E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

ŞİRİN HABER X'E KONUŞTU: KOMUTA ETMİYORUM, TAVSİYEDE BULUNUYORUM 

Genç Parti Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin 22 Temmuz sonrası en geniş açıklamaları HaberX okurları için Hülya Okur'a yaptı. İşte o söyleşi...

28.07.2007 - 14:08
ŞİRİN HABER X E KONUŞTU: KOMUTA ETMİYORUM, TAVSİYEDE BULUNUYORUM

Hapishane günlerimden çok şey öğrendim…

 

Cem Uzan’ ın, İmar Bankası ile alakası, Şevket Demirel’in Ege Bank ile alakası kadardır…

 

Bizim ittifak için uzattığımız el havada kaldığı için seçime tek başımıza girdik… 

 

AK Parti siyasi bir hareket olduğu kadar sosyolojik bir harekettir de…

 

Cem Uzan’ın ailesinde büyük hatalar yapanlar olmasına rağmen, Cem Uzan’ın kendisinin büyük haksızlığa uğradığını görüyorum…

 

 

HÜLYA OKUR-22 kasım 1948 Mısır -İskenderiye doğumlusunuz. O günden bu yana yüzünüzdeki bebeksi gülümsemeye kaç öfkenin tırmık izi geçti? Hep mutlu mu bilirsiniz kendinizi?

 

EMİN ŞİRİN- Karakterim öyle. Çocukluğun idealizmi hiçbir zaman bende kaybolmadı. İyi niyeti ve saflığı da. Hatta bazen bunun sıkıntısını çekiyorum. Haksızlığa karşı tahammülüm hiç yok. Haksızlığa uğradığım yerde de öfkelendiğim muhakkak.

 

HÜLYA OKUR-Robert Kolej İşletme Bölümünden sonra Arizona Eyalet Üniversitesi `nden İşletmecilik masterı aldınız. Okul yıllarında gazeteciliği yada siyaseti  yeni bitmiş bıyıklarınıza nasıl yansıttınız?

 

EMİN ŞİRİN- Vallahi  o zamanlar yansıtmadım. Siyaset az miktarda vardı. Daha ziyade okulla ve hayat gailesiyle meşguldük. Ben siyaseti hep biraz takip ettim. 80’lerde yurtdışındaydım o zamanlar. Ecevit dönemini yaşadıktan sonra ailemle beraber İsviçre’ye gittim. İsviçre’de 14 sene kaldım. 92-93’te döndüm Türkiye’ye. Ondan sonra eşim Nazlı Ilıcağın gazeteci olması, siyasetle alakadar olması beni eskiden olduğumdan daha fazla aktif hale getirdi. Sonra 2002 seçimlerinde de parlamento’ya girdim.

 

HÜLYA OKUR-Ve iş hayatına  İsviçre sermayeli olan Migros’ da yönetici olarak atıldınız. Sonradan Çukurova Holding ve diğer özel sektör kurumlarında hizmet ettiniz. Emin Şirin buralara döndüğünde, sigara dumanı altındaki toplantılardan başka bir şey hatırlamıyor mu?

 

EMİN ŞİRİN- Çok şey hatırlıyorum. Migros’ un bu kadar geliştiğini gördüğüm zaman çok iftihar ediyorum. Migros’ un Türk sermayesine, Koç’a geçişinde çok önemli bir rol oynadım. Hatta en önemli rolü ben oynadım diyebilirim, genç yaşta üstelik. Bugün Genel Müdürlüğünü yapan Aziz Bulgu bile benim zamanımda işe alınmış arkadaşlardan bir tanesiydi. Bunun yanı sıra Çukurova da geçirdiğim günleri de sevgi ile hatırlıyorum. Sayın Kara Mehmet’le dostluğumuz hala devam ediyor. İşin çok dışında da devam ediyor. Oradaki hatıralarım bir, iki tane ufak, tefek hadise hariç hep müsbettir.

 

HÜLYA OKUR- Batık gemi olmadılar yani sizin için.

 

EMİN ŞİRİN- Hayır. Manen hiçbir zaman batık gemi olmadılar.

 

HÜLYA OKUR- Aslı Ilıcak ve Mehmet Ali Ilıcak’a üvey babalık yapmanın dışında, üç çocuğunuzun babasısınız da. Çocuklarınız için , belki gelirsiniz diye odalarının kapısını açık bıraktıkları, hiç göremedikleri babaları mı oldunuz? Yoksa her zaman memleketim ve ailem mi dediniz?

 

EMİN ŞİRİN- Aslı Ilıcak ve Mehmet Ali Ilıcak’a ben üvey babalık yapmadım. Onlar Nazlı hanımın çocuklarıydı. Onun dışında bir ilişkimiz yoktu. Çocuklarıma gerekli vakti her zaman ayırabildiğimi söyleyemem. 2 oğlumla hala temasımız devam ediyor. Bir oğlum ile daha kopuk bir vaziyetteyiz. Çok iyi bir baba olduğumu söylemem biraz zor. Takdirini onlar yapacaklardır.

 

 

HÜLYA OKUR- 1998 yılında Bayrampaşa cezaevindeki 58 günlük tutukluluğunuzu siz o zamanki üvey oğlunuza bağlasanız da, Nazlı IIıcak, Mesut Yılmaz’ın teşvikiyle TRT'nin haksız suçlamalarına muhatap olmanıza bağladı. Bu tutukluluk hangi duygularınızın beyaz bir güvercin gibi küçük hapishane penceresine konmasını ve size görünmesini sağladı?

 

EMİN ŞİRİN- Tutukluğumuzun  5 günü Bayrampaşa, 58 günü Haymana zindanı. Nazlı Hanımın analizlerinin de de haklılık payı vardır. Bazı basın kuruluşlarının da teşvikinin de bunda rolü vardır. Ben hapishane günlerimden çok şey öğrendiğimi ve olgunlaştığımı tahmin ediyorum. Hiç kimseye temenni etmem böyle bir şeyi ama bir olgunluk vesilesi oldu. Ayrıca hapishaneden çıktığım zaman duyduğum hisleri bugünde taşıyorum. Bizi haksız yere hapishanede olmamızı teğmin ve teşvik edenlere karşı hiçbir zaman bir kin veya kızgınlık duymadım. Bir acıma hissi duydum. İnsanların mücadeleyi bu şekle getirmemeleri lazım diye düşünüyorum. Bu bendeki hukukun üstünlüğü duygusunu daha da kuvvetlendirdi. Sonuç olarak devletten 63 gün alacağım var. Çünkü beraat ettim o davadan.

