AK Parti Ötekisi Olmaktan Çıktı Ama Hikayesi Yine de Bitmiyor…
Talat Atilla

Erdoğan’ı hiç tanımayan yabancı bir entelektüele Başbakan Erdoğan’ın da içinde bulunduğu onlarca fotoğrafı göstererek, “Bu fotoğrafların içinde seçkin olmayan kim?” deseniz, işaret parmağını Erdoğan’ın suratının üzerine koyacaktır…

Seçkin olmayan adamın seçilme sırrı işte budur…

Daha doğrusu karizmasının başlangıç noktası…

Rüzgara karşı tükürenleri sever bu millet…

İsyankarı sever…

Başkaldıranı, kaldırdığı başı eğmeyeni…

Erdoğan bu milletin boks eldiveni gibi…

O eldivenle, kendisini yıllarca döven Anavatan, DYP, MHP ve CHP gibi partilerden kinini aldığı bir nakavt makinası…

Bu hikaye ne zaman biter” diye soranlar az değil…

Bu milletin eski partilere olan kini bittiği zaman, Erdoğan’ın hikayesi de biter…

Yanılgı şu;

Seçkin olmayan adam, seçkin oldu. Hatta, seçkinlere kan kusturuyor. Öyleyse kahrolsun!

Bu millet matematikten hoşlanmaz…

Matematiksel zekadan da…

Erdoğan, Sabah Grubunu aldığı gün, psikolojik üstünlüğü ele geçirdi…

Küçük bir kaş işaretiyle müesses nizama uygun bir isim Sabah'ı alabilirdi...

O gün anlaşıldı ki, nizam uykuda!

AK Parti yola devam!

Yıllardır geride kalan bir sınıfın beraberliği, galibiyet demektir…

Başbakan, amatör ligde top koşturan bir İETT memuruydu…

Fenerbahçe’de top koşturmak, belkide en büyük düşüydü…

Şimdi tüm ligler onun…

Topu patlatana kadar oynayacak…

Hakem mi?

Yusuf Yusuf…

Tribündeki kalabalığı görünce düdüğünü saklıyor!

Tribünlerin haksız penaltılarda hakeme ne dediği malum!

Şaban Dişli

Şaban Dişli’yi ne kendisi, ne de partisi savunabiliyor…

Fena yakalandı…

Basın toplantısında bitik haldeydi…

Basın toplantısına beraber çıktığı AK Parti’li Milletvekili de, “Mecburen buradayım!” tavrındaydı…

Dişli, kesinlikle görevinden alınacak…

Bir süre sonra da siyaseti bırakacak…

Oysa, Sayın Başbakan bu olayın patlamasından hemen sonra bir basın toplantısı yaparak, “Sayın Dişli’ye hizmetleri için teşekkür ederim” deseydi, büyük puan kazanırdı…

Yerel Seçimler

Yaklaşan yerel seçimler; DP, Anavatan, DSP gibi siyasi partilerin ömrünü tayin edebilir… Muhtemelen de bazı partiler tabela partisi rütbesine inerler…

Anavatan’ın ağır koma halini normalleştirecek bir süreci öngörmüyorum…

Anavatan’ın sokakta karşılığı yok ama psikolojik bir varlığı var…

O varlık, yerel seçimlerle muhtemelen tamamen tarih olur…

DSP de aynı Anavatan gibi misyonunu bitirmiş, uzatmaları oynayan yaşlı bir büyükanne gibi.

Hatta, tabut gibi…

DP için söylenecek bir iki kelimenin halen kaldığını düşünüyorum…

Sağ siyasetin çıkış kaynağı DP, yerel seçimlerde boğulursa, Anavatan’ın pozisyonuna düşebilir…

DP başlangıç olarak kadrosunu süratle yenilemeli.

Delegenin seçtiği Genel Başkanlarına, en az delegeleri kadar saygılı olmalılar…

Çiller elini, eteğini derhal DP’den çekmeli…

Şu ortaya çıktı ki, Süleyman Soylu kesinlikle emanetçi değil.

Seçildiği günden bu yana Türkiye’nin yarısından fazlasını gezen bir siyasetçi.

Yaşı henüz 39.

Önünde uzun yıllar var…

Çiller ve koltuk bağımlıları bırakırsa Soylu, şaşırtıcı başarılara imza atabilir…

DP’liler şunu unutmamalı; Genel Başkanı marka olmayan bir partiye seçmen oy vermiyor…

Serdar Turgut

Serdar Turgut çok ilginç bir gazeteci.

İçeriklerini beğenmesem bile köşe yazıları etkileyici.

Çocuksu, tuhaf bir duruşu var…

Yöneticilik damarı zayıf…

Son verdiği ropörtajlardan anladığıma göre Akşam’ı yeni bir kadraja oturtmak istiyor…

Peki, olur mu?

Mümkün değil…

Akşam, Tuzla tersanesi gibi…

Turgut döneminde Akşam’ın akılda kalan bir duruşu olmadı ki, yenisinin olup/olamayacağını düşünelim…

Duruş ve Turgut!

Pek uymuyor…



Sayfa Adresi: http://www.turktime.com/yazar/ak-parti-otekisi-olmaktan-cikti-ama-hikayesi-yine-de-bitmiyor-/1610