BM VE NATO Gözetiminde Soykırım: Srebrenitsa
Alper Tan

Savaştan önce nüfusu 24 bin civarı olan Srebrenitsa şehrinin nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 60 bin civarına ulaşmıştı. Göçün sebebi BM Güvenlik Konseyi, 819 numaralı kararıyla Srebrenitsa'nın güvenli bölge ilan edilmesiydi. Güvenli bölge ilan edilmesi sebebiyle Müslümanların ellerindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından toplanmıştı. BM’ye inanan-güvenen Boşnak Müslümanlar ellerindeki silahları teslim ettiler ve savunmasız kaldılar.
 
Srebrenitsa’da soykırımın önünü BM’de görevli Fransız general açmıştı...
 
Savaş sırasında şehrin güvenliğinden sorumlu olan Hollandalı 400 asker, Bosna'daki BM Barış Gücü komutanı Fransız General Bernard Janvier'den aldıkları emir doğrultusunda şehri boşalttırdılar. Kendilerine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Hristiyan Sırplara teslim ettiler.
 
11 Temmuz 1995'te şehre giren katil Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar, 12-77 yaş arası erkekleri diğerlerinden ayırdılar. 30 saat içinde 33 bin kadın ve çocuk otobüslere bindirilip götürüldüler. Binlerce erkek kamyonlarda ve depolarda hayvanlara bile reva görülmemesi gereken şartlarda hapsedildiler. Bazıları ormana kaçmaya çalışsa da Sırplar kaçış yollarını da bombaladılar. Srebrenitsa'da Sırpların uyguladığı soykırımda şehit edilen Müslüman sayısı 8,372'yi buldu.
 
Soykırımcı Sırp askerler, kimlikleri tespit edilemesin diye öldürdükten sonra Müslümanların cesetlerini parçalayarak sayıları 64'ü bulan toplu mezarlara gömdüler. Aradan 21 sene geçti.. Şehitlerin bazı vücut parçaları bulunup kimlik tespiti yapılmasına rağmen farklı yerlere gömülen diğer vücut parçaları bulunamadığı için defin yapılamıyor.
 
İşte bize akıl ve ayar vermeye, insanlık dersi vermeye yeltenen Avrupa’nın kirli, kinli ve kanlı tarihi.. Srebrenitsa soykırımı, Charlie Hepdo saldırısını "Bu bizim medeniyetimize yapılmış barbar bir saldırıdır" diyen Fransa'nın medeniyet anlayışını açıkça ortaya koymaktadır.
 
Peki geçmişte bunları ve bunlardan yüzlerce kat daha vahşi katliamları yapmış Haçlı dünyasının ruhu değişmiş midir?
BM Genel Kurul’unda ABD Başkanı Obama ile Putin, kafa kafaya verip aldıkları gizli karardan hemen sonra 30 Eylül 2015’te Rusya, Suriye’ye asker göndermeye başladı. Suriye’de katliam yapacak Rus ordusuna ait askerler, uçaklar, toplar, tanklar ve silahlar, Ortodoks rahiplerce takdis edilerek sevk edildiler, Rus Ortodoks Patrikhanesi “Bu bir kutsal savaştır” açıklaması yaparak, Suriye’de olanların bir din savaşı olduğunu açıkça itiraf etti.
2014 Ağustos ayında Güney Kore'ye giden Papa Franciscus burada, "Biz üçüncü dünya savaşındayız ama parça parça" ifadesini kullanmıştı. Papa, 14 Kasım 2015 günü yaptığı açıklamada ise Paris’teki saldırıları kınayarak, "Dünyanın şu anda yaşadığı, üçüncü dünya savaşının bir parçasıdır" demişti.
Ağzından savaşı düşürmeyen Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Franciscus, 13 Şubat 2016 günü, 962 yıllık bir ayrılığın ardından ilk kez Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kiril ile Havana’da buluştu. Katolikler ve Ortodokslar, 30 maddelik ortak bildiriye imza attılar. Yani olanları “Din Savaşı” olarak nitelendiren Katoliklerle Ortodokslar ittifak kurdular.
Bildiride; uluslararası toplum Hristiyanların Orta Doğu’dan atılmasını önlemek için acilen harekete geçmeye davet edildi ve “terörü”bitirmek için ortak hareket edilmesi çağrısı yapıldı. Bu gelişmeleri takiben, öncelikle Suriye konusunda, Rusya ile Batı ülkeleri arasında var olan yakınlaşmalar hızlandı.
ABD ve Rusya, Suriye konusunda ortak hareket ediyor..
Rusya, ABD ile anlaşmaları çerçevesinde, Admiral Kuznetsov adlı uçak gemisini Temmuz ayı başında Akdeniz’e gönderdi. 41 uçak ile 18 helikopter taşıma kapasitesi olan bu gemi, Lazkiye açıklarında bekletiliyor ve operasyonlarda aktif olarak kullanılacağı belirtiliyor. Halbuki Putin, 15 Mart’ta, görevin tamamlandığını bildirerek Suriye’deki askeri varlığının yarıdan fazlasını geri çekmişti. Peki bu açıklamadan 3 ay sonra Akdeniz’e uçak gemisi neden gönderilmiş olabilir?
ABD, Suriye konusunda Rusya ile ortak ve senkronize hareket ediyor. Dümeninde ABD’nin oturduğu NATO ise, güya Rus tehlikesine karşı Karadeniz’de bir filo kurmayı kararlaştırdı.. Bunlar, Rusya ile ABD arasında danışıklı dövüş. Çünkü iki taraf arasında rol paylaşımı var. Kayıkçı kavgası yapıp, İslam dünyasına müştereken ayar vermek istiyorlar.
Fransa "Bu bizim medeniyetimize yapılmış barbar bir saldırıdır" derken, Katoliklerin ruhani lideri defalarca 3. Dünya Savaşı’ndan söz ederken, bu saldırıları kimler yapmış oluyor ve Papa’nın medeniyeti kime karşı Üçüncü Dünya Savaşı yapmış oluyor? Onların söylemediklerini biz söyleyelim: Müslümanlara karşı..
Papa tarafından Üçüncü Dünya savaşının dolaylı ilanı ve Rusya ile NATO’nun ittifakının, IŞİD’e karşı yapıldığını düşünmek ne derece mantıklı sizce?
CIA raporlarına göre 30 bin militanı olduğu ifade edilen bir örgüte karşı, içinde ABD ve Rusya’nın da olduğu dünyanın en güçlü 65-70 ülkesinin ordularının bir araya gelmesi aklınıza yatıyor mu?
Burada esas hedef kesinlikle IŞİD değil.. Açıklanmayan gerçek amaç uyanmakta olan İslam milletlerine yeniden çullanmak ve yeniden diz çöktürmek. İslam dünyasına gözdağı vermek için Suriye’de de yeni bir soykırım yapabilirler. Hiroşima’da, Nagazaki’de, Namibya’da, Kenya’da, Kongo’da, Cezayir’de, Srebrenitsa’da, Burma’da defalarca yaptıkları gibi..
Suriye’de müşterek hareket eden ABD ve Rusya, ortak düşman İslam’a karşı Karadeniz’de de birlikte hareket etmeyi, Karadeniz havzası, Kafkasya ve Orta Asya’yı birlikte kontrol altında tutmayı hedefliyorlar.



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/bm-ve-nato-gozetiminde-soykirim-srebrenitsa/5160