DERİNLE İRTİBATLI PKK EYLEMİ VE TSK’YA DERSLER
Öncelikle söylenmesi gereken şu: Bu saldırıda öncelikle 13 er ilk hedef ise, sonrasındaki hedef de Abdullah Öcalan ve BDP’nin kendisidir. Kendisidir çünkü; ‘Öcalan’ın barış için bana düşeni yapmaya hazırım’ söylemi de, BDP’nin; ‘Kürtlerin kaderini gene Kürtler tayin etsin’ ifadesi de, PKK’nin bu saldırıları sonucunda güme gitmiş oldu.
Öyleyse PKK bu saldırıyı niye yaptı? Sanırım, bilinçli olarak, derinle irtibatlı PKK tarafından bu eylem barışın konuşulmaması ve vesayet sisteminin devamı için yapıldı. Aynı 33 erin yılar önce şehit edilmesinde olduğu gibi.
Artık şiddet yanlısı şahinler ortalıkta tek başlarına boy gösterecekler. TBMM çalıştırılmayacak ve vesayet sisteminin devamı ile terörün sürekliliği yeniden sağlanılmaya çalışılacak. Sivil Anayasa yapılamayacak ve bu anayasanın içinde Kürtlerin haklarının yazılı metin ile teminat altına alınması da gerçekleşmeyecek.
İşte derinle irtibatlı PKK’nin, yani Kandil’in, yani Sabri Ok’un, Ali Haydar Kaytan’ın, Mustafa Karasu’nun, hem de bütün Kürtleri yok sayarcasına, yaptıkları eylemin ilk aşamada gözüken olumsuz sonuçları… İnanmakta zorlanıyorum ama mezhepsel ve genetik farklılıkları kullanarak, Kürtleri kumpasa getirmeye çalışan PKK’nin içindeki / başındaki, derinle irtibatlı yapının, barışı her seferinde dinamitlemesini görmemek için, daha ne kadar gözlerimizi kapayacağız?
Hani Öcalan ile bir barış konseyinin kurulması için anlaşmaya varılmıştı? Hani artık 15 Temmuz şiddete başlama tarihi de önemini yitirmişti? Hani Öcalan’la yapılan resmi müzakerelerde de çözüm odaklı düşünce gelişmeye başlamıştı? Peki ya sonra ne oldu da, Allah’ın belası bu saldırı gerçekleşti?
‘…Hırsızın hiç mi suçu yok? Biz de oraya geliyoruz. Şu bilinmeli: Dağdaki saldırının ardından gelen 'özerklik ilanı' hiçte tesadüfü değildir. Üstelik BDP'nin de bundan sonra kesinlikle güvenilmez bir muhatap olduğunun bir kez daha ilanıdır. Ardı ardına gelen bu olaylar; dağda ve ovada "iç tedarikçilerle birlikte" hükümeti, kıskaca alma operasyonudur.
Ya İmralı? İmralı açığa düşmüş, ofsaytta kalmıştır. Eğer bizim tahmin ettiğimiz gibi ise, yapacağı en doğru şey;
1. Hemen avukatları aracılığı ile bu olayları gerçekleştiren sorumluların örgüt içinde cezalandırılması gerekliliğini deklare etmelidir
2. PKK’nin bütün silahlı güçlerinin tamamının sınır dışına çekilmesini emretmelidir.
Eğer Öcalan bunu yapmaz ve Kandil'den de; "bu saldırı yerel birliklerin insiyatif kullanması ile gerçekleşmiş bir eylemdir" türünden bir uyduruk savunma gelirse; Öcalan'ın hükümetin gücünü görerek, çözüm konusunda sivil hükümeti muhatap almış olmasına rağmen, dağdaki Ergenekon işbirlikçilerine hakim olamadığı anlamı bu durumdan çıkarılabilir.
Eğer böylesi bir durum söz konusuysa, bu durumda BDP gibi Öcalan da artık muhatap alınmamalıdır. Çünkü her ikisine de ihtiyaç yok demektir. Yani Öcalan'ın çok sevdiği deyişiyle "rolünü oynayamamaktadır", çünkü artık Öcalan da oyunun başrol oyuncusu değil, derinle irtibatlı örgütün üst yönetimindekiler tarafından figüran ilan edilmiş bir statüye indirilmektedir.
