Erdoğan Ahi Evran Üniversitesi'nde... 

Yakın Türk siyasi tarihinde utanç olarak geçen 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde Kırşehir Üniversitesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmetli Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idam kararı alındığı Yassıada ve onun yanında bulunan Sivriada'nın Özgürlük ve Demokrasi adası olarak isminin değişiceğini açıkladı. 

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

Ahi Evran Üniversitesi tarafından şahsıma takdim edilen bu anlamlı fahri doktora ünvanı için sayın rektöre ve üniversite senatosuna ayrıca teşekkür ediyorum. 2015-2016 akademik yılının tüm öğrencilerimize, üniversite camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Bu yıl üniversiteden mezun olacak tüm öğrencilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Bundan sonraki eğitim ve çalışma hayatınızda sizlere Rabbimden muvafakiyetler diliyorum. Ailelerinizi, hocalarınızı tebrik ediyorum, kutluyorum. Ahi Evran Üniversitesi'nin 10 yıl içinde geldiği yerde gördüğüm memnuniyeti bildirmek istiyorum. 10 yıl içinde gelinen nokta ortada. Bir zamanlar biz burada açılışları yaptığımızda 'Bunlar tabela üniversitesi olacak' diyorlardı. Şu anda öğrenci sayımız 20 bine ulaştı. Belki birkaç yıl sonra Kırşehir'de ikinci bir üniversitesi mi çıkaralım konuşmaları olabilir. Şu anda öğretim üyesi noktasında sıkıntılarımız var bunları da her geçen gün aşıyoruz. Üniversitemizin başarı grafiğinin önümüzdeki dönemde daha da yükseleceğine inanıyorum. 

KISIR DÜNYALARININ DIŞINA ÇIKAMAYAN ÇEVRELER YANILDI

Biz üniversite sayısını arttırdığımızda her ilimize bir üniversite kazandırmak istediğimizde çok garip tepkilerle karşılaşmıştık. Ama bizim derdimiz başkaydı. 15 yıl önce Muş, Ağrı, Iğdır, Hakkari'de havalimanı falan yoktu. Oradaki öğrenciler Ankara'ya, İstanbul'a nasıl gidip geleceklerdi. Biz öğrencinin ayağına üniversiteyi, akademisyeni götürelim dedik. 25 olan havalimanı sayısını 57'ye çıkarmış olduk. Artık rahatlıkla akademisyenlerimiz icabında haftanın belli günlerinde belli üniversitelerine gidip gelebiliyor. Bunu çok daha iyi bir konuma ulaştıracağız. Kendi kısır dünyalarının dışına çıkamayan çevreler yeni üniversitelerin tabela üniversitesi olarak kalacağını iddia ettiler. Aradan geçen süre bunun öyle olmadığını ispatlamış oldu. Burada 20 bin öğrencisiyle birlikte ticari hayatı hareketlenen bir yapı var. Burası artık bir çekim alanı haline geldi. Her geçen gün daha da çekim haline gelecek. Kırşehir'in kendi evladı artık Ahi Evran'da eğitim, öğretim imkanını karşılayabiliyor. 

ŞEHRİNE FAYDASI OLMAYANIN ÜLKESİNE DE FAYDASI OLMAZ

Eğitim öğretimin maliyeti en yüksek olanlardan bir tanesi. Önümüzdeki süreçte üniversite ile şehir arasındaki bağı, işbirliğini güçlendirerek sürdürmemiz gerekiyor. Şehrine faydası olmayan bir üniversitenin ülkeye faydası olmaz. Her yıl ülke genelinde idrak ettiğimiz Ahilik Haftası, bizim için hayat damarlarımızı yenilemenin vesilesidir. Ahilik gibi tarihimizden tevarüs ettiğimiz değerler millet olarak bizi dünyadaki diğer toplumlardan ayıran temel hasletlerdir. Bu değerleri günümüze taşımak, genç nesillerle buluşturmak ve yeniden yorumlamak durumundayız. Geçmişine sırtını dönen, geleneğini unutan hiçbir millet ayakta kalamaz. Biz tarihe geçmişte olmuş bitmiş olaylar manzumesi olarak bakmayız, bakamayız. Tarih hem bugünümüze hem de geleceğimize yön veren bir ilham kaynağıdır. Bu yakın tarihimiz açısından da böyledir. Bugün demokrasi tarihimiz açısından son derece acı bir yıldönümünü de yaadediyoruz. Bugün Türk siyasi hayatına utanç olarak kazınan 27 Mayıs ihtilalinin yıldönümündeyiz. Yassıada değil Yaslıada'da idam karar verilen Menderes, Zorlu ve Polatkan'a bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. 

