Müslümanların Tahammülü Sonsuza Dek Sürer mi?
Alper Tan

Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından bu yana Müslüman topluluklar, Türkler de dahil, tam bir sahipsizlik ve esaret durumuna düştüler. Müslümanların yeniden bir araya gelmemeleri için her türlü pis komplolar ve en aşağılık planlar devreye sokuldu. Müslümanlar arasına envai çeşit nifak hareketleri sokuldu ve desteklendi.
Hilafetin ilgasıyla beraber Müslümanları “birliği” dağıtılırken, Kiliselerin teşvikiyle Hristiyan topluluklar kendi aralarındaki ihtilaflarıunutup, çeşitli siyasi ve dini çatılar altında “birlik” ve “bütünlük”içine girdiler. Sonra da bu birlik ve beraberlik içine giren Hristiyan dünyasıMüslüman toplulukları daha fazla baskılamaya ve kitleler halinde imha etmeye,İslam coğrafyasını sömürgeleştirmeye başladı. Müslüman halkları yöneten işbirlikçi kukla yönetimler eliyle, Müslümanlar iğfal edildiler.
Müslüman ülkelerde daha önceki yapılanları bir tarafa bırakıp son çeyrek yüzyıla bakacak olsak bile, korkunç derecede vahim bir tablo görüyoruz. Sadece 1990-2009 yılları arasında İslam dünyasında 34 900 devlet adamı, siyasetçi, bürokrat öldürüldü. 127 bin civarında işadamı, 2 411 Cemaat önderi katledildi. Müslümanlara ait 23 bin büyük şirket kasten batırıldı.
Komünist Moskova yönetiminin emriyle 1979’da Rus Kızıl Ordusu’nun Afganistan’a girmesiyle başlayıp bu güne kadar geçen sürede İslam dünyasında 12 milyon civarında Müslüman öldürüldü, 60 milyondan fazla Müslüman sakat bırakıldı.
Afganistan’da işgalci Sovyetlere karşı birlikte savaştığı Taliban ve El Kaide’ye o dönemde “Mücahit” diyen ABD, Sovyetlerin bertaraf edilmesinden sonra NATO’nun “düşman konseptine”İslam’ı koydu ve bu defa aynı Taliban ve El Kaide’yi “küresel terör örgütü” ilan etti, kurgu 11 Eylül saldırılarını gerekçe göstererek 2001’de onlara savaş başlattı.
Bütün bu olup bitenleri Müslüman topluluklar görüyor, not ediyor ve öfkeleniyor. Müslümanların biriken öfkesi, Batıyı da Batının işbirlikçi kuklalarını da yakacak şekilde korkunç bir patlamaya dönüşmek üzere.
Batıdünyasının bu acımasız siyasetini sadece Müslümanlar görmüyor. Henüz vicdanıölmemiş olan gayrimüslimler de görüyorlar. Geçen ay yapılan araştırmalara göre Fransızların % 54'ü ülkede Müslümanlara ayrımcılık yapıldığını kabul ediyor. Batının acımasız politikalarını yakından bilen Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande geçen ay yapılan Charlie Hepdo saldırısından sonra açık bir itirafta bulunarak "Terörü biz yarattık. Terörü kendi toplumlarımız yarattı. IŞİD bünyesindeki 35-40 bin savaşçının 10 bini Suriye ve Irak dışından gelenlerden oluşuyor” demekten çekinmedi.
Ama aynı Batı, genel olarak kendilerini “masum ve insancıl” Müslümanları ise “İslamcıterörist” ve “akılsız” görmeye devam ediyor.
Gezi planı sırasında eylemcilere gaz sıkan polis üzerinden Türkiye başbakanını dünyaya “diktatör”olarak gösteren Batı medyası ve içerdeki uzantıları, Gazzeli Müslümanların üstüne bombalar yağdırarak 2500’e yakın insanın öldürülmesini makul ve masum gördüler. İşgalci Yahudileri haklı, masum Filistinlileri “terörist”gösterdiler. Daha birkaç gün önce İsveç polisinin 9 yaşındaki küçücük çocuğun üstüne çullanıp öldürürcesine boğazını sıkmasına “kör” “sağır” ve “dilsiz” kesildiler. İsveç polisinin o iğrenç işkencesi sırasında ölüm korkusuyla şehadet kelimesini tekrarlayan minnacık çocuğun feryadı asla unutulmayacak.
Yine ABD’de komşularıtarafından alçakça bir saldırı ile gencecik yaşta şehit edilen aynı aileden 3 Müslümanın ölümü karşısında, öldürene, suskun destek veren Avrupa ve ABD yönetimleri ile medyaları da içlerinde taşıdıkları İslam düşmanlığınısaklayamaz durumdalar artık. Batıdaki duygu “İlamofobi”olmaktan çıkmış, “İslam nefreti”ne dönüşmüştür.
Peygamberine ve kutsallarına hakaret ederek Müslümanları tahkir ve tahrik eden provokatörleri öldüren iki genci anında terörist ilan eden Avrupa ve ABD siyaseti Kuzey Karolayna’da, durduk yerde 3 Müslüman genci öldüren Amerikalı katili “ruh hastasıydı” savunmasıyla kurtarmaya çalışıyor. Bunların hiç biri unutulmayacak.
İslam’a hakaretleriyle meşhur 12 Fransızın öldürülmesi üzerine 50’den fazla devletin üst yöneticisi Paris’te protesto yürüyüşü yaparken ABD’de hunharca öldürülen 3 masum Müslüman genç için ABD ve Avrupa ülkelerinden basit bir açıklamayla bile kınama gelmemesi unutulabilir mi?
2009’de Davos’ta İsrail cumhurbaşkanına “One minute”den sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Meksika’dan Washington’a “Nerdesiniz? Siz Müslümanlara sessiz kalırsanız dünya da size sessiz kalır” sözü, ikinci bir “One minute” olarak algılanmalıdır.
Batının bir asırdan beri yaptıkları karşısında İslam dünyasında giderek artan öfkeyi yatıştırmaya çalışmak ve özeleştiri yapmak yerine PEGİDA türünden İslam karşıtıörgütlenmeleri teşvik etmesi ve Müslümanlara yapılan haksızlıklar karşısında sessiz kalması, Avrupa ve ABD’ye çok pahalıya patlayabilir.
Resmi rakamlar çok düşük gösterse de bugün ABD sınırları içinde yaklaşık 24 milyon Müslüman yaşıyor. ABD yönetimlerinin bu umursamazlıkları karşısında ABD’deki 24 milyon, dünyadaki 1.7 milyar Müslümanın sessizliği sonsuza kadar sürebilir mi?
Aynı soruyu bu tarafa da hatırlatmak isteriz. Son derece üzücü bir hadise de Türkiye’nin geldiği noktadan dolayı, son on yıldır her türlü imkanı yakalamış, para, şöhret, makam mevki edinmiş ama dünya hayatına esir düşmüş mütedeyyin Müslümanların bu olup bitenleri görememesi ve Müslümanların her eylemini tıpkı Batılılar gibi “terörist eylem” olarak tanımlaması ve “Müslümana yakıştıramıyorum” demeleri.. Acaba böyle tepki gösteren Müslümanların hangi tavırları İslam’a uygun da başkalarını İslam dışı olmakla suçluyorlar? Dünya hayatına esir düşmüşlerin, dinine, kutsallarına hakaretler karşısında içlerindeki iman nedeniyle, dayanamayıp tepki gösteren Müslümanlarıterörist diye itham etme hakkı yoktur.
 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/muslumanlarin-tahammulu-sonsuza-dek-surer-mi/4582