bire körükler. Trabzonspor, Türkiye’de her yıl şampiyon olsa aynı taraftar Avrupa şampiyon kulüplerde de aynı başarıyı bekler, olmazsa benzer baskıyı yine gösterir. Trabzon bir futbolcu, teknik adam ve yönetici için zorluk derecesi çok yüksek bir yerdir.
Teşbihte hata olmaz. Aynı durum değil ama benzer sorun CHP için de söz konusudur. Fanatik partili, Atatürkçü, solcu, laikliğe inanmış bir grup Türkiye’nin bir İslam ve Ortadoğu ülkesi olduğunu, gelir ve kültür seviyesini, demokrasi geçmişini, toplumun yapısını, siyasetin getirildiği kimlik eksenini dikkate almadan sürekli parti liderini, yöneticilerini ve sorumlu gördükleri partilileri suçlarlar. Neden yüzde yüz haklı-doğru oldukları halde bir türlü iktidar olmadıklarını anlayamaz ve gittikçe artan bir tonda şikayet eder, eleştirirler. Parti lideri ve yöneticileri üzerinde yarattıkları baskı çok ağırdır ama sadece bununla kalmaz diğer, CHP’ye oy vermeyen seçmen üzerinde de baskı oluşturmaya çalışırlar. Tabi diğer seçmen üzerinde yaratılan baskı türban sorununda olduğu gibi çok olumsuz dönüşlere sebep olur ama onlar bunu da fark etmezler. Aslında fark etmedikleri bir durumda demokrasiden uzaklaştıklarıdır…

Bunları neden yazdım?
Bir grup partili veya partili olmasa da sosyal demokrat veya Atatürkçü tutturmuş, “Kılıçdaroğlu lider olsaydı o gece darbeye ilk karşı çıkan olur, halkı darbeye karşı durmaya davet eder ve bugün bir kahraman olarak oylarını ikiye katlamak için erken seçim istiyor olurdu” gibi abuk-sabuk sözler söylüyorlar.
Bir soru da ben sorayım; RTE karşıtı olduklarını söyleyen bu arkadaşlar neden şöyle düşünmezler? Darbeyi çok önceden haber alan RTE gereken önlemi almış ve darbenin başarısız olmasını MİT ve ordu içerisindeki adamları ile garantilemişti. Genelkurmay Başkanı ve diğer bilmesi gerekenler de darbe olacağını biliyorlardı. MİT, Özel Harekat ve asker içerisindeki darbe karşıtı kesim konumlarını darbecilere göre almışlardı. Sonuçta Cemaatin bilinen darbeci belli sayıdaki adamı oyuna getirilmiş ve izole edilmişlerdi. Ankara’da 30 tank ve 600 asker, İstanbul’da yine çok az tank ve 1300 asker tabi ki Türkiye gibi geniş bir coğrafyada darbe yapmaya yetmeyecekti. Yetmedi de. RTE ise başarısızlığını garantilediği darbeden kendi lehine siyasi sonuçlar çıkarmayı planlamayı da ihmal etmemişti. Halkın darbeye karşı çıkması çağrısını o nedenle yaptı. Tüm AKP Belediyeleri ve AKP’liler o çağrıyı yineledi. Ancak, RTE’nin hesaplamadığı bir şey oldu, halktan tahmininin çok üstünde, yüzlerce insan öldürüldü. Durum faciaydı. Başarısız olacağı planlanmış, garantilenmiş bir darbe girişimi ve birilerinin siyasi amaçları için ölüme gönderilen halk… Sonuç yüzlerce sivilin boş yere ölümü ve yaralanması…
Darbe girişimi sonrası gece nöbetlerinin bir başka sebebi de halkın boş yere öldürülmesi günahının gizlenmesiydi. Facia unutturuldu. Ölenler, yaralananlar kahramanlar haline getirildi, diğer şehitlerden daha çok hassasiyet gösterildi ve ailelerine tazminatlar ödenmesi kararlaştırıldı. Sonuçta kimse ‘şehitler’in hesabını sormadı, soramadı.

Katilleri kim o masumların?
Eğer, Halkı Kılıçdaroğlu darbeye karşı durmaya davet etseydi katil Kılıçdaroğlu olacaktı. Çünkü, İktidar ‘Biz gereğini yapmış önlem almıştık. Darbeye karşı durmak öncelikle halkın değil, güvenlik birimlerinin görevidir. Güvenlik birimleri yetersiz kalırsa halk devreye girer. Biz gereken talimatları güvenlik görevlilerine vermiş ve önlem almıştık. Kılıçdaroğlu gereksiz yere halkı galeyana getirdi ve yüzlerce sivilin ölmesine ve yaralanmasına neden oldu.’ diyecekti.
Kılıçdaroğlu, oyun içinde oyun olan bu karmaşadan kendisini ve partisini bir demokrata yaraşır şekilde çıkardı. Takdir etmeliyiz. Kendi parti ve liderlerini suçlayanlar biraz da RTE’nin yaptıklarını düşünseler, değerlendirseler ya! Ortalık yalan ve yanıltıcı haberden geçilmiyor…
Darbe Araştırma Komisyonu bir an önce kurulmalı ve çalışmaya başlamalıdır. 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/trabzondan-chp-ye/5192