YASSIADA VE SİVRİADA MUHTEŞEM BİR PROJE İLE İNŞA EDİLİYOR

Yaslıada ve Sivriada'yı muhteşem bir projeyle demokrasi ve özgürlükler adası olarak inşa ediyoruz. Bu adada neler olup bittiğini tüm dünyaya anlatma imkanını da yakalayacağız. 1960'lı yıllarda kimler ne yapmış, şimdi biz ne yapıyoruz bunu göstereceğiz. Geçmişe buradan bir ibret vesikası olarak bunu hatırlatacağız. Bir de o geçmişi devam ettirmek isteyenlere de 'Sizin atalarınız bunu yaptı bizler de bunu yapıyoruz' diyeceğiz. Onlar darbeciler tarafından darağaçlarına gönderilmiş olsalar da milletin gönlünde herkese nasip olmayacak müstesna bir yere sahiptirler. Üç demokrasi kahramanını saygıyla, şükranla, dua ile yadedmeyi sürdürüyorum. 27 Mayıs 1960 darbesi aslında 14 Mayıs 1950 demokrasi ihtilalinin rövanşıdır. Bu darbe siyasetçiler için bir gözdağıydı. 27 Mayısçılar bugün de var. Ama artık onlar mazi oldu. Rahmetli Menderes'in dediği gibi 'Biz beyaz kefenimizi' giyerek bu yola çıktık ve bu yolda hizmete devam edeceğiz. 
27 MAYIS'IN VESAYETİ MAALESEF BUGÜN DE DEVAM EDİYOR
27 Mayıs'ta CHP ve uzantıların oynadığı rol vardır. Darbenin ana karargahın kışla değil CHP Genel Merkezi olduğu bugün artık biliniyor. Darbenin temel hedefi CHP'yi tekrar iktidara taşıyarak milleti hizaya sokmaktır. CHP'nin 14. Büyük Kurultayı'nda kabul edilen hususların tamamı 1 yıl sonra 27 Mayıscıların programı haline dönmüştür. Milletimiz darbecilerin tüm tehditlerine rağmen kendisini temsil eden insanlara sahip çıkmayı sürdürmüştür. 27 Mayıs'ın vesayetçi sistemi maalesef bugün hala devam ediyor. Yeni Anayasa tartışmalarında hiçbir proje sunmayan CHP cenahının içinde kan geçen cümlelerle milleti tehdit etmeye çalışması bunun en somut delilidir. Saygıdeğer hocalarım başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim eskiler can çıkar, huy çıkmaz derlerdi. CHP'nin genlerine sirayet etmiş bu ruhun hiçbir şekilde eskimediğini 
görüyoruz. Kan, sokak, terör üzerinden milleti tehdit etmekten bir sonuç alınamayacağını gördük. 
O ÇATI ALTINDA KİMSENİN KÜFÜR ETMEYE HAKKI YOKTUR
Bir siyasetçi TBMM'de konuşmasında orada Cumhurbaşkanına açık ve net küfür ettiriyor. Bu bir küfür, eleştiri demiyorum. Bir partinin genel başkanı olarak küfürler arka arkaya devam ederken kalkıp da 'lütfen, ne yapıyorsunuz' demiyor. Çünkü senaryo kendisi tarafından hazırlanmış. O da senaryonun başrol oyuncusu. Şu anda şahsım da dahil olmak üzere oradaki hakarete uğrayan parlamentonun üyeleri davamızı açtık. Bunu sürdüreceğiz. O çatı altında küfretmeye hiçbir milletvekilinin ve hiçbir partilinin hakkı ve selahiyeti yoktur. Şu anda parlamentomuzda siyasi terör estiriliyor. Demokrasi ve hukuk dışı yollara tevessül etmek, yurtdışından icazet almak, karanlık yapılarla işbirliği yapmak kimseyi iktidara getirmez. Ana muhalefetin darbeci geçmişi ile hesaplaşmasını ümit ediyorum. 27 Mayıs'ın etkileri o yıllarla sınırlı kalmamıştır. 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Muhtırası, 28 Nisan garabeti, Gezi Olayları, 6-8 Ekim olayları aynı uzantılardır. Bu yeni yapının adı 27 Mayıs rejimidir. 1960 darbesi sonrasında atılan tüm adımların gayesi iktidarı bürokratik oligarşinin denetiminde tutmaktır. 
