E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Talat Atilla

Açık Hava Sinemalarının Olduğu Dönemlerde, Altyazılı Filimler Yoktu…
1 Temmuz 2010 Perşembe

“Kimbilir küçükken ne yaramazdın sen?” diye başlayan bir mail alınca, görünmez bir el ömrümün geri tuşuna basıverdi…

Doğru. Küçükken çok yaramazdım. Şimdi ne kadar aksi ve çekilmezsem, küçükken de o kadar sevimliydim... Komşular, fotoğraflar ve anılarım öyle söylüyor…

Hiç emeklemeden yürüdüğümü söyler ailem. Başkaları için basit, benim için büyük anılarım var. Mesela kırmızı, demir bir oyuncak traktörüm vardı. Uzun zaman onunla vakit geçirdim. Babam, Almanya’dan ışıklı, sesli ve yürüyen bir tren getirdiğinde tüm mahalle eve dolmuştu. Bozarlar diye kimseye elletmemiştim.  

İsmini unuttuğum Didar Teyze’nin kızı hariç. Ona serbestti! Elleyebilirdi… Biraz daha büyümüştüm. Yaşım 6 olduğunda boyumdan büyük bir tüfeğim oldu. Demir saçma atan, bayağı bayağı tehlikeli bir oyuncak. Komşular bir gün evi bastılar. “Senin oğlan sağa sola ateş ediyor, bir gün gözümüzü çıkaracak Selahattin Bey, şu silahı al elinden” diye Babamı ikna edip tüfeğimi elimden aldılar. Çok üzüldüm ağladım ama tüfeğim gitti. Bende kendime bir sapan yaptım. Ceplerimi küçük taşlarla doldurup pusuya yattım. Hedefim belliydi: DÖRT KOL KIZI…

Bu kadın çok fenaydı. Kedilerin kafasını eziyor, yem için inen kuşlara terliğini atıyordu. Adının “Dört kol kızı” kalmasının sebebi de, biraz aşifte bir hali vardı. Görmesenizde mahalleden geçtiğini anlayabilirdiniz. Hiçbir kadın onun gibi terliklerini topuklarına değdirerek, bu denli ritmik bir ses çıkaramazdı. Ama o bunu becerirdi. Daha önce saçmayla delik deşik ettiğim böğrünü, bu sefer de taşla doldurdum. Ben sapanla taş atıyordum, o, ”Yandım anam” diye üstüme geliyordu. Ben atıyordum, o geliyordu. Beni kulaklarımdan yakalayıp, ayaklarımı yerden kesti. Gözlerini gözlerime dikip, “Niyeeee, manyakmısın sen?” diye bağırdığında, cılız bir sesle “Kedilere dokunma sende!” dedim. Elektirik çarpmış gibi beni bıraktı. Bir daha kedilere, kuşlara musallat olmadı. Bir kere kuşlara yem verdiğini bile gördüm. Mücadelenin zevkini ilk tattığım yıllar!

Biraz daha büyüdüm, yaşım 8 oldu. Televizyonumuz yoktu. Bu yüzden dönemin fenomen dizileri, Vadideki hayat ve Kaçak’ı mahalle Muhtar’ımızın evinde izleyebiliyordum. Ama bu sefer muhtarın kızı Zehra, anlamını ancak büyüyünce çözebildiğim gülümsemeyle “Misafirimiz var” diye eve almamıştı beni. Sebebini eve dönüş yolunda kendimce bulmuştum. Akşamları onlara mahkum olduğumu düşünerek, gündüz oynadığımız oyunlarda geçiş üstünlüğü istemiş, bunu red edince “Görüşürüz” demişti. Koskoca muhtar kızı, üstelik Grundig televizyonları var, ve ben onu takmıyorum. Gücün, suratıma inen ilk tokadı oldu bu…

