Siyaset ne yazık ki çok yıpratıcı ve sürekli olarak insan öğüten bir çark. Siyasete temiz girip sonuna kadar temiz kalmak çok zor görünüyor. Ama bunu başaran örnekler de az değil. Siyasete girenlerin, hemen makamla, şöhretle, parayla, çevreyle imtihanı başlıyor.
Devlet yönetiminde yetkilerin büyük kısmının başkentte toplanmış olması hükumetlerin, milletvekillerinin ve Meclis’teki siyasi partilerin mükellefiyetlerini son derece arttırıyor. Ankara dışından bakanlar için milletvekilleri her istediğini yapan yetkililer olarak görülüyor. Bu da parlamenterlerin yasama dışı iş yükünü son derece ağırlaştırıyor.
Halk tarafından seçilerek Meclis’e girenler kabaca iki kategoriye ayrılıyor.
1) İnsanları, ülkeyi yöneterek etrafına göre imtiyazlı/ayrıcalıklı bir adam olduğunu gösterip egosunu tatmin etmek isteyenler.
2) İnsanlara ve ülkeye hizmet edebilme kaygısı ile ailesini ve çevresini bile ihmal ederek siyasetle uğraşanlar.
Birinci tanımda anlatılan siyasetçiden bol miktarda var iken ikinci tanımda yer alan siyasetçi ne yazık ki azınlıkta kalıyor.
Bu tanımlamaları muhtarlık seçimleri, belediye seçimleri ve milletvekili seçimlerine kadar geniş bir dairede düşünebiliriz.
Siyasetteki bu tablo ne yazık ki birçok insanın siyasetle ilgisini zayıflatıyor, onların nazarında siyaseti sevimsiz hale getiriyor. Halbuki ülkelerin ve şehirlerin kaderlerine hükmeden siyaset ve siyasetçiler çok önemli.
Siyasetin ve siyasetçinin itibarını yükseltmek gerekiyor. Bu konuda en fazla da siyasetçilerin ihtimam göstermesi beklenir, siyasi partilerin yönetimlerinin hassas davranmaları icap eder.
Bu hususta her seçim öncesi, partilerin aday belirleme çalışmaları son derece önem arz ediyor. Aday belirleme süreçleri, mümkün olduğunca her meslekten nitelikli insanların listelere girdiği çalışmalar olmalı. Para, makam, şöhret veya egosunu tatmin beklentisi olmayan, millet için, ülke için faydalı olma ve bir şeyler yapma endişesi olanların tespit edildiği faaliyetler olmalı.
Türkiye demokratikleşirken, özgürleşirken, siyaset de özgürleşmeli, yerelleşmeli. Milletvekili adayları belirlenirken illerin, ilçelerin tercihleri ağırlık kazanmalı. İllerde ise aday belirleme süreçleri maniplasyonlara açık olmaktan mümkün olduğunca çıkarılmalı. Seçmenin iradesine saygı gösterilmeli.
Aday adaylarının, Ankara’daki parti merkezlerinin gözüne girerek adaylık kapma oyunlarına mahal verilmemeli. Seçmen kendi tercihiyle adayları belirleyip oylarını da sadece partiden dolayı değil, hem aday hem de parti için, gönlünden gelerek vermeli. Seçmen “Lanet olsun bu adamdan belediye başkanı veya milletvekili olmaz. Ama ne yapayım adayı sevmesem de partim için vereceğim” zorlaması ile karşı karşıya bırakılmamalı.
Gerekli hallerde “bakın sivil toplum kuruluşları da beni destekliyor” desinler diye onlarca göstermelik hemşehri dernekleri kurdurup halkı yanıltan, kaynakları çarçur eden politikacılar var.
Siyasi partiler 7 Haziran seçimleri öncesi aday belirlemede son aşamaya geldiler. Umarız tüm partiler ülke için, millet için fikri olan gayreti olan insanları aday gösterirler. Aday olmak ve TBMM’ye girmek için bütün değerlerini bedel olarak vermeyi göze alan, Meclis’e girmek için kendini yırtanların niyetlerinin sorgulanması gerekir.
Hangi partiden olursa olsun. Nitelikli insanların Meclis’e girmesini sağlayacak aday profillerinin belirlenmesini umuyoruz. Bu seçimle TBMM’ye girecek milletvekillerinin yeni bir anayasa borçlarının olacağını şimdiden hatırlatmakta fayda var.
Umarız bu hayaller bu defa başka bahara kalmaz.