Ne Demokrasi, Ne Çağdaşlık, Ne İslam...
Bülent Kuşoğlu

Güzel bir dua vardır; “Allah’ım bana iyi alışkanlıklar ver.” Hayatta zaman içerisinde birçok alışkanlığımız oluyor, yararlı alışkanlıklarımızın olması güzel ama tersi olup ta kötü alışkanlıklar edinirsek halimiz kötü. Kötü şeylere alışmak birey kadar toplum içinde çok kötü...
Dikkat ediyor musunuz son yıllarda toplum olarak yeni çok kötü alışkanlıklar edinmeye başladık. Anayasa’nın ihlal edilmesi, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlık yeminine sadık kalmaması, yalan söylemesi gibi kötü olaylara alıştık. Artık, bu temel kötüleri konuşmuyoruz dahi. Cumhurbaşkanı, AKP Kongresine gitti bir tepki gelmedi, “Artık sistem değişmiştir, hukuku buna uyarlayın” dedi çok üzüldük ama sistem bir şey yapamadı, seçimlere müdahale etti, kamuoyu karşı çıkmadı, “Parlamenter sistem bitmiştir” dedi yine bir şey olmadı ve alıştık. Şimdi darbe oldu halktan, kanaat önderlerinden, üniversitelerden, basından tepki yok. Alışmışız ve maalesef kötü bir alışkanlık… 
Bir başbakanın sebepsiz, gerekçesiz, kendi isteği dışında görevinden uzaklaştırılması ve hükümetin düşürülmesi dünyanın her yerinde darbe olarak kabul edilir. Geçen hafta yaşadığımız hadiseyi kimse normal göstermeye çalışmasın. Belki mantığı vardır ama anormaldir, darbedir ve herkesi ilgilendirir. Eğer, görevden alma sadece AKP Genel Başkanına yönelik kalsaydı görevden alan Cumhurbaşkanı olduğu için anayasal suç işledi diyecektik ama darbe demeyecektik. Şimdi ise hem darbe hem anayasal suç var. İhmal edilmemesi gereken bir nokta…
Bazıları “Fiili durumun hukuka uydurulması gerek”, “Güç daima haklıdır”, “Zaten oylar da RTE için verilmişti” gibi bahaneler üretiyorlar. Darbe gibi bir suçun bahanesi yok ve konunun demokrasi ile bağdaşır tarafı yok. Demokrasi gücün dengeli dağılımıdır, gücün her şeye hakim olması değil. Güçler ayrılığı ilkesi bunun için var. Türkiye demokrasiden hızla uzaklaşıyor ve bu son olay tescilidir. Bunu umur etmeyenlerin demokrasiden dem vurmaya hakları da yoktur.
Yaşamlarını tümüyle Erdoğan’a endeksleyenler bilsinler ki RTE ve onun anlayışı ülke için demokrat veya kalkınmacı bir anlayış değildir. Ve en çok sığındıkları İslami anlayış hiç değildir. Türkiye RTE ile ne demokratikleşir, ne çağdaşlaşır ne de gerçek bir İslam ülkesi olur. Ancak, bir Ortadoğu ülkesi olarak geriye gider. Zaten şimdiye kadar olan da budur…
RTE destekçilerinin demokrasi ve çağdaşlaşmayı çok umur ettiklerini düşünmüyorum ama İslam konusunu önemsediklerini biliyorum. Onlar için vurgulayayım;  geçen hafta İsrail’in NATO’da temsilcilik açmasına Türkiye olarak vetoyu kaldırdık. Artık İsrail, Müslüman ülkelerle çatıştığında karşısında NATO’yu bulacak. Bundan daha iyi bir İsrail kıyakçılığı olamazdı herhalde... Sebebini ve kimin izniyle yapıldığını da tahmin edersiniz sanırım… Güya İsrail’le ilişkilerimiz askıda… Evet, Saray medyası buna ne bahane üretecek? Sanırım görmezlikten gelecekler…
Paralel” dediğimiz ve binlerce insanı, iş adamını sabah ezanında alıp içeri tıktığımız örgüt kısaca nedir? Devlet içerisinde birlerinin  kendi adamlarını devlet kurumlarına yerleştirmesi ve devlet örgütüne paralel bir başka çalışma yapıyor olması, yani devlet faaliyetlerinin hukuk dışı yürütülmesi değil midir? Peki, RTE’nin yaptıklarının ve hukuksuz olarak yapmak istediklerinin paralel yapıdan ne farkı var? Her ikisi de hukuk dışı ve devlet aleyhine işler değil mi? Cumhurbaşkanı hukuksuz faaliyet icra ederse suç oluşmaz mı?
Bir AKP’linin ifadesi ile şimdi de “Düşük profilli” yani kimliksiz, kişiliksiz bir başbakan getirecek. “Düşük Profilli Başbakan” Yazık değil mi bu ülkeye? Kendi keyfine göre yıktığı Hükümet, dizayn ettiği ise devlet, bakalım bu hukuksuz işin sonu neye varacak?
RTE, Cumhurbaşkanı seçildiğinde bizzat şahsının ülkenin en önemli sorunlarından biri olacağını yazmıştım. Çünkü Dunning-Krugger sendromuna sahip. Kendisini hatasız ve dev aynasında görüyor. Şu anda ülkenin en acil sorunu Cumhurbaşkanı’nın hukuk dışı tavırlarıdır. AB ile ilişkilerden tutunda İsrail ilişkilerine, Rusya meselesine, ekonomide bir türlü kurtulamadığımız ranttan üretime geçememeye, siyasette etik anlayışına ve yasasına sahip olmayışımıza, İŞİD ve PKK terörünün bu derece ileri seviyede olmasına kadar birçok konu onun eseri veya katkı verdiği sorunlardır.
Tüm bunlara rağmen Türk Milleti tüm gücünü kullanamasa da direniyor. Türkiye’de tek adam rejimine karşı mücadelemiz aslında takdir edilmesi gereken bir noktadadır. Çevremize dikkat edin; Libya’dan başlayarak, Mısır, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, ve Rusya tek adam rejimlerine sahipler. Bu durum tesadüf olamaz. Hele eğitimli insanı çok olmasına rağmen Rusya dahi tek adam rejimi ile idare ediliyorken bizim direnmemiz aslında çoğunluğumuz tarafından demokrasinin de içselleştirildiğinin bir kanıtıdır. Atatürk’ün sağlam temeller üzerine kurduğu Türkiye, demokrasiden, çağdaşlaşmadan ve İslamdan dönüş yapmayacak ama epey sıkıntı çekecektir. Kaos ve karmaşa günleri bizi bekliyor, çünkü çözüm kolay olmayacak…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ne-demokrasi-ne-cagdaslik-ne-islam-/5100