Ankara'dan ne bekleniyor?
Alper Tan






Kritik bir süreçten geçiyoruz. Türkiye olarak sadece biz değil. Bölgemiz, Avrupa, Rusya ADB, Çin; kısaca Dünya.. Dünya düzeni, bölgesel sistemler, yerel statükolar, her şey değişiyor.
Dünyada olan her şey bizi de yakından alakadar ediyor artık. Çünkü yerküre küçük bir köye dönüştü. Ama tabi bizi evimizin içi yani ülkemiz, daha çok ilgilendiriyor.
1 Kasım seçimleriyle birlikte Meclis’teki üç muhalefet partisinin içi de karıştı. Sanki bu gelişmeler parti içi rekabet veya kurumsal muhasebe gibi görünse de aslında aynı anda başlayan bu hadiseler, geri planda aynı merkezin yeniden yapılandırma çalışmalarının eseri. 2002’den beri iktidardan indiremedikleri Ak Parti’yi devirecek veya bitirecek yeni bir siyasi mühendislik çalışması yürütülüyor.
Elbette parti içi rekabet doğaldır. Anormal karşılanamaz. Ama son yaşananlar bundan kaynaklanmıyor.
Muhalefet partilerini yeniden yapılandırmaya çalışan merkezler, Mayıs ayında Ak Parti’deki genel başkan değişikliği ve dolayısıyla hükümet değişikliği süreciyle yeni bir ümide kapıldılar. İştahları kabardı.
Karanlık odakların hedef ve beklentilerini şöyle sıralayabiliriz.
1.   Bu son genel başkan ve yönetim değişikliğini kullanarak Ak Parti’de derin bir çatışma ve ayrışma sağlayıp bölerek etkisizleştirmeye çalışmak.
2.   Ak Parti’nin bu güne kadar yürüttüğü dış politikanın “yanlışlığı” tezini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partinin yeni yönetimine de kabul ettirip, tüm faturayı Ahmet Davutoğlu’ya yazıp, İslam dünyasıyla yakınlaşmayı durdurarak Türkiye’nin yönünü yeniden tamamen Batıya çevirmek.
3.   Ankara’nın “Suriye’de hata yaptığı” kampanyası ile Esad’la, Sisi darbesine bu denli karşı çıkmanın Türkiye’nin hareket kabiliyetini sınırlandırdığı teziyle Mısır’la ilişkilerin normalleşmesini sağlamak.
4.   Uçak düşürme olayının yanlışlığı vurgusu üzerinden “Bakın domatesler elde kaldı, turistler de gelmiyor” diyerek Moskova ile normalleşmek uğruna Ankara’nın Kremlin’den doğrudan veya dolaylı “özür” dilemesini sağlamak.
5.   ABD ve Avrupa ülkeleri arkasında olan İsrail gibi bölgede etkin bir devleti karşımıza almanın rasyonel olmadığı fikri üzerinden ve “Bakın İsrail’le ilişkiler kötü olunca Filistinli kardeşlerimize de fazla bir faydamız olmuyor” kampanyası ile Siyonist yönetimle münasebetleri düzeltmeyi sağlamak.
6.   Dünyanın en güçlü devletini karşımıza alarak siyaset yapanın küresel gerçeklere ve ülke ekonomisine uygun olmadığı tezi ile Ankara’yı Washington sularına indirmek.
7.   Ticaretimizin büyük kısmının Avrupa ülkeleri ile yapıldığını vurgulayarak, demokratik kazanımlarımızı da zaten AB kriterleri ile elde ettiğimiz algısı üzerinden, milli çıkarlarımıza uygun olmasa da AB’nin hoşuna gidecek işler yapmamızı sağlamak.
8.   Arap ve İslam dünyasının “fakir,” “güçsüz” ve “güvenilmez” olduğu propagandası üzerinden Ankara’nın bu ülkelerle siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal ilişkilerini zayıflatmak. Buralara ilgiyi azaltmak.
9.   Yukarda sayılanların yapılması halinde PKK terör örgütünün silah bırakacağına, Suriye’de de PYD’nin Türkiye’yi rahatsız edecek işler yapmayacağına Ankara’yı ikna etmek.
10.               Bütün bunlarla birlikte Türkiye’nin küresel dünyada sözüne itibar edilen “Laik, demokratik ve Müslüman” bir devlet olarak el üstünde tutulacağına inandırmak.
Elbette bu maddelere yenileri de eklenebilir. Belki ilk başta bazılarına ve hatta hükümete bu durum çok sevimli ve “gerçekçi” de gelebilir.
Ama şunu herkes bilmeli ki yukardaki konularda ciddi bir geri adım hamlesi, Türkiye’nin son 15 senede biriktirdiği tüm kazanımları yerle bir eder. Ankara’nın oluşan itibarı ve inandırıcılığı sıfırlanır. İslam dünyasında Yeni Türkiye’ye yönelik oluşan güven ve itimat yıkılır. Ümmetin duygularıyla oynanmış olur. Bizi yukardaki maddelere ikna etmeye çalışanlar, bizi ikna ederlerse bu defa İslam dünyasına yönelip Türkiye’nin “Müslümanları sattığı” ve yarı yolda bıraktığı kampanyalarına hız verecekler. Hatta Türkiye’nin Müslümanlığı bile sorgulanmaya başlanacak. İhtimal vermiyoruz ama bunlar olursa Ak Parti’nin bitmesi Tayyip Erdoğan’ın da altının oyulması demektir.
Bunlardan sonra ise Ankara’nın Batı’daki gücü ve itibarı da derinden sarsılmış ve Türkiye Batı dışındaki seçenekleri olmayan çaresiz bir ülke durumuna düşürülmüş olacak.
Bunu sağlamak için son zamanlarda İsrail’den, Rusya’dan başlayarak “yumuşak” mesajlar yollamaya başladılar. Çok yakında ABD ve Brüksel’den de “ılık” teklifler gelebilir. Bunlar tuzaktır. Dostane değildir.
Türkiye bu tuzaklara ve bu hatalara düşmeyecektir. Türkiye bu saatten sonra yön değiştiremez.



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ankara-dan-ne-bekleniyor/5126