Ombudsman
Bülent Kuşoğlu

Geçen Salı Meclis’te yemin merasimi vardı. Milletvekillerinin yemini gece 01’e doğru bitti, sabah 05’de kalkıp Brüksel’e gittim. Benimle birlikte Meclis’ten iki AKP Milletvekili, Şaban Dişli ve Yasin Aktay’da görevlendirilmişlerdi. Öğleden sonra Avrupa Parlamentosu’nun düzenlediği bir toplantı vardı; Çağdaş Parlamenter Demokrasilerde Ombudsmanın Rolü: Bölgesel Bir Perspektiv. Konu önemliydi, biliyorduk ama özellikle gelişmiş Avrupa demokrasileri için konunun bu kadar önemli olduğunu bilmiyorduk.
Toplantı ile ilgili bilgiler vermeden önce Brüksel’de terörün etkilerinin hemen, kolaylıkla gözlenebileceğini söyleyeyim. Belçikalı yöneticiler ne yapacaklarını bilmez bir haldelerdi, AP’daki toplantıya girmemiz bizim için de herkes için de işkence gibiydi. Ancak, güvenlik önlemlerini herkes kabullenmişti, “bu saçma”, “bu gereksiz” diyen, itiraz eden yoktu. Biz saçma bulduk ama söyleyemedik tabi…  Neyse…
Ombudsmanlık kurumu bizde çok yeni ve AB’nin baskısıyla kabul edilmiş durumda. 2012’de yasalaşan 6328 sayılı “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu” ile TBMM’ne bağlı bir ombudsmanlık kurumu kurmuşuz lakin hiç etkin değil. Adı bile yanlış. Kamu Denetim Kurumu Başkanı Nihat Ömeroğlu’da toplantıya katılmıştı ve durumumuzdan en fazla şikayetçi olan da haklı olarak oydu.
Ombudsmanlık kurumu kısaca, kamuyla, kamu uygulama ve yöneticileriyle ilgili şikayetleri değerlendiriyor ve ilgili kamu kuruluşlarına tavsiyelerde bulunarak kamuyu yönlendiriyor. “Basit bir işlev, çokta önemli değil” diye görebilirsiniz ama öyle değil. Şöyle bakıyorlar konuya: Devlet vatandaşı için var. Vatandaş devletine güven duymalı. Herhangi bir konu için şikayetçi olduğunda kamudan birileri onunla ilgilenmeli, vatandaş haklı olduğunda devlet vatandaşından özür dileyebilmeli ve devlet vatandaşı ezememeli. Devlet haklı dahi olsa vatandaş derdini birileri ile paylaşabilmeli ve sonuç alabilmeli, vatandaş devletin yani iyi yönetim anlayışının varlığını hissedebilmeli…
Görüyorsunuz, konu öncelikle vatandaş-devlet ilişkisi ve vatandaşın devletine güven ve yakınlık hissedebilmesi. Özellikle gençlerin…
Diyeceksiniz ki devletten ve devlet uygulamalarından şikayet eden vatandaş mahkemeye gitsin. Tabi gidebilir, gitsin ama mahkeme konusu farklı, ombudsmanlık konusu farklı. Mahkeme bir kamu uygulamasının kanunlara ve genel mevzuata uygun olup olmadığına karar verir, ilgili olayda kamu yönetimi anlayışının ve uygulamasının doğru olup olmadığına değil… Yani ombudsman aynı zamanda kamuyu yönlendirir, hesap vermeyi, şeffaflığı ve adil olunmasını teşvik eder… Farkı anlayabiliyor musunuz? Mevzuatı uygulamak her zaman iyi yönetim anlamına gelmeyebiliyor…
Avrupa Ombudsmanı Emilly O’Reilly sunumunda güzel bir benzetme yaptı; “Eskiden madenlere kanarya konur, o öttüğü sürece havanın yeterli olduğuna, sorun olmadığına inanılırmış. Ombudsmanlık kurumu da kanarya gibidir. Öttüğü yani var olduğu sürece demokratik devletin yaşamasında sorun olmaz” dedi. Çok hoşuma gitti bu benzetme ama bir taraftan da ne kadar farklı bir yerde ve geride olduğumuzu hatırlayıp üzüldüm. Bizde öten kuş yok…
Ombudsmanlık, göçmenlerden, çocuklara, madencilik alanından, askerliğe her alanda var olması gereken bir kurum ve çeşitli alanlarda da uzmanlaşması gerekiyor. Yani kendi içinde uzmanlık birimleri oluşmalı.
Ombudsmanlık kurumu çağdaş hale İsveçliler tarafından 200 yıl önce getirilmiş ama yine orada öğrendiğime göre Ombudsmanlığı ilk olarak uygulayanlar Osmanlılarmış ve İsveçliler Osmanlılardan almışlar…
Bizde de Ombudsmanlık kurumunun çalışması için diğer milletvekili arkadaşlarımla Meclis Başkanlığı’na bir rapor sunacağız ama sonuç almak noktasında pek umudum yok… Türkiye’de ombudsmanda, devlette, vatandaşın babası da tek kişi…    
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ombudsman/4916