Hem Dindar Hem Nefret Dolu Olunur mu?
Bülent Kuşoğlu

STEAK İYİ DE KURBAN MI KÖTÜ YA DA HEM DİNDAR HEM NEFRET DOLU OLUNUR MU?

Şu Kurban Bayramında yazdığım ve ilahiyatçı İhsan Eliaçık’ın görüşlerine yer verdiğim yazıdan sonra gelgitler yaşadım. Bir yandan “Müslümanların ufkunu açar, inançları kalbi, ibadetlerinin akli-mantıki olmasına yardımcı olur” derken diğer taraftan “Ya bazı Müslümanların kalpleri bulandı ise, ya kestikleri kurbandan dolayı burukluk duydular ise..” şeklinde zıt düşüncelerim oldu. Gerçi Eliaçık’ın görüşlerine internetten ve kitaplarından ulaşmak mümkün ise de kendimi de suçladım. İnşallah imanı sarsılan olmamıştır. Oldu ise de kısa zamanda toparlamış, daha sağlam bir imana sahip olmuştur. Bilemem ki belki de yararlı olmuştur. Yorumlara bakarsak galiba ufuk açması açısından iyi oldu. Bu arada belirteyim, başkasından alıntı yapma sebebim ilahiyatçı olmamam ve size olan saygım. Yoksa benzeri düşünceleri allayıp-pullayıp kendi görüşümmüş gibi de yazabilirdim.

Toplum olarak siyasi görüşlerimizin farklılığı dolayısı ile sürekli bir tartışma, hatta zaman zaman kavga içersindeyiz. 100 yılı aşan bir süredir devam eden bu siyasi tartışmalarımızın altında ise somut ekonomik menfaatlerimizden ve ‘Nasıl kalkınmalıyız?’ sorusuna verdiğimiz cevaba ilişkin görüş ayrılıklarımızdan çok değerler siyaseti yatıyor. Siyasi davranış ve düşüncelerimizi, yani değerlerimizi ise en başta etkileyen unsur; inançlarımız. Yakın geçmişi yaşayanlar bilir, Türkiye’de ki sağ-sol düşüncelerin dahi halka göre en önemli kıstası, üretim ve bölüşüm yerine inançlar değil miydi. Dolayısı ile -inançlarımızı ancak Allah bilir ama- ibadetlerimizin çok net olması lazım değil midir? Ben de sonuçta bu noktada yani ibadetlerimizin doğru olması konusunda yazdım. Bazıları için söylüyorum, bu ne nefret? Bir grup ibadetini netleştirmek, akla ve Kurani yapmak isteyene kızıyor bir diğer grup mevcut uygulamaya. Ortada da benim gibi dindar olduğu halde hem dindarlardan hem dinden uzak olandan tepki alanlar kalıyor… (Neyse ki azınlıkta değiliz) Dinimiz ‘sevgi dini’ ama biz dini tartışırken bir birimizden nefret ediyoruz. Anlaşılır gibi değil!

Bir mesel vardır; Çobanın biri “ak koyun kara koyun başımı yere koydum” diye namaz kılıyormuş ama inancı güçlü, takvaca ileri imiş. Bir hoca çobana namaz öğretmiş ama çobanın tüm dikkati namazda hata yapmamaya odaklanmış, inancı sarsılmış. Hoca da çobana “Sen bildiğin gibi namazını kıl, daha iyi” demiş. Bu meselin haklı tarafı var, herkesi inancında ve ibadetinde özgür bırakmak lazım fakat, kafasında doğruyu aramak, analiz etmek olanlara da yol göstermek gerek. Meseldeki kıssanın tam tersi bir durumu ben bu yaz yaşadım; Ankara’nın bir köyünde Cuma için gittiğim camide hoca, “Peygamberimize miraçta Allah Müslümanlar için 50 rekat namaz emretmiş, Peygamber efendimiz, ‘Ümmetime çok fazla’ diye yalvarmış ve 5’e indirmiş” hurafesi anlatınca inanın kendimi zor tuttum. Yani çoban meselinde ki gibi değil, artık biz kentli Müslümanların ibadet ve inancı farklı bir noktada. Mantığımızı, aklımızı kullanıyor, irdeliyoruz. İslam da akıl dini olduğuna göre sorun yok.

Gerçek din ve dinsellik ayrımını yapmamız lazım, yani gerçek dinin dışında, hurafe ve gelenekten oluşan dine itirazımız var.

Bu noktada din adamlarına çok önemli görevler düşüyor. Toplumumuzda ki tüm derin ayrışmaların ve kadim tartışmaların gerisinde mutlaka inançla ilgili bir belirsizlik vardır. Başörtüsü, Türkçe ibadet, kadının konumu, zekat gibi. Din adamları bu gibi konularda net olsalar, net açıklamalar yapsalar inanın bir çok tartışma halledilir, gereksiz sorunlarımız bayağı azalırdı.

Bu bakışla son yazımda İhsan Eliaçık Hoca’nın görüşlerine yer verdim. Yorumlara göre de (Bir kaçı hariç tutulursa) faydalı olmuş, seviyeli bir şekilde tartışıldı. Teşekkür ederim. Ancak, editörümüzün bildirdiğine göre rumuz değil, gerçekten bildiğimiz  Hülya Avşar olan okuyucumuzun yorumu çok acımasız ve izandan yoksun olmuş. Et en önemli insan gıdasıdır. Batıdaki et tüketim seviyesine henüz ulaşmamışız dahi. Et tüketmeyi teşvik ederken nasıl olacak da hayvanları kesmeyi, kurban etmeyi mantıksız bulabiliriz? Üstelik bu kurban dönemi yoksulların et yemesini teşvik ediyorken. Hayvanların kentlerin ortasında, gayrı sıhhi koşullarda kesilmelerini bende kınarım, dinimiz de kınar fakat, bu farklı, kurban konusu farklı. ‘Steak’ yemeyi teşvik ederken, hayvan kesimine nasıl karşı çıkabiliyoruz, anlamıyorum! Kurban konusuna olduğu gibi din konusuna da Hülya Avşar ve onun gibi düşünenlerden çok farklı yaklaşıyorum.

Rekor kıran yoruma ulaşınca, ilginizi görünce bayramda yazamayacağım dediğim halde yazdım. İlginize çok teşekkür ederim. Tekrar, bayram kabul eden herkesin kurban bayramını kutluyorum.

 

 



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/hem-dindar-hem-nefret-dolu-olunur-mu/2442