 

HÜLYA OKUR- Ama onu da paha biçilmez tecrübelere sayabilirsiniz.

 

EMİN ŞİRİN- Tabi..tabi...

 

HÜLYA OKUR- 3 Kasım 2002'de AK Parti'den seçilmenizin ardından,1 Mart’taki tezkereye de ret oyu vermeniz ve parti içi muhalefetini açık bir şekilde yürütmeniz nedeniyle  10 ay sonra istifa ettiniz. Ve 3 Kasım seçimlerinden tek başına iktidar olarak çıkan AKP’ nin ilk milletvekili firesi oldunuz. Sizin yaptığınız muhalefeti, CHP nasıl bir servisle yapsaydı bugün AKP’ nin düşüşü kaçınılmaz olurdu?

 

EMİN ŞİRİN- Emin Çölaşan ve Oktay Ekşi gibi yazarlar, benim yaptığım muhalefetin tek başına  CHP’den daha önemli muhalefet olduğunu yazdılar. Ben bundan memnun olduğum oranda da üzülüyorum. CHP’nin halktan kopuk, yukarıdan bakan tavrının halk tarafından benimsenmediğini görüyorum. Demokrasi halka rağmen yapılan bir iş değil . Daha dünkü beyanatında Baykal:”Biz kendi fikirlerimizi yayacağız”gibi dernek görüntüsü içinde hareket ediyor. Ben Liberal Demokrat Partisinde de bu havayı görmüştüm. Siyasi partiler dernek değildir. Siyasi partiler, evrensel kuralların dışına çıkmamak kaydı ile halkın arzularını, halkın alışkanlıklarını, dünya görüşünü de dikkate alarak, pozisyon alması gereken teşkilatlardır. CHP’de gördüğüm en önemli eksiklik, ki bunu dış ve iç politikada çok gördüm. CHP sadece tenkit ediyor, ortaya proje koyamıyor. Böyle bir durumda iyi bir muhalefet belki olabilirler ama sırf tenkit ederek alternatif haline gelmeleri kabil değil.

 

HÜLYA OKUR- Hatta bu sözünü ettiğiniz mektubu biraz açarsak, CHP’nin bir yıl önce merkez sağda görev yapmış muhafazakar kişilere kapılarını açacağı çağrısını gazetelerden adlınızda bir mektupla genel başkana, Açılımınız fikri ve halkı kucaklayan bir açılım mı olacak, Anayasanın 24. maddesi gereği başörtülü kızlara okul yolu açılacak mı diye sualler yönelttiğiniz, 25.05.2006  tarihli mektubunuza cevap aldınız mı? En önemlisi sizin CHP’de güven oyu yerine kaybı yaşamasının bu iki konuya odaklanmaması olarak mı görüyorsunuz?

 

 

EMİN ŞİRİN- Hayır almadım. Bunlar test sorularıydı. Cevap bile vermediler. Konuştuğum zaman bir-iki grup başkan vekili ile bu mektubu gayet soğuk karşıladıklarını da gördüm. Çünkü hala belirli katı tavrın dışına çıkamıyorlar. Bir-iki tane tanınmış isim almakla bir şey olmayacağını, halkla kucaklaşacak bir tavır sergilenmesi gerektiğini anlattım. Yapamadılar. Bir İlhan Kesici’ yi, Bir Lütfullah Kayalar’ ı, Bir Yaşar Okuyan’ ı almak halka hizmet değil. Bunu daha evvel denemişlerdi. Yaşar Nuri Öztürk ve Kemal Dervişle. 3 Kasım seçimlerinden gerekli netice çıkaramadıkları gibi, 22 temmuz seçimlerinden de çıkarabilecekleri konusunda tereddütüm var. Hakikaten orta merkezi ve orta sağı da kucaklamak istiyorsa CHP, bunu sadece adam alarak yapamaz. Ak Parti’nin de bu hataya düştüğünü ama daha dikkatli davrandığını görüyorum.

 

HÜLYA OKUR- Dernek yapılarından bahsettiniz. Besim Tibuk'un da başkanlığını yaptığı LDP’ nin Genel Başkanı oldunuz ve 3 ay sonra 13.2.2004'te  ayrıldınız.“LDP’ nin dernek görünümünden sıyrılıp kitle partisi görünümüne kavuşamayacağını gördüğüm için istifa ettim” demiştiniz. Peki bu partinin  1994 yılından beri, az ve sadeleştirilmiş vergi toplamayı savunması, kravatlarını boyunlarının arkasına atması yani maliye politikasını iyi bilmemeleri mi demek?

 

EMİN ŞİRİN- Valla bir çok nedeni var. Ben bir tek cümle ile özetledim orada. Dernek yapılarından kurtulamıyorlar diye. Nitekim son seçimde aldıkları %0.1’lik oyda o görüşümün doğru olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin  bugün merkeze oturan AKP karşına demokrasi gereği alternatifi çıkartabilmesi lazım. Ben AK Partiden ayrıldıktan sonra bunun denemeleri ile zaman geçirdim. Bu seçime kadar olamayacağını gördüm.

 

HÜLYA OKUR-  Sonra  26.8.2005'te Anavatan’a geçtiniz ve ordan  3 Mayıs 2006’da ayrılışınızı``25 senedir kendisine `gerilla` dedirtmeye uğraşan terör örgütünü `gerilla` diye vasıflandıran ve bu konuda röportaj veren, ülkenin özellikle bölünmez bütünlüğü konusunda tutarlı bir politika sergileyemeyen bir partide siyaset yapmak, siyaset, anayasa ve demokrasi anlayışıma sığmadığından, Anavatan Partisi `nden ayrılıyorum.`` şeklinde özetlediniz.