Peki, BDP olmadan ve Öcalan'a rağmen Kürt sorunu çözülebilir mi? Evet çözülür. Biz de bir önceki makalemizde; (http://www.medyafaresi.com/yazi/472/onder-aytac-cozum-ne-pkk-sorunu--kurt-sorunu-mu.html) '...Kürt Sorunu ve PKK farklı sorunlardır derken işte tamda bunu kastediyorduk...' PKK/BDP hattı çözümün önündeki engellerse -ki şimdilerde evet öyle görünüyor- o zaman onlar da Kürt Sorunu ile birlikte çözülürler. (http://www.medyafaresi.com/yazi/473/onder-aytac-sehit-13-muhammedcik-sonrasinda-cozum-yontemi-degisti-mi.html)
Şimdide bu son somut terör olayından hareketle PKK sorunsalı ile ilgili konularda, TSK’ya aynı; ‘MGK, Hükümete uymakla zorunlu olduğu tavsiye kararlarını sunar’ anlatımındaki gibi bazı önerilerde / tavsiyelerde bulunalım. Nasıl olsa İsmet Yılmaz’ın Milli Savunma Bakanı olduğu bir platformda buna hakkımızın olduğuna inanıyorum.
Ayrıca kimse vatanı benden / ben gibilerden daha fazla sevdiği cartı – curtu şeklinde muhabbetlere girmesin, aksi halde onlara Bülent Arınç’ın; ‘iyi ki, bu arkadaşlarla….’ Diye başlayan cümlelerini hatırlatırım. Bir diğer anlatımla, burada amacım TSK’yi filan eleştirmek değil, çok daha iyi adımlar atılarak, ana kuzusu Mehmetçiklerin pisi pisine şehit olmasını önlemektir, bilesiniz derim.
1. Askerler, acemi miydi? Evet, maalesef şu anda orada görev yapan personelin çoğu er. Bunların bazıları Eğridir’de 4 aylık kurs görüp komando olarak komando birliklerinde çalışırlar. Ama normal piyade birliklerindeki askerler bu bölgeye yönelik herhangi bir eğitim almamıştır. En fazla 15 günlük iç güvenlik eğitimi alarak operasyona ya da karakollara gönderilirler. Komando dediysem sanmayın ki hepsi rambo, bu bölgede terörle mücadele etmek tecrübeye dayanır, komando kursu ya da ne eğitimi alırsa alsın bu arazide yeterince tecrübe kazanmadan başarı elde edilemez. En tecrübeli asker 7-8 ay operasyona katılıp terhis oluyor.
2. Komutanlar nerededir? Askerlerin eğitimi için geçerli olanın aynısı, aslında subay-astsubaylar için de geçerli. Bazılarının komando kursu var, bazılarının o da yok. Tecrübesi derseniz genç rütbedekiler henüz öğrenme aşamasında, tecrübeliler çoktan batıya tayin olmuş zaten. Binbaşı ve üstü rütbedekiler, buradan gitmelerine kaç bayram, kaç izin kaldı hesabı yaparak gidecekleri günü hesap ediyorlar zaten.
3. Peki bordo bereliler nerede? Bordo bereliler normalde operasyonlara direk başlamaz, genelde takviye olarak planlanır. Bunun nedeni, bordo berelilerin o bölgeye takviye birlik olarak gitmesidir yani orada bordo berelilerin yapacağı bir başarıdan oradaki birlik komutanı faydalanamayacağını düşünür. Eğitimi ne olursa olsun önce kendi askerleri ile operasyona başlanır, bordo bereliler sadece durum kritik olduğu zaman komutanı kurtaracak şekilde takviye kuvvet olarak bekletilir. 13 şehit olayında da sorun bakalım kaçıncı gün bordo bereliler araziye çıkmış? Örneğin, iki yıl önce kış aylarında yapılan sınır ötesi operasyonda bordo bereliler neden bekletildi, operasyona dahil edilmedi, hiç karda operasyon yapmayan Mehmetçiler öne koyuldu...
4. Söylendiği gibi Personelin morali bozuk mu: hayır değildir. Değildir çünkü zaten TSK alt kademedeki personel komutanlarının ne durumda olduğunu çok iyi biliyor, sadece bunların şimdi ortaya çıkması nedeniyle olayları gülümseyerek seyrediyor, çoğu kişide içinden ohh diyor. Yukarı kademede olanlar da, bu tutuklamalarla kendi önleri açıldığı için ayrı bir açıdan kendilerine çıkar sağlayabilir mi diye düşünüyor. Bu çıkanlar daha çıkacakların çok azı aslında diye de düşünenler çoğunluktadır.
5. Çelik yelek yok mu? Her personele düşecek sayıda çelik yelek var. Ama, öncelikle bölgenin arazi yapısı nedeniyle çelik yelek giymek çok zor. Çelik yelek giyerseniz, tepeye çıkamazsanız, hadi çıktınız yorgunluktan tehlikeye konsantre olamazsınız, mevcut çelik yelekler zaten oldukça rahatsız bir yapıda yapılmış. Amerikan ordusunun kullandıklarını örnek olarak gösterilebilir. Bundan yapın ya da satın alın diye. Şu anda verilen çelik yelekler giyilmiyor ama bu sorunu da kimse dinlemiyor. Allah aşkına, biz acaba bu 20 yıllık savaşta ne ders aldık teçhizat konusunda?
