EMİN ÇÖLAŞAN... 

Herkesin ayrı bir Emin Çölaşan’ı olmaması kaçınılmaz. Kaçınılmaz çünkü, yazının dışında kalan Emin Çölaşan bambaşka bir insan.
Mahallenin muhtarı, kasabı, karşı komşunuz Emin dayı kadar sahici bir adam.
Evet, Çölaşan’ı en iyi ifade edecek kelime sahicilik.
Yazılarında ne kadar hırçın ve tahammülsüz bir portre çizse de, özel yaşamında bir o kadar naif ve insani.
Peki, yazarken ve yaşarken neden bambaşka iki Çölaşan var karşımızda?
İhtimaller çok.
Bir kaçını deneyelim;
Çölaşan hayata dair ezberini resetlemeyi okuyucusuna ihanet olarak görüyor olabilir mi?
Olabilir. Bunu cebimize koyalım.
Çölaşan, yazdıklarına o kadar inanıyor ki; düşüncelerini gözden geçirmeyi hem kendisi, hem de okuyucusunu aldatmak olarak görüyor olabilir mi?
Olabilir. Bu ihtimal en kuvvetlisi gibi duruyor. Bunu da aklımıza koyalım.
Çölaşan; farklılaşan Türkiye dinamiklerini, özel yaşantısına ve hatıralarına yapılmış tehdit olarak mı algılıyor acaba?
Bu ihtimalde yabana atılamaz ama hiç biri sanki istediğimiz yanıtı vermiyor.
Bir şeyler eksik kalıyor.
Her bitti denildiğinde, küllerinden onu yeniden doğuran tılsım ne olabilir?
Laf sokma ustalığı mı, ülkeyi kurtarmaya yeminli gladyatör üslubu mu, yoksa yanlışlarına bile sahip çıkan inadı mı?
Çölaşan belge peşinde koşan bir gazeteci hiç olmadı.
Belgeler, “Nasıl olsa o yazar” diye ayağına gelen bir yazar oldu.
Yakaladığı halk damarından, tek başına yandaş toplamada tek rakibi Dündar olabilir ama ikisinin kulvar farkları var.
Sigarayı yer gibi içer.
Bilinenin aksine içkiyi çok az kullanır.
Bakımsız ve biraz da özensiz giyinir.
Önemli bir işin arifesinde Hacı Bayrama gidip dua eder.
Muhabirlerin isimlerini köşe yazısında geçirmekten, onlara cesaret vermekten hoşlanır.
Saplantılı sayılabilecek üslubu, hoyrat ama güçlü kalemi, acımasız sözlerine rağmen fena halde duygusaldır.
Çölaşan’ın gazeteciliği ve durduğu mevzi zaman zaman tartışmaya değer gri alanlar barındırsa da, dış mihraklarla ilişkisi sıfır olan bir vatansever kimliği olduğunu es geçemeyiz.
Son tahlilde;
İnsan Emin Çölaşan, gazeteci Çölaşan’dan daha büyük!