Mumcunun sizin tabirinizle güvenilmezliğini, gününün gününe tutmadığını seçim furyasında da tescillemiş mi oldu? zira... Anavatan seçimi meclise teneke teneke yağ taşıyıp, ve sonra o yağla vücudunu yağlayıp, güreşe hazırlanmışken neden duş almayı tercih etti sizce?

 

EMİN ŞİRİN- Şahsi tutarsızlıklarından yani bunlar artık bitmiş alternatifler. Bitmiş hadiseler. Türkiye’de 3 tane parti kaldı şimdi. Diğer partilerin hazineden yardım alamayacaklarını düşünürseniz, para da lazım olacağına göre, Türkiye’de kalan 3 tane parti; AK Parti, MHP, CHP’dir. Bu partilerin hepsinin marjinal unsurlarını bir tarafa bırakıp,  hepsinin biraz daha merkeze gelerek, toparlanmaları, kadrolarını gözden geçirmekten ziyade, tavırlarını gözden geçirerek hareket etmeleri lazım. Bunların hiç biri Anayasanın 2.maddesinde tarif edilen, Türkiye Cumhuriyetinin  sıfatlarının dışına çıkmamaya özen göstermeliler. Türkiye Cumhuriyeti; insan haklarına saygılı, Atatürk millyetçiliğine bağlı, laik, sosyal hukuk devleti olan bir Cumhuriyet. Bu sıfatların hiçbiri diğerinden daha üstün değil. Laikliği demokrasinin üstüne çıkartmak. Veya demokrasiyi laikliğin üstüne çıkartmak doğru değil. Bunların hepsinin üzerinde bir sıfat olabilecekse, bu; hukuk devleti olan bir Cumhuriyettir. Alt başlıkları da diğerleri olacaktır.

 

 

HÜLYA OKUR-  Ve Genç Parti. TBMM’de temsil edilen yedinci parti olmasına sebep olduğunuz parti. Genç Partiye olan itikadınızın sarsılmamasını, partinin taahhüt barkodlarının mikrodenetleyici’ den geçmeyişine mi borçlusunuz?

 

EMİN ŞİRİN- Buradaki başarısızlığımızın en aşağı  10 sebebini sıralayabilirim. Ama en belli başlı 3 tane önemli unsur olduğu kanaatindeyim. Bunlardan bir tanesi, partimizin lideri olan Cem Uzan’ a bence kesinlikle haksız bir şekilde yapılan ithamlar. Cem Uzan, Türkiye’yi dolandırmaya, para koparmaya çalışan biri olarak tarif edildi. Bu algılamayı değiştirmeye muvaffak olamadık. Benim tanıdığım Cem Uzan, kesinlikle ama kesinlikle  bu tanımlamayı hak eden bir insan değil. Ben 3 senedir tanıyorum ve benim tanıdığım Cem Uzan katiyen bu sıfatları hak eden bir insan değil. Ancak halk benim tanıdığım gibi tanıma imkanına kavuşamadı. Daha doğrusu Cem Uzan bana kendisini yakından tanıtma imkanını bulduğu gibi, halka tanıtmada bulamadı. Bunda pek tabi eskiden beri gelen medya çekişmelerinin büyük rolü olduğu kanaatindeyim. Orada bir inandırıcılık problemi yaşadık. Yani liderin bir inandırıcılık problemi oldu. İkincisi; bu seçimde baraja takılma sıkıntısı çok büyük rol oynadı. 6 ile 8 puan Genç parti barajı aşamaz diye MHP ve  CHP’ye gitti. MHP ile Genç Parti arasında kararsız olanlardan bir kısmı maalesef İbrahim Tatlıses’in bizden aday olması üzerine MHP’yi tercih ettiler. Ben İbrahim Tatlıses’in adaylığını istedim. Çünkü 2 tane şey söyledi:1-Ezilenlerin bir sembolüydü.2- “Benim seçim bölgem sadece Urfa değil, bütün Türkiye’dir. Ben bütün Türkiye’nin temsilcisiyim, Türkiye’de çeşitli halklar yoktur, Türk Halkı vardır” gibi eskiden kendisine gelen tenkitleri de ortadan kaldırabilecek söylemleri de ortaya kondu ama anlaşılan buna pek itibar edilmedi. Üçüncü husus olarak da verdiğimiz taahhütlerin, ciddiyetini halka tam olarak anlatamadık.Rahatlıkla yapabileceğimiz, hesabı kitabı yapılmış, mazotun 1 liraya indirilmesi hususuna inanmayanlar, inananlardan çok oldu.

 

HÜLYA OKUR-  İstanbul 3.bölgeden Urfa milletvekili adayı İbrahim Tatlıses’in bağımsız milletvekilinden 7 bin oy az alarak seçilememesinin en büyük gerekçesinin bağımsız aday olarak  seçimlere katılmaması görüldü. Geçen seçimlerde %7.5 oy alan Genç partiyi tercih etmek yerine bağımsızlığı seçseydi, bölücü örgüt üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanmış Sebahat Tuncel’i geçerdi deniliyor. Sizce de öyle olur muydu?

 

EMİN ŞİRİN- Bilemem efendim o kendi kararı. Afedersiniz İbrahim Tatlıses’e gelecek oylar, PKK’nın oyları mıydı? İbrahim bey demek ki , PKK’nın desteklediği oylar yerine,”Önce Türk Milleti”diyen bir partinin oylarıyla seçilmeyi tercih etmiş. Ben bunu saygı ile karşılıyorum. Zaten biz de onu, Önce Türk Milleti dediği için kabul etmiş olduk. O bakımdan evet yanlış olmuş ama yine Önce Türk Milleti diyen İbrahim Tatlıses’in Genç Partide olmasını tercih ederim.

 

HÜLYA OKUR- Ben koskoca iktidar partisini bırakıp da herkesin çok kötü dediği Uzan’ın partisinde bulunuyorsam bu menfaat beklentisi midir? Diyorsunuz. Peki bu partiye geçişiniz de kendi hatalarınızın, günah ve yanlışlarınızın kabul gördüğü bir gezegende yaşayacak olmanın özgürlüğü rol oynadı mı?

