E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Sadece organik beslenme felakettir 

Organik tarım, yeni beslenme anlayışında büyük bir öneme sahip. Peki, pratikte bunu nasıl gerçekleştirebiliriz?

18.11.2017 - 22:09
Sadece organik beslenme felakettir

Çevreyi korumak için dünya üzerindeki çiftlikleri yüzde yüz organik hale mi getirmeliyiz? Kesinlikle hayır!

Gazete Duvar'ın haberine göre;

Karşımızdaki en büyük sorun, organik tarım modelinin aynı miktarda yiyecek üretmek için konvansiyonel tarımdan çok daha fazla araziye ihtiyaç duymasıdır. Sonuçları açıklanan yeni bir araştırmaya göre, tamamen organik üretime geçilmesi durumunda, 2050 yılına dek dünyayı beslemek için, şimdiki üretimin üçte bir fazlasını üretmemiz gerekecek (bazı araştırmalara göre organik tarım, modern tarımla kıyaslandığında iki kat fazla araziye ihtiyaç duyuyor).

Ancak araştırmacılar, yine de bunu yapmamız gerektiğini söylüyor; çünkü çöpe atılan gıdalarda ve et tüketiminde büyük oranda azalma sağlandığı için, genel olarak tarımsal arazi kullanımında herhangi bir artış yapmadan da geçiş yapabileceğimizi iddia ediyorlar.
Bu konudaki mantıksal hatalara bir göz atalım. Bu fikir, herkesin sigara içmeye başlamasının önünde bir engel olmadığını, çünkü mevcut tıbbi imkânların sigaranın yol açtığı ölüm oranındaki herhangi bir artışı önleyecek durumda olduğunu savunmaya benzer.

Elbette insanların daha az et tüketmelerini ve daha az miktarda yiyeceği çöpe atmalarını sağlamalıyız. Öte yandan, çoğalan nüfusun zenginleşmesiyle et tüketimi durmaksızın artarken, bu alışkanlığın büyük ölçüde azaltılabileceği fikri çılgınca inanılmaz gözükebilir. Gıda israfının yarıya düşürülebileceği fikri de aynen böyle.

DEĞERLİ TOPRAKLAR
Peki, pratikte bunu nasıl gerçekleştirebiliriz? Et tüketimi azalmadığı sürece, tarım organik bir hale getirilebilir mi? Eğer gıda israfı artarsa ​geleneksel çiftçiliğe geri dönmek zorunda mı kalacağız?

Et tüketimini azaltarak bir kısım tarım arazisi (konvansiyonel tarımdan) kurtarılabilirse, bu toprakları organik tarım arazisi haline getirerek boşa harcamamalıyız. Arazi tarımdan daha değerli ve çiftliklerimiz, şehirlerimiz ve yollarımız büyürken, kısmen yaşam alanı kaybına uğrayan birçok canlının yok olduğuna şahit oluyoruz.

Dahası, küresel ısınma sorunumuz var. Araştırmanın öne sürdüğü kadarıyla, küresel ısınmanın olmadığı bir durumda, dünyayı geleneksel yollarla 2050 yılına kadar beslemek için arazi kullanımında sadece yüzde 6’lık bir artışa ihtiyaç duyardık. Ancak iklim değişikliğinin etkileri büyümeye devam ettikçe, geleneksel tarım için yüzde 55 daha fazla araziye ihtiyaç duyulacak; şayet tamamen organik tarıma geçersek, yüzde 81 daha fazla araziye ihtiyacımız olacak.

Bunlara ek olarak, küresel ısınmada sıcaklık artışını  3 derecenin altına düşürmek için atmosferden büyük miktarlarda CO2 (karbondioksit) eksiltilmesi gerekiyor. Bunu gerçekleştirmenin en sağlam yolu, biyokütle (biyolojik atıkları) yakma kaynaklı karbonu yakalamak ve bu karbonu gömmek, çok büyük miktarda toprak gerektirecek.

İsviçre Organik Tarım Araştırma Enstitüsü’nden araştırmanın başyazarı Adrian Muller, temel amaç arazi kullanımını en aza indirmekse, geleneksel tarımla uğraşmamız gerektiğini belirtiyor. Ancak argümanı, konvansiyonel tarımın zehirli kimyasal ilaçlar ve fazla azot kullanımı gibi başka nedenlerle daha kötü olduğunu da es geçmiyor; bu nedenle, bir şekilde arazi kullanımını arttırmadan, becerebilirsek tamamen organik tarıma geçilmesi gerekiyor.

