Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimi sonrasında iktidar ve muhalefeti bir araya getiren “Yenikapı ruhu”nun devam etmesini istiyor ve “Yenikapı ruhunu titizlikle korumak, hepimizin sorumluluğundadır. Yenikapı’da sergilediğimiz ortak duruşu önemli görüyor ve devamını temenni ediyorum” diyor.
Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılını açarken söyledi.
Haklıdır. Birlik ve beraberlik ruhunun devam etmesi, nüfusu 80 milyona yaklaşan ülkemizde herkesin birbirine kardeşçe sarılması, Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemlidir.
Her yanımız düşmanla çevrili iken, FETÖ gibi, PKK gibi, bizi içimizden vurmak isteyen hainler varken, dahili çekişmeleri bir yana bırakmalıyız.
Bütün bunlar doğrudur ama…
Ülkede birleştirici olmak görevi Cumhurbaşkanı’ndan başlar.
Önce Erdoğan bütün milleti kucaklayacak, birleştirici olacak ki, 80 milyon insan da birbirini sevecek, birlik ve beraberlik içinde olacak.
Baş nereye yönelirse, vücut da oraya gider!
Oysa Sayın Cumhurbaşkanı, bir gün iyi, güzel, yapıcı konuşup “Artık değiştim” derken, birkaç gün sonra durup dururken, nereden aklına geliyorsa, Atatürk ve İnönü’ye çatıp “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular!” gibisinden, ülkenin en az yarısını inciten sözler söyleyerek değişmediğini gösteriyor.
***
DARBE FIRSATÇILIĞI ÖNEMLİ BİR İDDİA
Tarih, Lozan Antlaşması’nın gerçek bir zafer olduğunu kaydediyor. Eğer o antlaşma yapılamasaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti de olmayacaktı ve Tayyip Erdoğan Bey de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturamayacaktı.
Bu gerçeği, Lozan’ın 93’üncü yıldönümü olan 24 Temmuz 2016 günü yayınladığı mesajında Cumhurbaşkanı Erdoğan da kabul etmiş ve “Lozan, devletimizin tapu senedidir.” demişti. Aynı Erdoğan’ın aradan bir buçuk ay geçtikten sonra bunun tam tersi olan “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar!” cümlesini kullanması çelişkili ve şaşırtıcı bir ifadedir.
***
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan ve Bakanların konuşmaları gayet güzel… Fakat, sadece güzel olmakla kalıyor. Fiili durumda değişiklik yok!
Mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Adli Yıl açılışında söyledikleri, herkesin kabul edeceği nitelikte sözler ama uygulamalarda bunlar görülmüyor.
Erdoğan’ın sözlerinden bir bölüm şöyleydi:
“FETÖ denilen hain yapı, sadece kendi mensuplarının çıkarlarını gözeten, diğer herkesin hakkını, hukukunu yok sayan anlayışları sebebiyle milletimizin gönlünde zaten mahkûm olmuştu.
Bundan sonra bizim daha çok farklı çalışmamız lâzım. Hiçbirimizin, ülkemizin ve milletimizin çıkarları, ihtiyaçları dışında bir kritere göre hareket etme hakkı yoktur.
15 Temmuz öncesi başkadır, sonrası bir başkadır. Öyle olmak zorundadır.
Şahsım dahil, kendini siyasi veya bürokratik hırsa kaptıranlara tavsiyem, böyle anlarda 15 Temmuz şehitler listesine bakmalarıdır.”
***
Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerine katılmayan herhalde olmaz. Tespit doğrudur ama bakıyoruz, ülke yönetimi, söylenenlere pek benzemiyor ve sorunlar devam ediyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
“Yeri geldi bağrımıza taş bastık, sesimizi çıkarmadık. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için… Ama biz bunu yaparken, birileri ‘darbe fırsatçılığı’ yapıyor.” diyor.
İktidarın, OHAL (Olağanüstü Hal) yasasına dayanarak çıkardığı “Kanun Hükmünde Kararnameler” ile vatandaşlar arasında böyle bir kuşku ve endişe yaratmaktan kaçınması lâzım!
Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği “Darbe fırsatçılığı” çok önemli bir iddiadır!