HDP-PKK Azgınlığının Sonu Nereye Varacak?
Alper Tan

Kürt meselesi ve terörle mücadele konusunda 20 Temmuz 2015, önemli dönemeçlerden biri oldu. Özellikle Çözüm sürecinin 20 Temmuz öncesi gibi devam etmeyeceği ortada artık. Mevcut HDP, çözüm sürecinde muhatap olmaktan çıkmış görünüyor.
Peki ne oldu, ne olacak?
HDP yönetimine hakim grup, Çözüm sürecine başından bu yana mesafeli durdu ve süreci tam anlamıyla kesinlikle sahiplenmedi; aksine sistematik biçimde süreci alttan alta zehirlediler. HDP içindeki ve çevresindeki çözüm taraftarı kesim ise etkin olamadı.
Abdullah Öcalan, 2013 Nevruzunda Diyarbakır’da okunan mektubunda, Türk-Kürt kardeşliği ve birlikte yaşama iradesini vurgulayarak, Türk-Kürt birlikteliğini “Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşam, kardeşlik ve dayanışma hukukuna“ bağlamıştı.
Abdullah Öcalan’a göre, Kürtlere karşı sürdürülen son yüzyılın “baskı imha ve asimilasyon politikaları,” halkı bağlamayan, “kapitalist modernitenin ürettiği iktidar elitinin işi”ydi. 2014 Nevruz’unda okunan mektubunda da, bütün bölgedeki vesayet düzenlerini “Uluslararası Gladyo hâkimiyeti” olarak adlandırmıştı.
2015 Nevruz mektubunda ise, kapitalist emperyalizme dikkat çekerken “Ulus devlet milliyetçiliği temelinde etnik ve dini kimlikleri özüne ters biçimde içe doğru kapatıp birbirlerine düşman etmek, yani böl-yönet politikasına uygun olarak varlığını acımasızca günümüze kadar sürdürme” gerçeğini vurgulamıştı.
İslam karşıtı seküler Kürtler ve Yeni Türkiye’nin gidişatından rahatsızlık duyan Beyaz Türkler, Öcalan’ın Kürtlere dini referanslara dayanan tavsiyelerinden çok rahatsız oldular.  
“Kürtlerin Ak Partisi” olarak tanımlayabileceğimiz Irak Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Başbakan Erdoğan’la birlikte 16 Kasım 2013’te Diyarbakır’da yaptığı konuşma ise tuz-biber oldu. Barzani’nin “Ortadoğu’da artık birlikte yaşama günü gelmiştir. Savaşlar denendi. Kimse savaştan bir hayır görmedi. Barış temeli artık atılmıştır. …..  Barış yolu ne kadar uzun olsa da bir sene savaşmaktan daha iyidir. Biz tüm gücümüzle barış sürecini destekliyoruz“ sözleri, çözüm karşıtlarını çok sarstı.
PKK-HDP, çözüm sürecini kendi elleriyle değil de üçüncü bir el tarafından bozdurmak için ABD’nin “üçüncü taraf” olmasını istemeye başladılar. Başaramadılar. Bu defa ABD, IŞİD bahanesiyle Suriye tarafında PYD üzerinden PKK ile stratejik ortaklık kurdu. ABD, İsrail ve İslam karşıtı odaklar, elbirliği ile laboratuvar ürünü bir “Rojava Devrimi” efsanesi ürettiler. Kürt gençleri bu defa bu sloganik söylemlerle kendilerine çektiler. Ülkedeki IŞİD karşıtlığı üzerinden bir alan açtılar.
Öcalan, kararlı biçimde “Silahlı mücadele dönemi bitti, siyasi mücadele dönemi başladı” “Silah miadını doldurdu. Kürt hareketi yoluna demokratik siyasetle devam edecek” diye bastırmasına rağmen, çözüm karşıtı PKK-HDP grupları silahı ve savaşı savunarak karşılık verdiler. PKK ve HDP Türkiye’de Ak Parti hükümetine karşı örtülü savaşı sürdürürken PYD de Suriye’deki Barzani yanlısı Kürtlere karşı bir bölgesel baskı ve temizlik hareketi başlattı.
Eski CIA Direktörü Michael Hayden Alman Dıe Welt gazetesinde 09 Temmuz 2015’te yani Suruç saldırısından 11 gün önce yayınlanan mülakatında; “Bana göre Kürtler bizim en önemli müttefikimizdir. Öyle de kalacaktır. Çünkü Rojava’daki koalisyon onların çıkarınadır… Suriye ve Irak’ın eski haline geleceğine inanmıyorum. Başka alternatifler bulmamız gerekiyor. Bu nedenle Kürtler’in doğrudan silahlanmasını destekliyorum” diyordu. 19 Temmuz’da ise HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Kobani’den dönüşte “Sırtımızı PYD’ye dayadık” diye açıkça övünüyordu.
Ankara Suruç ve devamındaki terör faaliyetlerinin ardından ani bir strateji değişikliği ile Yurt içi ve yurt dışındaki terör odaklarını ani ve kararlı biçimde vurmaya ve algıyı değiştirmeye başlayınca, ABD de anında ağız değiştirdi. Bu defa ABD Savunma Bakanı John Kerry “Amacımız IŞİD’le mücadele etmek ve mağlup etmek. Bunun için Suriye’deki dinamikleri değiştirmek orundayız” deyiverdi. Kendilerini ABD’nin bölgedeki stratejik ortağı görerek “sırtını PYD’ye dayamakla” övünen küstahlar, arkalarında ABD’nin olduğunu düşünerek azgınlaşan PKK-PYD, bir kere daha acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldılar. Kürtler de HDP’nin aslında kimin kucağında olduğunu daha net görmeye başladılar. Güç karşısında ABD’nin herkesi satabileceğini yeni tecrübeyle bir daha gördüler. Halbuki bu gerçek onlara defalarca anlatılmıştı.
Bu son gelişmeler PKK, HDP ve diğer bileşenleri arasındaki ayrışmanın daha da hızlanacağının işaretleri. Suruç ve devamında ortaya çıkan gizli gerçekler, önümüzdeki süreçte HDP ve PKK’nın bölüneceğini gösteriyor. Bu bölünme dışardan bir bölme değil.. Kürt meselesine bakış ve çözüm yöntemi konusunda içerdeki temel farklılıklardan kaynaklanıyor.
“Kapitalist emperyalistlerle” müşterek hareket ederek Kürtleri hem kendi içlerinde hem de Türklerden ayrıştırmaya çalışanlar, “yerli dinamiklerle” ortak hareket ederek Türk-Kürt-Arap birlikteliğini isteyenlerden ayrışacaklar. Bu ayrışma yaşandığı zaman arkalarında kaç Kürt olduğunu ve şimdilerde onlara coşku verenlerin ne yapacaklarını da görecekler.
Bunun için fazla zaman kalmadı.



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/hdp-pkk-azginliginin-sonu-nereye-varacak/4793