Hancı ve Yolcu
M. Kürşat Türker

HANCI  :  Çocuklar söz ettiler bana .., uyanıklık ...
 
YOLCU  :  ( Araya girer ) Sessiz anımda tanıklık ,
 
HANCI  :  Ama bütün eklemlerinle ayık diyelim .., bir şeyler sayıklayıvermişsin.., Dalgalar , kaygan urganlar , saç kadar ince metaller demişsin .., sonra da bir hengame demişsin ..., öyle kalıvermişsin. ..
 
YOLCU  :  Sonrası Allah a kalmış ..., öncesi senin yüzün...
 
HANCI  :  Hangi yüzüm .., bilsem de ben seçebilsem ...
 
YOLCU  :  Seninkisi şeytanla kıyafet çekiştirme ..., benimkisi de uyanığın rüyası ..,
 
HANCI   :  Geri gelmekten hoşlanmadığına göre ..., hayırlı rüya ... yüzüm ( Sağ eliyle yüzünü sıvazlayıp odadan çıkar )
 
YOLCU  : ( Sesini yükseltir ) Bir taşkınlık anında susamamak benimkisi .., ilham denilen şey gösterişli bir incidir .., gaybın midyesinde gizli..
 
HANCI  :  ( Alt kattan yüksek sesi yankı bulur ) Marangoza ihtiyacım var benim .., rüzgar sert esiyor bu gece ..., şiirlerini sobayı yakamadığımız zamana sakla ...
 
YOLCU  :  ( Odada yalnızdır ) Marangozun yarısı kadar bedenim .., ben terk ederken  resmeder , giderim .., yorgun olmasam rüzgarı dahi resmederim ...
 
               ( Gecenin ortasında alt katta , kapının eşiğinde yolcu belirir )
 
YOLCU  :   Aslında insanların sözlerini , seslerini , hatta hıçkırıklarından artan nefeslerini , bir anda uzaklara götürmek konusunda maharetlidir rüzgar ...,
 
HANCI  :  Yüzünü dahi okşar .., bazen avuç içi gibi ..., Sobayı yaktım , gir içeri ..,
 
               ( Odun sobası , gaz lambası , gözü ısırmayan duman ..., yolcu keçenin üzerine oturur )
 
HANCI  :  Cahil bir ihtiyar belleme beni .., belki de babandan da yaşlıyım .., geçen sene yaşlı , temiz sakallı ve muhterem yüzlü bir kişi gelmişti hana .., sırtından rahatsızdı ki , yavaş adımlarla yürüyebiliyordu .., çocukların yardımıyla çıkabilmişti odasına ..., gecenin gri vaktinde çocuklar .., hızla dolaşan birinin ayak seslerini duyup beni çağırdılar ..., kulaklarım bana olanı söyledi ..., Sonrasında , sabah vakti .., uykunuz rahat mı geçti diye sordum gayri ihtiyari..., arkası dönük kapının demir anahtarını kaldırırken şöyle dedi ; bazen altı duvarın arasında , gözün sana varlığını ispat edemeyeceği kimseler de olabilir .., hemen dışarda Allah'ın selamını sana ilettiğimde .., sesimi göreceksin .., beni değil  dedi .., aleyküm selam dedim , sanki yaşlı muhterem koşarak gitti.., 
 
YOLCU  :  ( Ellerini sobanın yakıcılığından geri çeker )  Doğrusu .., ısındı ellerim .., ısındığını söyleyen hikmet yolu ellerim ..., gözlerim açık olmasına  rağmen ...
 
HANCI  :  Mazur gör beni  ..., merak etmem isimleri .., aklı ve hisleri kuvvetli birisin belli ki ..., ama kanımın ısındığı yolculara istikamet sorarım ekseriyetle ...?
 
YOLCU  :  Gözlerim açık bir şekilde ..., artık kapısına geri dönemeyeceğim bir mesafede .., karanlığın eşliğinde öyle ilerliyorum ...
 
HANCI  :  Uzun olmasından şikayetçi olamayacağın , kısa olmasını bir ihtimal ki istemeyeceğin bir çeşit hicret midir söylemeyi dilediğin ...?
 
                 ( Kısa sessizlik .., azalan duman .., belirginleşen yüz hatları )
 
YOLCU   :   Şu .., sesleri işiten ve seni çağıran, muhtereme eşlik eden ...,   çocuklardan bahsetmiştin ..., bu soğukta neredeler ...?
 
HANCI   :  ( Ayağa kalkar , pencereyi biraz zorlanarak açar )  Rüzgar sertliğini yitirdi gibi ..,  üşümediklerini biliyorum ...,
 
gerisi  senin yüzün ..., hayırlı geceler...



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/hanci-ve-yolcu/3843