dört yıl önce Yılmaz Özdil'in "adam" diye parlatmaya çalıştığı, baroların başındaki "adam" için yeni hükümette yer ayarlanıyorsa onun aleyhinde tek kelime yorum yayınlanmaz, bu da böylece biline. Ne kadar adam olduğu ortada. Dedesi T.Feyzioğlu ve dedesinin dedesi AliGalip kimdir diye merak edenler için de gogol amca yol göstersin.

Perşembe 11:19, -2- SİVAS KONGRESİnin arefesinde işgalcilerin Milli Uyanışı bastırma çabasıyla MustafaKemal'i tutuklama girişimine kalkışan Elazığ Valisi AliGalip, onun torunu Prof.TurhanFeyzioğlu ve onun da torunu Prof.MetinFeyzioğlu, hani YılmazÖzdil'in bize ADAM diye tanıttığı ... Elbette dedesinin dedesi için onu sorumlu tutamayız ama buna "kültürel kalıtım" denir, "kaypaklık-eyyamcılık-fırsatçılık-yanardönerlik" gibi, aile -ev ortamında öğrenilir ve kişiliği şekillendirir. Bilinsin istedim.

Perşembe 11:19, bir tesbit daha: 7 Ocak 2014 tarihli "Adam" başlıklı yazısında Yılmaz Özdil'in tanıttığı kişi, o zaman için elbette adamdı ama, sonradan yaptıkları "dedesi" ve "dedesinin dedesi" çizgisine yakın durduğunu gösterdi. Kimsenin yakınlarını seçme şansı yoktur ve onlar dolayısıyla da KINANAMAZLAR. Lâkin kişilik, içinde yetişilen ortamın ürünüdür, o da demek ki o havayı soluyarak yetişmiş, günümüzün "yanar-döner" kişilerinden biridir artık. Siyasette "dedesinin çizgisi"yle tanınıyor-1-.

Ahmet Takan'ın yazısı "İnce'nin Trumpçılardan aldığı brifing" okunmalı ki nerede durmalıyız görelim. Futbol takımı tutar gibi parti tutmaya benzemez yurtsever aydın kişinin siyasetteki tavrı. Geçelerde internetten Japonyadaki seçme-seçilme hakkının tarihsel gelişimini anlatan bir yazıyı okudum. Eğitimli insanlara vermişler bu hakkı en baştan, eğitim oranı ülke genelinde yükseldikçe de sayı yükselmiş. Eğitimsiz birinin eline verilmiş oy hakkı, bir maymunun eline verilmiş AK47den farksızdır.

Perşembe 11:19, bu tesbite katılmak, AKP zihniyetinin ardındaki ÜLKE VE MİLLET DÜŞMANLIĞInı görmeyi gerektirir. Ne kadar cumhuriyet-MilliMücadele-MKA düşmanı varsa alayı bugünkü AKP-MHP-BBP ortaklığı içinde. CHPdeki truva atlarını da görmek gerek. Ege denizindeki 18 adamızın Yunan işgaline ses çıkartmayan baştakiler ve CHPnin ona karşı çıkarttıkları adam da bu KUMPASın içinde.

3. Hakiki Atatürkçü'ler için yazıyorum ; HDP ve CHP içindeki K.K, Sezgin Tanrıkulu, Selin Sayek Böke gibilerin temsil ettiği zihniyetle, Erdoğan adeta savaş halindedir. Bunların üç, dört nesil gerisini araştırın, dedelerinin de Atatürk'le savaş halinde olduğu gerçeğiyle karşılaşacaksınız. Kimin nerede durduğunu, kimin neyci olduğunu o zaman daha iyi anlarsınız.

2. CHP'nin Atatürk'ün partisi olduğu da doğru değil. Atatürk'ün CHP'si 1938'de Atatürk'ün vefatıyla son buldu. Ondan sonra parti tutanın elinde kaldı, savruldukça savruldu. En nihayet işi günümüzde HDP gibi bir partiyle benzeşmeye kadar getirdi. 'CHP Atatürk'ün kurduğu şekliyle kalsaydı ben MHP'yi kurmazdım' Alpaslan Türkeş. Sizin bunu görmemenize imkan yok, görüyorsunuz ama......

1. Muhalif olmak, muhalefet etmek çok doğal, hepimiz kendimize göre bir şeylere veya birilerine muhalifiz. Sorun çarpıtma ve yalanlardır, söylem ve eylemin birbirini tutmamasıdır.Mesela Erdoğan'ın içinde 'İki ayyaş' geçen konuşmasının Atatürk ve İnönü ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur. Oysa sizler bu kelimeleri alıp zaman, mekan ve muhataplarından sıyırarak Atatürk ve İnönü'ye söylenmiş gibi gösteriyorsunuz. Bu doğru değil.

Şeytanın sizle ne işi olur ki? Siz şeytanı yoldan çıkarırsınız zaten.

atatürkcüyüm diyorsun ama atatürkün kurduğu ülkeyi bölmeye çalışanları meclise taşıyanlara nasıl destek veriyorsun o zaman sizin atatürkcülüğünüz lafta kalıyor