Giderek büyüyordum artık. Yaşım 9 olmuştu. O vakitler sinema bir düş gibiydi. Zor yürüdüğü her halinden belli olan Skoda’nın arkasına iliştirilmiş film fragmanları sokak sokak dolaşırdı. En önde oturan o mühim adam megafonla bağırırdı : “Yumrukların konuştuğu muazzam filmi Saner film siz sayın seyircilere gururla sunar. Türk sinemasının kraliçesi Türkannnn Şoraaaayyy… Yine sinemamızın harikulade ismi Cüneytttt Arkınnnn…” Bu davudi sesi duyunca hemen eve koşardım. Anneme, bugün hiç yaramazlık yapmadığımı söyleyip, akşama yatırım yapardım. Boyaları dökük, bacakları eğri Skoda’nın bizim mahalleden geçmesinin anlamı akşam 8’de Açıkhava Sinemaları Eser ve Yayla’da, Türk Filmi var demekti…

Sinemada seyrettiğim bir film sonrası aynı hareketleri tekrarlamak için evde takla atarken başım cam komidinin içine girmiş, Annem de ‘can güvenliğim!’ açısından bana Türk Filimlerini izlemeyi yasaklamıştı. Sinema yasak, tv yok, tüfeksizim. Bir zaman böyle geçti.

Ne olduğunu anlamadan yaşım 14 oldu. Bizim sessiz mahalle, Kızılay’a dönmüştü. Simalar değişmiş, küçük diye selamımızı almayan ağabeylerimiz yarım yamalak bile olsa, selamımızı almaya başlamıştı. Demek ki, büyüyorduk.

Mahalleye bilmediğimiz delikanlılar dolmuştu. Üstelik, gıcır gıcır arabalarla. Gümüş künye, ipek gömlekli tipler. Mahallenin kızlarına takılıyorlardı. Kendi mahallemizde yabancı durumuna düştük. Baktım olmayacak, 4 kişilik amatör bir çete kurdum. Dut ağacından kopardığım 5 dalı silah yaptık. Başkan yardımcısı, genel sekreter gibi görev dağılımıyla dörtbaşı mamur bir çete yani. Tanımadığımız arabalar üst üste 3 kereden fazla mahalleden geçerse hedef olacaktı. Öyle de oldu. O dönem yeni çıkan reno steyşın bir araba üst üste tam 6 kere mahallemizden geçti. Cesarete bak. Her geçişinde korna çalıyor, mahallenin kızlarına, “buradayız” diyorlardı.

Tabi biz de oradaydık. “Allah, Allah” sesleriyle hem arabayı, hem de içindekini perişan ettik. Birkaç vukuattan sonra anladık ki, suç bizim mahallenin kızlarındaymış! Kuyruk sallayıp duruyorlarmış. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anladığım yıllar!

 

Yıllar, yıllar geçti. Film çok hızlı sardı…

Tuhaf bir mesleğin içine düştüm.

Olduğun gibi davrandığında tecrit edildiğin, olmadığın gibi davrandığın zaman alkışlandığın bir meslek…

Her şey altyazılı….

Ağız tadıyla filim izleyemez olduk...

Siyasi makinistlerin araya ‘parça’ koymasından bıktım!

TRT’nin ibriğini bile arar oldum…

Zor geçiyor günlerim(iz)...

Mutlu değilim…….

 

 

 

 

 

 

 

  

 