 

 

 

 

EMİN ŞİRİN- Ben ömrüm boyunca özgür oldum.Hiçbir zaman imanımı değiştirmedim. Benim için imam değişir ama iman değişmez.Ben bu konuda müsterihim. Verdiğimiz taahhütlerin hepsinin hesabı, kitabı yapılmıştır. Cem Uzan seçimlerden öncede, bugünde benim için, kendini anlatabilse, üzerindeki kötü imajı silebilse, Tayyip Erdoğan’ın kesinlikle antitezi olabilecek, alternatif lider olarak ortaya çıkabilecek lider adayıdır. Dünya görgüsü ile, iş dünyası anlayışıyla, Türkiye’ye getirebileceği vizyonla en ufak bir bir görüş farkı taşımıyorum. %13, 23 alsak da değişmeyecekti. %3 aldığımız bugünde bu görüşüm değişmiyor. Demirel’in ne kadar düşük oylar aldığını hatırlıyorum, %5’ler alan Mesut Yılmaz’ın geri geldiğini görüyorum. %1’lere inen Ecevitleri gördüm. Dolayısıyla halk belirli zamanlarda, çeşitli kararlar verebiliyor. Antitez derken, Tayip’le kavga eder manasında söylemiyorum tabii. Ben Tayyip Erdoğan’ın biraz yanlış bilgilendirildiğini ve sıkıntılı bir duruma düştüğünü görüyorum.Bu miting meydanlarında Tayyip Erdoğan 3 şey söyledi Uzan’ la ilgili olarak: Bir kere ailesini işin içine karıştırdı. Sayın Erdoğan işin içine ailesini karıştırana kadar Cem Uzan hiçbir şekilde bu konulara girmemişti.Ve bütün seçim kampanyasını tamamen somut projeler üzerine oturtmuştu. Bir mağduriyet edebiyatı içine girmemişti. Ancak Tayyip Erdoğan, babanı ve kardeşini getir dedi. Şimdi babasını ve kardeşlerini yurtdışından getirtmek herhalde güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin görevi ve hükümetin görevi. Cem Uzan’ın bu konudaki tavrı da,  “herkes hesabını vermelidir” diyor. İkincisi Tayyip Erdoğan, Cem Uzan’ı sorumlu tuttu bu borçlardan. Halbuki Tayyip Bey’de biliyor ki, Cen Uzan bu borçtan şahsen sorumlu değil. 9 Katrilyonu getir, öde dedi. Ayrıca bu borçlar ödendi. Akşam gazetesinde Yavuz Semerci de hesabı yazmış. Gerek, imar bankasının açığı, gerek offshore zedelerin açığı, gerek hazine bonolarının toplamı, 7 milyar dolar civarında tutacak. Buna mukabil hiçbir iskonto bile söz konusu olmasa, satılan malları ve Çeaş, Kepez’den gelen elektrik gelirlerini dikkate alırsak, her halükarda her türlü borcun ödenmiş olduğunu görüyorsunuz. Bu borçlar Cem Uzan’ ın borçları değil, İmar bankasının borçları ve Cem Uzan’ın alakasının olmadığı da belli. Yoksa zaten hapiste olurdu. Buna rağmen Cem Uzan bir aile ve soyadı mesuliyeti içinde. Benim borçlarla alakam yok gibi bir tavır içine girmedi ve bu borç ödendi. İkincisi suçun şahsiliği prensibi var. Bunu herkes bilir. Cem Uzan’ ın, imar bankası ile alakası, Şevket Demirel’in Ege Bank ile alakası kadardır. Daha hiç fazla değildir.Böyle bir durumda Cem Uzan’ ın üzerine gelinmesi hem siyasi hem de ticari  linç kokusu verdiği de muhakkak. Tayyip Erdoğan üçüncü olarak da şunu söyledi: “Dışarıda şirketler kurmuş. Türkiye’den 40,50 milyar dolar para almaya çalışıyor. Bunu da Avukat firmalarından bölüşerek teğmin etmeye çalışıyor “gibi bir laf etmiş. Sayın Başbakan’a özellikle sesleniyorum:”Cem Uzan’ ın katiyen ve katiyen devleti soymak, bu devletten para almak, bu devletten haksız bir kâr edinmek gibi bir amacı yok. Ben  kendisi ile ilk tanıştığımda iki soru sormuştum.1- Kamuya borcunuz var mı? Diye sordum.Kendisi bana:”-Benim değil ama İmar Bankası’nın var” dedi.2- Bunu ödemeye niyetiniz ve gücünüz var mı? Diye sordum. Ve “Evet” dedi. Nitekim ondan sonra TMSF’ye verdiği, TMSF’nin cevaplandırmadığı teklifleri inceledim. İtimadım öyle doğdu. Yani belgeleri görerek doğdu. Borçlarla tasilatların hesabı yapıldığında Cem Uzan’ın bir borcu olmadığı, hatta Çeaş, Kepez ile ilgili bir alacağının olduğu  ortaya çıkacak. Çeaş, Kepez’in 11 barajı,iletim hatları ve dağıtım şebekesi var. var. Nereden bakarsanız bakın, önemli bir değer bunlar. Çeaş, Kepez hükümet tarafından sıfır bedelle alındı. Bunun bir bedeli var. Bu çerçevede Tayyip Erdoğan’ında herkesi kucaklayacağız dediğine göre, adil ve hukuka uygun bir şekilde bu konuya yaklaşmasını temenni ediyorum.

 

 

 

HÜLYA OKUR- ''Bunlar yalanı 1 YTL'ye satıyorlar.”diye seçim kampanyalarınızı eleştiren Başbakana baktığınızda vaatlerinizi ucuzlaştırdığınızı düşündünüz mü? Siz bunları yerine getirecek alt yapının formülünü bulsanız da, hatta her şeyin bedavalaştığı bir pazara halkı kavuşturduğunuzda, rekabeti sıfırlayan, açgözlülüğü tavana vurduran bir sistemin tetikçisi olabileceğinizi düşündünüz mü?