İYİ Mİ KÖTÜ MÜ?
Aramızdan bazıları, bu çevresel olumsuzlukların vahşi doğayı korumak ve yok olan türleri kurtarmak için ödemeye değecek bir bedel olduğunu söyleyebilir. Ancak böyle bir bedel ödememiz gerekmiyor. Bilimsel açıdan gerçek olan şu ki; pek çok çevresel önlem bazında, organik tarımın üretilen gıda birimi başına geleneksel tarımdan daha verimli olmaması ve New Scientist dergisinin geçen sene aktardığı üzere, genellikle daha düşük ürün vermesidir.

Bu yılın başlarında yayınlanan en yeni veri incelemesi, daha önce yayınlanan veri incelemesiyle genel olarak uyumlu görünüyor. Örneğin, organik sera gazı emisyonları açısından daha iyi görünüyor. Dahası, bu veri inceleme, bilhassa tarımın çevresel etkisini azaltmak için en iyi yolun daha az et tüketmenin yanı sıra organik tarıma geçmektense geleneksel yöntemlerin iyileştirilmesi olduğunu ortaya koyuyor.

BİYOTEKNOLOJİ DEVRİMİ
Muller’ in çalışmasına dair bir başka büyük sorun daha var: Organik tarımın, modern genetik modifikasyon teknikleriyle üretilen tüm organizmaları reddetmesinden bahsetmiyor. Radyasyon bombardımanına tutulan bitkiler, kendine has özelliklere sahip tohumlar üretmek yolunda bir mükâfat sağlamak için kullanışlı olabilir; diğer yandan, genleri direkt olarak değiştirmek tepkiyle karşılansa da sonuçları (gen diziliminde değişiklikler olmakla birlikte) aynıdır.

Bu nokta oldukça önemli; zira CRISPR (bir genetik müdahale tekniği) gibi yöntemlerle bir biyo-teknoloji devriminin başındayız. Çok yakında, aşırı sulama ya da deniz seviyelerindeki yükselme sebebiyle suyun istila ettiği sahil şeritlerinde zarar gören tuzlu topraklarda yetişebilecek ve tuza dayanıklı bitkilere sahip olacağız.

Dahası, büyümek için çok az gübreye ihtiyaç duyan ürünler yaygınlaşacak; çünkü kendi besinlerini üretebilecekler, fotosentezde daha iyi oldukları için daha az toprağa ihtiyaç duyacaklar, mantar ilaçlarıyla yıkanmaya ihtiyaç duymayacaklar, zarar görmeye karşı dirençli olacakar… ve liste böyle uzayıp gidiyor.

Haşere kontrolü için de daha sağlıklı yöntemler yaygınlaşacak. Genetiği değiştirilmiş böcekler ve gen odaklı böcek ilaçları yalnızca hedefteki haşereleri yok eder ve diğerlerine zarar vermez.

Bütün bu bilimsel ilerlemeler, 2050 yılına dek geleneksel tarımın daha fazla çevre dostu olmasına yardımcı edebilir. Yani evet, besinimizi yetiştirme biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor; fakat, yalnızca organik hale getirmek ilerlemenin tek yolu değil.

ETİKETLER:
Çevre , felaket , organik , beslenme
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 19 Kasım 2017 Pazar 02:52

bu haberi yine GENETİĞİ DEĞİŞTİTİLMİŞ TOHUM SATAN BÜYÜK AMERİKAN TEKELLERİ yaptırmış, besbelli. Onlar daha çok GDO tohum satıp daha çok kazanmak içim daha çok tüketilsin, yiyecekler çöpe atılsın isterler.

Yorumu oyla      18      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
NATO Genel Sekreteri özür diledi
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ...
Bandırma'da otomobil denize uçtu
Balıkesir'in Bandırma ilçesinde kontrolden çıkıp denize uçan otomobildeki ...
IŞİD, Papa'yı ölümle tehdit etti
IŞİD, Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francesko’yu ölümle tehdit etti.
 
Evleri yıkıldı sokakta kaldılar!
Bayraklı'da evleri yıkılanlar sokakta kaldı. Evi yıkılan 63 yaşındaki ...
Kurşun yağdırıp yemeğe gitti
Antalya'da boşanma aşamasında olduğu eşinin, "Senin hayatında prensesler ...
Ankara’da zincirleme kaza
Ankara-İstanbul TEM otoyolunda meydana gelen zincirleme trafik kazasında, ...
 
'Döneceğim' açıklamasını yineledi
Lübnan başbakanlığı görevinden istifa ettiğini açıklayan Saad Hariri, ...
Alışveriş sitesinden inanılmaz taktik
ABD'li bir alışveriş sitesi Instagram'da verdiği reklam görselinde saç ...
ABD Büyükelçiliği önünde eylem
Vatan Partisi, NATO tatbikatında Erdoğan ve Atatürk'ü hedef alan olaylar ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
Gaziantepspor
döviz
TV8
EURO2016
Danimarka
muhsin yazıcıoğlu
Küçük çekmece
Emporio Armani
yusuf ziya özcan