E-posta   Facebook   Twitter     Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
Bu yazı 12377 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çölaşan, 40 Gazeteci İle 'Ankara Çıkarması' Yaptı...
7/1/2010
Trilye Zirvesi...
7/1/2010
Kasaba'nın Yeni Sheriff'leri Oldu...
7/1/2010
Sabah Yazarı Ertürk’e Dedi ki; Ben İmam Hatipliyim, Beni Temsilci Yapın!..”
7/1/2010
Hani Şehitler Ölmez di? Şehitler Ölmese "Dağ Kokan Kadın" Vekil Olur Muydu?
7/1/2010
Aslında Her Şey Şamil Tayyar'ın Başının Altından Çıktı...
7/1/2010
O Büroları Başınıza Yıkarlar!
7/1/2010
Racon kesmek gazetecilerin değil, milletin hakkıdır…
7/1/2010
Gazeteciler, liderlerin yanında niye ayak ayak üstüne atar?
7/1/2010
Fatih Altaylı sorularına cevaplar ve Okan Bayülgen tiyatrosu
7/1/2010
İmaj hiç bir şey, gerçek her şey! 3 CNN TURK, 1 Kanal A etmiyorsa ben ne yapayım?
7/1/2010
Gazetecilerin Küçük Dünyası
7/1/2010
Basın Efsanesi Olabilecekken, Bir Basın Meczubu Olup Çıktı...
7/1/2010
Mümtaz Şahsiyet Beni Tehdit Etti! (görevinden alındı)
7/1/2010
Vatan Demek İstiyor ki; Sabah Kazanırsa, Bu İşte Bir Dümen Var..
7/1/2010
Fatih Altaylı
7/1/2010
Bir Gece Ansızın Ne demek?...
7/1/2010
‘Mağdurlar İmparatorluğu’nun Zalim Komutanları
7/1/2010
Bu Ne Çirkin Bir Yazı Böyle?...
7/1/2010
Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli ve Cem Uzan...
7/1/2010
Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli ve Cem Uzan!...
7/1/2010
Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli ve Cem Uzan!...
7/1/2010
Cem Uzan’ın ‘ASLA’sının Gücü
7/1/2010
Darağacına Alışkın Demokrat Parti, İki Lideri Daha Sandığa Gömecek!
7/1/2010
Özür Dilemeye Hazırım Ama, Rezervim Halen Var!
7/1/2010
Bu kesindir ki; DYP Anavatan İttifakı olmaz, olamaz!
4/18/2007
Ağız Tadıyla Darbe Yapamadıktan Sonra
3/31/2007
Gözcü’nün İnanılmaz Anketi
3/28/2007
İhanet Güneşinde Kuruyan Şehit Toprağını Gözlerimin İbriğinden Suluyorum
1/3/2007
Hangi Anne Çocuğunu Aldatılsın Diye Kundaklar Ki?...
2/3/2007
Size Bir Müjdem Var ; Kötü Adamlar Geliyor
1/30/2007
Turktime’ın 4.Yılında Kendime Yönelik Bir Özeleştiri
1/8/2007
Ve Hiç Bir Kötü Adam, Bir Darağacında Bu kadar Büyümedi..
1/2/2007
Kadınların Pin Kodları: Havalı Olmak, Anlaşılmak, Gezmek! Azıcık ta Aşk!
12/24/2006
Seçmenin Ruh Hali Şöyle
12/14/2006
Tevfik Diker Yeni Bir 28 Şubat mı İstiyor?
12/9/2006
2 Kat Alt Komşum Bana Ne Diyor Öyle?
12/4/2006
Erdoğan, Baykal, Ağar, Mumcu, Bahçeli ve Uzan’ın Psikolojik Analizleri
11/26/2006
Sonar'ın Anketinin Doğru Olmadığı DYP'nin Oy Oranından Belli
11/21/2006
Genç Parti Yüzde 12.5 Oy Alacak
11/15/2006
Vaktiyle, Ayniyle Bir Zamanlar
10/25/2006
Vaktiyle, Bir Zamanlar
10/25/2006
Emniyet Ve MGK'ya Yeni İsimler Geliyor
10/18/2006
Köşk Özel Kalemi
10/17/2006
Türklerin Türküsü: Seni Ben Ellerin Olsun Diye Sevmedim
10/9/2006
Başarsanızda, Başarmasanızda Aynı Koro: ‘Belliydi Zaten’ Demez mi?
10/4/2006
En Çok Haklı Olduğunda Sessiz Kalanlar
10/1/2006
Kadınlar Artık 'İhtimaller Bataklığında' Boğulmuyor!
9/22/2006
Turktime’ın Yazarları Başka Yerde Yok! Kısaca Tanıyalım mı?
9/13/2006
Ankara'ya Düsecek Bomba
9/22/2006
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
rusya
Beyaz Saray
Almanya
sınav stresi
haşim kılıç
Murat Yıldırım
Yükseköğretime Geçiş Sınavı
Fatih Erbakan
Danimarka