MİLLETİN BAŞBAKANININ KARŞISINA DEVLETİN CUMHURBAŞKANI
1924 Anayasası'nın 4. maddesindeki ifade çıkarılmıştır. Bunun yerine 1961 Anayasa'sında millet egemenliğini yetkili organlar eliyle kullanır, getirilerek millet iradesi parçalanmıştır. Yasama ve yargı hem görev hem de yetki olarak kabul edilirken, yürütme sadece görev olarak tanımlanmıştır. Oluşturulan bürokratik organlar ile seçilmiş hükümetin egemenliği birlikte kullanma kuralı getirilmiştir. Kararlar Anayasa Mahkemesi kararlarıyla kontrol edilmiş, partiler kapanmıştır. Partili Cumhurbaşkanı sistemine son vererek milletin başbakanının karşısına devletin cumhurbaşkanını ikame etmiştir. Cumhurbaşkanlığı görevine hep bu anlayışın ürünü isimler getirilmiştir. Burada muhafaze edilmeye çalışılan hiçbir zaman cumhuriyet, demokrasi, hukuk olmamıştır. Sadece millet iradesini referans alan 1924 Anayasası'nı hedef alan bir sistem ortaya konmuştur. 
SEÇME VE SEÇİLME YAŞI 18 OLMASI HÜKÜMETİN GÜNDEMİNDE
Millet sana yönetme iradesini vermişse, sen o yönetme iradesini kullanmazsan halkına saygısızlık yapmış olursun. Azınlıkların hakkını korumak başka bir şey, onlarla beraber yönetmek başka bir şey. Ne diyor 'Kan dökülür' diyor. Şimdi 'bizim kanımızı dökmeleri lazım' diyerek işi çeviriyor. Manevra yapmayı çok iyi biliyor, sabah başka, akşam başka. Milletimizin yeni 27 Mayıslar yaşamasına razı olmayız. Geleceğimizin teminatı olan tek bir evladımızın bile kan tutkulu siyaset mahvilleri elinde heba olmasına göz yummayacağız. Seçme yaşı 18, seçilme yaşı 30. Maalesef bu olmaz. Zor olan seçilmek değildir, zor olan seçmektir. Bir zamanlar siyasilerden bir tanesi "Taksim Meydanı'na dört ayaklı eşek çıkarsam seçilirim" demiştim. Bu seçilmişlere hakarettir. Zor olan seçmektir. Arkadaşlarıma "Seçme ve seçilme yaşını 18 yapalım" dedim. Yeni hükümet programına bunu koydu. Bu bana göre şu anda gençliğin geleceği noktasında çok önemli bir fırsattır. Bugün Avrupa'da 27 yaşında Dışişleri Bakanı olan arkadaşlar var. 
DEMOKRASİMİZ BAŞKANLIĞI TARTIŞACAK KADAR OLGUNLAŞMIŞTIR
Milletin tarihinde bu var aslında. Sultan Fatih'in bir çağı kapatıp, yeni bir çağı açma yaşı belli. Babası ona devleti devretmek istiyor. O babasına 'Baba ben 13 yaşındayım olmaz' diyor. Babası emrediyor, bu kez babasına diyor ki, "Madem ki ben devlet-i Aliyeyi Osmanlının padişahıyım o zaman emrediyorum devleti siz yöneteceksiniz" diyor. Daha sonra geliyor bir karanlık çağı kapatıyor, aydınlık çağı açıyor. Saygıdeğer hocalarıma sesleniyorum, biz hizmetkârınız olacağız, buraları donatacağız. Ama gençliği süratle yetiştirmemiz lazım. Yurtdışına göndermemiz lazımsa oralara gönderilecek. Süratle öğretim ve eğitimde elemana ihtiyacımız var, bunu başarmalısınız. Bu millet inşallah yeni Anayasasını yapacak. Milleti mümeyyiz görmeyenler yanıldıklarının farkına er ya da geç varacaklardır. Demokrasimiz Başkanlık sistemi dahil her türlü tartışmayı yapacak kadar olgunlaşmıştır. 

akşam