 

EMİN ŞİRİN- Ben Mazot’un 1 liraya indirilmesini, Türkiye’nin en önemli bir meselesi olarak görüyorum. Mazot, gemilere ve deniz ticaretinde 1 liraya veya altına satılıyor. Kara Taşımacılığı ve tarım için bir ayrımcılığın yapılması doğru değil. Pek tabi biz bunu söylediğimiz vakit, Türkiye’nin 11 milyar dolar bir vergi kaybı yaşanacağı söyleniyor. Biz iktidara gelseydik, kaynak olarak 40 milyar dolar bir kaynak toplayacaktık ama bizim toplayacağımız kaynakların, mevcut hükümet tarafından icra edilebilecek kısmı, sigara satış fiyatlarının Avrupa fiyatlarına getirilmesi. Şunu sorabilirsiniz. Peki bunu halka niye anlatmadınız? Diye. Ben anlatılmasına taraftardım, açıkcası parti içinde. Ama sigaranın Avrupa fiyatlarına getirilmesi, 5 ile 6 YTL’lik bir zam anlamına geleceğinden bunun söylenmesini mahsurlu gören arkadaşlarımız oldu. Onun için medya bizim karşımızda olduğu ve sigara lobileri çok etkili olduğu için istenmedi bunun anlatılması.

 

HÜLYA OKUR- Seçimlerde Genç Partinin başarısızlığı noktasına geldiğimizde…..Uzan' ın, Beykoz Çubuklu' daki Atatürk İlköğretim Okulu'nda oyunu kullandığı 1073 numaralı sandıktan, AKP birinci parti çıktı. Bundan öncede Adana’daki seçim gezisinde halkla tokalaştığı sırada birinin saldırısına uğramıştı. Sayın Uzan. Bu taarruzlar ve yenilgiler Genç Partiye “Dur artık!Yol Bitti” dedirtir mi?

 

EMİN ŞİRİN- Adana’daki olay saldırı değilmiş. O gazetenin verdiği habermiş. Ben Genç Parti’nin geleceği ve Sayın Cem Uzan’ ın siyasi projeleri adına konuşamam. Benim orda bir söz hakkım var ama her halükarda ben geçimimi temin etmek için iş dünyasına döneceğimden, aktif siyasetten çekilmem lazım. Bu demek değil ki, güncel hadiseleri takip etmeyeceğim, günün birinde tekrar ihtiyaç duyulursa tekrar alakadar olmayacağım değil. İleride herhangi bir görev alırsam, belediyede veya mecliste, sen bunu zamanında böyle söylemiştin denmesini istemem ama benim bu seçim sonuçlarından sonra önceliğim, iş hayatına geri dönmek. Çünkü ben milletvekili iken en ufak bir şekilde başka bir işle meşgul olmadım.Sanatkâr olan milletvekilleri hariç bunu hiçbir şekilde doğru bulmuyorum. Bugün bir partinin mensubiyeti yerine, Türkiye’nin en iyi şekilde idare edilmesini, önümüzdeki senelerde idare edeceği görülen AK Partiye aklımızın erdiği, dilimizin döndüğü kadar tavsiyelerimizi iletmeyi daha doğru buluyorum.

 

HÜLYA OKUR- Seçim sonrası için değerlendirmelerinizi alamasak da, seçim öncesi sizin içerisinde bulunduğunuz bir siyaset. AKP’ yi hak etmediği meclis çoğunluğuyla iktidara taşıyan, Cem Uzan’ a verilen oylardı..Diyor Mehmet Tezkan. Seçimde iktidar için değil de ideolojiler için yarışılsaydı, Ağar gibi sonradan değil de baştan çekilmek Genç Partinin eylemleri arasına girer miydi?

 

EMİN ŞİRİN- Bunlar boş laf. İki kişiden biri AK Partiye oy vermiş. Bizde %3 almışız. Biz herhangi bir şekilde ittifak yapabileceğimizi CHP ile de konuştu, MHP ile de DYP ile de. Bir ittifak olmadı ise, bizim yüzümüzden değil. Bizim ittifak için uzattığımız el havada kaldığı için seçime tek başımıza girdik. Demin anlattığım sıkıntılar olmasaydı, Cem Uzan hakkında da bu tevzirat kampanyası bu kadar başarılı olmasaydı, ben Cem Uzan’ ın hala bugün için bile olsa iyi bir lider alternatifi olduğunu düşünüyorum.

 

HÜLYA OKUR- İttifak yapabileceğiniz partileri,  CHP , MHP, Saadet Partisi olarak sıralarken, AK Parti ve HADEP’ le yapmayacağınız konusunda çok nettiniz.

 

EMİN ŞİRİN- Evet. AKP ve HADEP ’le asla dedik. Saadetle de onların talebi üzerine bazı konuşmalarımız oldu ama, onların şartları ile bir ittifak yapmayı hiçbir zaman düşünmedik. Buna mukabil, CHP , MHP, DYP ile ittifak yapabilmeyi ciddi olarak aradık. Hatta 5-6 ay bu konuyla uğraştık.Olmadı.

 

HÜLYA OKUR- Oylarda yüzde 47'ye ulaştıran çoğunluğun, muhafazakar merkezden, liberaller, demokratlardan gelmesine göre siz, 4 parti değiştirerek bu oluşumu ve sentezi  aradığınız yer olarak yeniden  AKP’ yi görmeniz mümkün mü?

 

EMİN ŞİRİN-Benim AKP’ de tekrar siyaset yapmam söz konusu değil. AKP’ nin tenkit ettiğim taraflarının ciddi olarak ortadan kalktığı kanaatinde değilim. Yoksullukla mücadelede başarı kazanılamadı.İşsizlikle mücadelede başarı kazanılamadı. Yolsuzlukla mücadelede hiçbir başarı kazanılamadı.Dış Politikada bir başarı kazanılamadı ve parti içinde de bir demokrasi yok. Bunlardan da önemlisi, benim bir yerde siyaset yapabilmem için oradan bana davet gelmesi lazım. Ama Türkiye’de bu kadar önemli bir şekilde iktidara gelmiş partiye, dilimizin döndüğü kadar, eski bir siyasetçi ve o partinin eski bir mensubu olarak, görüşlerimizi her zaman iletmeye çalışırız.