6. Çelik başlık –kask- yok mu? : Elbette var. Ama aynı çelik yelek gibi giymemek
giymekten çok daha iyi. Çoğu da kurşun geçiriyor zaten. Amerikancılık yapmak istemiyorum ama onlarınkini burada da örnek gösterebiliriz bir kere daha.
7. Eğitim eksikliği var mı? Tabi ki var. Yukarıdaki maddelerde de bahsettiğim gibi, bölgede görev yapmak tecrübe işi, ormanlık alana girmek ile kayalık bölgede terörist aramak, ya da mağaraya girmenin taktik ve teknik açıdan çok farklılıkları var ve bu konuda Mehmetçiğin çok tecrübeli olması beklenemez. Aynı şekilde bu askerlerin başındaki subay astsubayın da tecrübesi sınırlı. Bu konuda sürekli eğitim yapan ve tecrübesi olan Özel birlikler ise yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı sağlıklı olarak maalesef ki kullanılmıyor.
8. Derinle irtibatlı olan PKK gerçekten de canavar. Bizim Mehmetçik bir kuzu mu? Tabi ki hayır ve asla kuzu da olmamalı. 1994-1998 arasındaki operasyonlar da bu Mehmetçiklerle yapıldı. Taktik ve teknik doğru kullanılırsa, bizim Mehmetçiğimiz asla teröristlere göz açtırılmaz. Karşıdaki teröristte köydeki çobanlık yapan adamlardan oluşuyor. O kadar gözümüzde büyütmemize hiç gerek yok.
9. Mehmetçik kimdir? Genel itibarı ile Mehmetçiğin, bir birey olarak çok fazla maalesef ki değeri yoktur, sadece yoklama kâğıdında bir sayıdır, güruhtur, bedava hizmetçidir, hızlı çaycıdır, hanımefendinin şoförüdür, komutanın ayakkabı boyacısıdır, herhangi bir yasal hakkı yoktur, herhangi bir şey söylemeye haddi yoktur, karşı çıkamaz, fikrini söyleyemez, görevi belli değildir, ne denirse onu yapar. 13 şehide üzülenler aslında onların dirisine saygı göstermeyen kişilerdir. Bu yazdıklarım, üzülerek söylemeliyim ki; aslında subay astsubay için de geçerlidir. Herhangi bir subay astsubay, bu benim görevim değil, bunu yapmak zorunda değilim, hanımefendinin işlerini yapmak istemiyorum, komutanın çocuğunu okula götürmek istemiyorum gibi konularda, üstüne karşı çıktığında, başına gelecekler de malumdur. Türk Ordusunun çok disiplinli bir ordu olduğu söylenir fakat aslında bu, herkes tarafından kendi işine geldiği şekilde yorumlanmaktadır. Bazıları bunu personelin kendilerine ses dahi çıkartamayacak şekilde bastırılmasına dönüştürmüş müdür? Komutan öl derse sorgulamadan öleceksin mantığı, komutan eşini şuraya götürmen istenirse sorgulamadan götür olarak uygulamaya geçirilmekte midir?
10. Peki terörle ve teröristle mücadelede biz son 26 yılda ne dersler aldık? Aslında sorulması gereken en önemli soru da budur. Amerika ordusu, Vietnam’daki savaştan, Irak’taki savaştan sonra teçhizat, taktik ve tekniğini buna göre değiştirdi. Peki, biz ne yaptık?
a. Personel teşkilatlanmamızı bu bölgeye göre yapmayı 26 yılda öğrendik mi?
b. Silah ve teçhizatımızı buna göre geliştirdik mi?
c. Karakollarımızı buna göre inşa ettik mi?
d. Ormanlık bölgede nasıl savaşılır, kayalık bölgede nasıl savaşılır bunun taktik ve tekniklerini her gün kazanılan tecrübelerle yoğurarak dersler çıkardık mı?
e. Bu bölgede görev yaparak tecrübe kazanan personeli daha sonra ne yaptık, tecrübesinden yararlandık mı, yoksa unuttuk mu, yeni gelen personele tekrar tecrübe kazandırmaya çalıştık mı?
f. Özel birliklerimizi bunlara göre eğittik ya da teşkilatlandırdık mı?
Şimdilik bu kadar, bu konularda yazmaya devam edeceğiz!.. Çünkü Anadolu’yu ve Kürdüyle Türküyle Anadolu insanını çok ama çok seviyoruz…
Twitter/onderaytac/Medyafaresi
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...