Türkiyenin dış borcunun bittiğini kim söylüyorsa zerre gündemi takip etmiyor demektir.

Emekçi ve emekli kesiminin hali tek kelimeyle içler acısı... IMF'ye borları kalmadı diye övünüp duranlar, iş vatandaşın borcuna gelince kılını kıpırdatmıyor. Kendileri 14 bin lira maaşı cebe indirirken, 800 liralık maaşlı işçiyi, 1000 liralık maaşlı emekliyi düşünmüyorlar.

"Dileriz, Türkiye’yi borç para için IMF’nin kapısını çalıp durmaktan kurtaranlar,.....".29 Mayısta yazılmış bir yazı.Şimdi okuyorum ve bu cümleye takıldı kafam.Doğru mu anlıyorum;Türkiye nin dış borcu kapandı ama iç borç daha var?IMFnin borcunu kimin külahını alıp da kapattık Hüseyin bey?Geçmiş hükümetler satmayı düşünselerdi onlar da IMF ye borçlanmazdı.Ben bu yazıdan bir şey anlamadım.

yazar yine hayati bir konuya parmak basmış... Ben de geçinebilmek için bankaların kapısını aşındırıp durmak zorunda kalan insanlardan biriyim.

CB seçimi arefesinde bir çimdik zam önümüze atarlar, kemik atar gibi, sonra da fiyat artışlarıyla verdiklerinin iki katı kadarını geri alırlar, görürsünüz. Balonun ipleri kaçtı ellerinden.

Asgari ücret miktarı da işçi emeklilerinin maaşlarının tutarı da yetersiz kelimesi dahi yetersiz kalacak şekilde düşüktür. Hükümetin yapması gereken en hayırlı iş, bu ücretlerin yükselmesini sağlamaktır.

Yazının son paragrafı Türkiye gerçeğini ortaya koyuyor. Bazıları saltanat sürerken, milyonlarca işçi ve emekli üç kuruşluk maaşlarla yaşamaya çalışıyor. İşte bazı kesimlerin mutluluk duyduğu çarpık düzen.

Asgari ücret de emekli maaşı da içler acısı... 14 bin lira maaş alan vekiller, insanların 850 liralık maaşla, 1000 liralık maaşla kaderlerine terk edilmesini nasıl içlerine sindiriyorlar. Bu konuyu gündeme getirdiği için yazara teşekkür ediyorum.

Hüseyin bey, siz de olmasanız, ekonomik konuları gündeme getiren yazar kalmayacak. Ne diyeyim, işte halkın sorunu, işte halkçı bir yazar.