 

HÜLYA OKUR- Evet benim çok dikkatimi çeken bir şey daha sürekli liderlerle istişare içinde oluşunuz, mektup alışverişiniz. Mesela Kadir Topbaş’ a da bir açık mektup yazdınız ve “İhalesiz iş vermeyin, yandaşlarınıza rant ve menfaat dağıtmayın, İstanbul trafiğini rahatlatmak için 3 bin yeni otobüs alın, sabah saat 07.00-10.00, akşam da 16.00-20.00 saatleri arası otobüsleri bedava yapın” gibi tavsiyelerde bulundunuz. Sizin siyasi liderleri uzaktan komuta etme dürtünüz tamamıyla vatana hizmet aşkınızdan mı geliyor?

 

EMİN ŞİRİN- Komuta etme dürtüsü değil, tavsiyede bulunma arzusu. Bunu ben bir görev olarak görüyorum. Sen eğer bir milletvekili isen, bunu zaten yapman lazım. Ben hem İstanbul milletvekiliyim. Hem de bütün Türkiye’nin vekiliyim. Çünkü Anayasaya göre seçildiğin bölgeyi değil, bütün Türkiye’yi temsil ediyorsun. Ben partizan görüş içinde onları tenkit etmek yerine her zaman, her tenkit ettiğim konuda mutlaka alternatifini teklif etmişimdir. Bu komuta etme dürtüsünden gelmiyor, bu benim görev anlayışımdan geliyor. Vatana ve millete hizmet etme duygum yüksektir doğru ama komuta etme dürtüsü olsaydı, parti başkanı olarak kalırdım. Bu arada benim Sayın Kadir Topbaş’ a yazdığım tebrik mektupları da var. Mesela fiyatlardaki bazı sıkıntılara rağmen park bahçelerinin çok başarılı olduğunu görüyorum.Mesela çok yere bayrak direkleri dikmişlerdi. O zaman tebrik ettim. “Gidin Diyarbakır’a da aynı şeyi yapın” dedim.Ha bunlara cevap aldım mı? Almadım. Ama cevap almadığım işlerinde yapıldığını gördüm.Ben o konuda çok memnunum. Çünkü verdiğim soru önergeleri veya mektuplara  cevap verilmese de önemli bir kısmının hareket tarzı haline geldiğini gördüm.

 

HÜLYA OKUR-“ Emin Şirin, Cem Uzan için oy isteyeceğine BTP Genel Başkanı Haydar Baş için oy istedi. Şirin, "En büyük Haydar Baş, başka büyük yok. Herkes ona oy versin" şeklinde haberleriniz yer aldı basında. Bu politikaya mizah katmak istemenizin bir dışavurumu muydu?

 

EMİN ŞİRİN- Bir soru sordular. Bu fikirleri siz Haydar Baştan almışsınız dediler bana. Aman ne güzel, bizi de siyasetten kurtarır, rahat ederiz, kendisi gelsin yapsın bunları. Dedim. Halkın büyük bir çoğunluğunun oy verdiği AK Partide bize düşen, galiba göstermeye başladığı uzlaşmacı tutumun, yerelleşerek, Anayasanın genelleştiği bir ortamda kendilerine yardımcı olmak.

 

HÜLYA OKUR- AK Partiyle benzeşen taraflarınıza gelelim… Genç Parti geçen seçimlerden önce “Okul kitapları bedava olacak” dedi, herkes güldü. Peki Ak Parti’nin iktidara gelir gelmez ilk yaptığı şeylerden birinin bu olması toplumda neden gülünç karşılanmadı? Buna göre bu meseleye “Bir söz söyle ki; söylemesem de olur de söyleme! Bir iş ki; yapmasam da olur de yapma!”şeklinde mi bakmalıyız?

 

EMİN ŞİRİN- Türkiye’de ermeni meselesinin hal olması için mahkemeye gitmesi lazım diye, MHP birinci sıra adayı beyefendiden, Gündüz Aktan’ dan evvel, ben teklif ettim, mahkeme gitmesi lazım diye.Aradan bir sene geçince Abdullah Gül biz bunu yaparız diye konuşmaya başlayınca memnun oldum. Yazdığım mektubun dışişlerinde dolaştığını, resmen etüt edildiğini biliyorum. Bi teşekkür etmeleri lazım. Çağırıp bir diaolog ortamına girmeleri lazım. Çünkü benim söylediklerimin %90’ı haklı çıkıyor. Bu konuda bir tek istisna var. Kendisine teşekkür borçluyum, maktuma verilen İETT arazisinin veriliş şeklini değiştiren, Göksal Küçükali ile biziz.Sonra bu 250 milyon dolarlık değer 1 milyar dolarlık ihaleye çıktığı zamanda Kadir Topbaş mektup yazdı, “Sizinde müdahalenizle bu iş  değişti, ihaleyi istiyorsanız gelin” dediler. Teşekkür ederim. Çünkü 750 milyon dolar kazandırmış olduk İstanbul Belediyesine. Sadece ben değil ama bunun önderliğini yapanlardan biriyim. AK Partide bundan sonra fikirlerimizden istifade etmek isterse…Bu AK Partiye yanaşma teşebbüsü değil altını çiziyorum.Yapılan yolsuzlukları ve hadiseleri benim görmemezlikten gelmeme imkan yok. Böyle teveccüh kazanmış bir iktidara hakikaten uzlaşmacı olacaklarsa, demokrasinin çoğunluk değil, çoğulculuk olduğunu anlayacaklarsa ve bunun bir mağruriyet meselesi haline gelmemesini içselleştireceklerse, istedikleri takdirde yardım etmek lazım.

 

HÜLYA OKUR- Tayyip Erdoğan’a  “Dış politikada edilgenliği, Ali Diboculuğu, AB konusunda işi bilememeyi, ekonomiyi IMF’ ye bırakmayı” diyerek bir çok konuda muhalefet yaptınız. Peki meclis dışında yaptığınız bu muhalefeti mecliste temsil edecek hangi partiye, babanız kadar olmasa da, komşunuz kadar güveniyorsunuz?

 

EMİN ŞİRİN- Bilmem göreceğiz.

 

HÜLYA OKUR- 30/04/2007’de medyada yayınlanan Abdullah Gül ve sizin aranızda gerçekleşen mektuplarda, Gül’ün “özde değil sözde demokrat” argümanları haklı çıkaran sözlerine” bu yıpratıcı süreç sonucunda eğer Cumhurbaşkanı olursanız, bu durumun memleket için pek de hayırlı olmayacağını ve ılımlı görünen kişiliğinize rağmen gerginliklerin artacağını bilmenizi isterim.”şeklinde yanıtlamışsınız. Şimdide halkın Cumhurbaşkanlığı krizi yaratanlara  “Gül” uzattığını düşünmüyor musunuz?

 

 

EMİN ŞİRİN- Hayır hiç düşünmüyorum. Dün Gül’ün beyanatını dinledikten sonra bazı gerginliklerin olabileceği kanaatini taşıyorum. Erdoğan ile Gül arasında iki fark gördüm. Erdoğan Kendini tutarak uzlaşmacı tavır sergileme gayreti içindeyken, Gül de uzlaşmacı tavrın altında ciddi bir mağruriyet ifadesi gördüm. Bunu doğru bulmuyorum. Gerginliklerin temeli ortada. Bu meclis Gül’ü seçsin, aksi takdirde halka Gül’ü seçtiririz inadına girerlerse, bu Türkiye’de onarılmaz yaralar açacaktır. Sayın Gül hakkında da iyi bir Cumhurbaşkanı olmayacağı konusunda da en ufak bir fikir değişikliğim yok.  Burada ben Tayyip Erdoğan’ın daha sağ duyulu hareket ettiğini görüyorum.

 

HÜLYA OKUR-- “Özellikle AK Parti mensuplarının, bu konularda sanki alay edercesine, dalga geçercesine bir tavır takınmalarını, siyasi tecrübe açısından tehlikeli bir gidişat olarak görüyorum. Çare hiçbir zaman için askerin konuşması değildir, çare askeri darbe değildir. Çarenin mutlaka demokrasinin içinde bulunması gerekir” demiştiniz Cumhurbaşkanlığı seçimleri için. Peki bu seçim, cumhurbaşkanlığı için sandığa gidilen bir seçim gibi miydi?

 

EMİN ŞİRİN- Sadece değil. Bugünkü ortaya çıkan trendin, şubat ayından beri ortada olduğu gerçek. Ancak bazı, PKK ve şehitler dolayısıyla AKP’ nin oylarında meydana gelebilecek bir düşüş, Cumhurbaşkanlığı konusunda tekrar kendini toparlamasını meydana getirdi. AKP’nin başarısının altında yatan, halkın Tayyip Erdoğan’ı kendisinden  görmesidir. AK Parti siyasi bir hareket olduğu kadar sosyolojik bir harekettir de. Göreceli olarak enflasyonun durması, sağlık hizmetlerinin halka daha geniş kapsamlı  verilmesi, KÖYDES projesi gibi konularda halka göreceli bir rahatlık sağlanması eksikleri ortadan kaldırmış gibi gözüküyor. Mesela Erzurum’da İşsizlik %50, AKP ’nin aldığı oy %60. Bunu sadece iaşe, ahiret politikasına da bağlamamak belki lazım. AKP elde ettiği  başarıları da  çok iyi pazarladı. Belediye hizmetlerini de, parti adına kullanmak suretiyle başarı elde etti. Yani hem yaptıklarında halkın hoşuna giden bir temel var, hem de süslemesini, pazarlamasını, halka anlatılmasını her partiden daha iyi yapıyorlar.

 

HÜLYA OKUR— Hatta Bir vatandaşın, "Şehit cenazesi görmek istemiyoruz" isyanını, "Canım kardeşim. Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözleriyle cevaplayan Erdoğan’a, Başbakan şehitlere karşı, saygısızlıkların en büyüğünü, ağırını ve ayıbını yapmıştır. Bu şehitler yan gelip yattıkları için mi bu vatan uğruna canlarını feda ettiler? Diye gönderme yapmıştınız. Fakat Her iki şehit annesinden biri Ak Partiye oy verdi.

 

EMİN ŞİRİN- Askerin her dakika siyasete müdahale etmesini, bazı konularda geç kalmasını ve yukardan konuşur tarzını halk tasvip etmiyor. Halk orduyu siyasetçi  olarak sevmiyor. Halk orduyu asker olarak çok seviyor.Bunun Silahlı Kuvvetlerinin çok iyi anlaması lazım.

 

HÜLYA OKUR—   Hatta size göre Ordular iki nedenle zayıflarlar: 1- Askerlerin başına çuval geçirildiği zaman, 2- Komutanlar somut değil, afaki konuşmalar yaptıkları zaman.Bu sizin ütopyanız. Peki gece yarısı muhtırası, hükümetin üzerinde zamansız  öten baykuş, horoz  etkisi yarattı mı?

 

 

EMİN ŞİRİN- Bu benim fikrim. Son derece yanlış bir hadise oldu. Muhtevasının doğru olması, yapılmasının doğru kılmıyor. Bunların konuşulacağı meşru zeminler var. Bu meşru zeminlerin dışına çıkıp da asker, ültimatom verirse bu, halk tarafından tasvip görmüyor. Bunu iyi anlamak lazım. Askerin özellikle Hilmi Özkök dönemini ben çok yanlış bir dönem olarak görüyorum ama Yaşar Büyükanıtın’da attığı doğru adımlar vardı. Başörtüsü konusunda da doğru söylemleri var Büyükanıt’ın. Ancak bu muhtıranın doğru olduğunu kabul etmemde imkan yok. Ben 12 Nisan basın toplantısını destekliyorum sonuna kadar. 27 Nisan muhtırasını tasvip etmem kabil değil.

 

HÜLYA OKUR—   Cumhurbaşkanı adayınız var mı? Nereye varır bu gidişat?

 

EMİN ŞİRİN- Benim aday olarak söyleyebileceğim kimse yok. Böyle bir pozisyonum yok. Bugün sabah MHP’nin verdiği beyanatı dikkat alırsanız, Cumhurbaşkanının en geç 3ncü turda seçilmemesi için bir sorun görünmüyor. Burada mesuliyet AKP’ nin sırtında. AKP, gerginliğe sebep olmayacak bir adayı çıkartırsa çok isabetli olur kanaatindeyim. AKP’ nin Gül de ısrar etmesi, 22 Temmuzdan önceki mesajı anlamamaları manasına gelir.

 

HÜLYA OKUR—   Belki bu uzlaşma Tayyip ’i Cumhurbaşkanlığına taşıyacak…

 

 

EMİN ŞİRİN- Benim AKP’ ye tavsiyem şu olacaktır: 5 ile7 senelik bir süre için bu meclis Cumhurbaşkanını seçsin, bu sürenin tamamlanmasında mutlaka halkın seçimini getirelim, hatta başkanlık sistemine geçelim. Bu 5 senelik süre zarfında Tayyip Erdoğan bugünkü desteği almaya devam ederse, henüz söyleminde olan uzlaşmacı tavrı içselleştirirse, yani sözde değil, özde uzlaşmacı olursa, halkın seçeceği başkanlık sisteminde, Recep Tayyip Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanı olmasına bir itirazım olmaz. Durumu ve tavsiyelerimi sıralayayım: Dış politikada  Hiçbir başarıları yok,  ABD ilişkileri hüsran,  AB ilişkileri hüsran….her şey karma karışık. Dış politika bir facia. Ekonomide yarısı şişirilmiş rakamlarla dolu ihracatın sıkıntıya düştüğünü anlasınlar. Sıcak para, faize ve ithalata dayanan, halkın 50 milyar dolar’ın üzerinde borçlandığı sistemle bu iş yürümez. Bu borçlanmanın içinde konut sahipliğini ayırıyorum. Konut borçlanmasının karşında bir konut var. Ama diğer borçlanma, ithal mallar ve tüketim malları için yapılıyor ki, 50 milyar doları geçmiş vaziyette. Bunu karşısında reel geliri artmayan bir kesim var. Burada çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyalar. Dolayısıyla artık, görüşlerini  rezive ederek, daha üretme dönük, daha sıcak paraya dayanmayan, daha gerçekçi kurla, ihracatı ve üretimi arttıracak bir ekonomi politikalarına dönmelerini canı gönülden temenni ediyorum. Tarım kesimi için bizim tavsiye ettiğimiz iki şeyi mutlaka yapsınlar; zırai deki gübredeki %18 KDV’yi, %1’e indirsinler.Mazotu da 1 liraya hiç olmazsa, 1,5 liraya indirsinler.Bunların kaynağını da yayınlayacağınız mektupta anlattım.Birde belediyeleri sadece imarla, rant kazanılan yerler olarak görmemeleri lazım.İstanbul’da trafik ve güvenlik konusunda yapılması gerekenleri süratle yapmaları lazım.

Tayyip Erdoğan’ın mazlum olduğu zamanlarda yanında olan insanlardan bir tanesiydim. İktidar peşinde koşmadığımı ispat etmiş oldum. Ben Cem Uzan’ ın ailesinde büyük hatalar yapanlar olmasına rağmen, Cem Uzan’ ın kendisinin büyük haksızlığa uğradığını görüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın mazlumken zalim olmamak için, bu konuyu ciddi olarak tetkik etmesini ve Cem Uzan’ ın bir avanta peşinde koşmadığını, sadece hakkını, hukukunu aradığını bilmesini istiyorum. Genç Partinin oyları yüzünden benim dostluğum katiyen bitmez. Ben zor günde zor yerde olan insanların dostu oluyorum. Bunu en iyi bilenlerden biri de Tayyip Erdoğan’dır.

 

Emin Şirin, geçtiğimiz dönemde, çeşitli konularda yazılı ve sözlü soru önergeleri Meclis'te ve çeşitli kurum-kuruluş ve kiişlere bilgi edinme kanunu çerçevesinde 3000 binin üzerinde soru sorarak oldukça etkin bir milletvekilliği süreci geçirmiştir.

 

Saç Tasarım.................: Image Kuaför/Ataşehir

Kostüm........................: Zincir Giyim/Kadıköy (Modacı Mahmur Birik)

YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
ayşe eren 3 Temmuz 2007 Salı 

çok komik. ağarın dini bilgiden yoksun olduğunu gösteriyor bu vaadleri. universitede sadece başörtüsünü vaad etmek dalga geçmektir. kandırmacadır. demiyo ki heryerde takabilir. sadece bi yerde takabilir diyor. kelime oyunu yapma ağar sana kimse inanmıyor.

Yorumu oyla      18      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Cem Uzan Turktime'a Konuştu: Beni Kesebilirsin, Öldüerbilirsin ama Bana İnananlara İhanet Ettiremezsin!!!
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan Türk Basınında evinin kapılarını ilk ...
MENDERES TURKTİME'A KONUŞTU! : “AĞAR, DEMOKRASİNİN YANINDAN BİLE GEÇMEMİŞTİR!”
Sağ siyasetin patent sahibi ve DP’nin biyolojik ve siyasi varisi Aydın ...
BAŞÖRTÜSÜ ÖZ DEĞİL, SEMBOLDÜR!
(TURKTİME-ERSİN TOKGÖZ) 5 bini aşkın üyesi ile Türkiye’nin ...
 
Emin Çölaşan Turktime'a Konuştu
(ÖZEL-TURKTİME) Türk basının usta kalemi, Hürriyet Gazetesi yazarı Emin ...
SP'DE ÖNEMLİ TOPLANTI
Seçimlerde beklemediği bir sonuç alan Saadet Partisi’nde, bugün önemli bir toplantı yapılacak.
OTURDUĞU YERDEN MİLLİTVEKİLİ OLDU
Seçimlerde AK Parti'nin Yozgat 4'üncü sıradan aday gösterdiği Mehmet Yaşar ...
 
CHP'Lİ MUHALİFLER GENEL MERKEZ ÖNÜNDE EYLEM BAŞLATTI
CHP önünde 'Tayyip'i kurtardın, memleketi batırdın' sloganları atılıyor.
İNTERNET’TE SANSÜR ARTIYOR
“İnternete Hükümet” adlı bir rapor yayınlayan AGİT, dünyada 20’dan fazla ...
BAYKAL'IN KÖŞK ADAYI KİM?
Abdullah Gül hafta içinde Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağına ilişkin ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
yunanistan
premier lig
Bütçe
ygs 2015
Ersun Yanal
Milwaukee Bucks
serdar ortaç twitter
bugün
Katar