İşte Birand'ın o yazısı...
Medya teröre hizmet mi ediyor?
Başbakan bir süredir ısrarla medyanın terör haberlerine yer vererek PKK'nın ekmeğine yağ sürdüğünü söylüyor. Medya bu kadar yer vermese PKK ile mücadelenin çok daha kolaylaşacağına dikkat çekiyor, ilgili bakan ve kurumlar da yakında medya patronlarıyla bu konuyu tartışacaklarını söylüyorlar. Acaba terör haberlerine sansür yararlı mı olur? Yoksa ters mi teper? ? 17. sayfadaMedya teröre hizmet mi ediyor? Sansür kokusu terörü kamçılar Bizim sorunumuz abartı ve ölçüsüzlüktür Ölçüyü kaçırmazsak doğruyu bulabiliriz... www.mehmetalibirand.com.tr j"""*j| aşbakan bir süredir ısrarla ÇjB medyanın terör haberlerine ^?y yer vermesine karşı çıkıyor. Medya (özellikle televizyonlara dikkat çekiyor) bu haberleri vermese veya büyütmese, devletin PKK ile mücadelesinin çok daha kolaylaşacağını belirtiyor. Hükümet Sözcüsü Bülent Aınnç, terör konusu uzmanı konumundaki Beşir Atalay ve RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun tın bu konuda sayısız girişimleri olduğu gibi. Sanıyorum yakında yine yayın kuruluşlannın kapılannı çalacaklar. Bu şikayet hiç yeni değil. Daha önceleri Genelkurmay başkanlan da aynı konuda şikayetçi olurlardı. Özellikle şehit cenazelerinin ve ağlayan annelerin görüntülerinin yayınlanmasının toplumun beklentilerini kamçıladığını söyler, güvenlik kuvvetlerinin işini zorlaştırdığının altını çizerlerdi. Başbakan Erdoğan daha da ileri gidiyor. Bu yayınlann teröre dolaylı şekilde destek olduğunu, PKK'nın işini kolaylaştırdığını, halk arasında bıkkınlık yaydığını, terör örgütünü de olduğundan daha büyük ve etkin gösterdiğini söylüyor. Acaba? Acaba yarından itibaren terör haberlerini vermesek, PKK eylemlerinden vazgeçer mi? Yoksa tam aksine bir sonuçla mı karşı karşıya kalınz? Bu sorun uzun yıllardır tartışılır. Özellikle 1970-80'li yıllarda çeşitli terör örgütleri Batı Avrupa ve ABD'yi kasıp kavururken nice konferansa katılmış ve karşılıklı tartışmalara tanık olmuşumdur. Bir görüşe göre, medya terör haberlerini vererek örgütlerin ekmeğine yağ sürer, onlann reklamını yapar ve korku salmalarını kolaylaştınr. Diğer görüş ise tam aksine haberlere getirilecek kısıtlamalann son derece olumsuz sonuçlar getireceğine dikkat çekerdi. Bunca yılım bu tartışmalar içinde geçti. Hele bizim medyamızın kendine özgü reyting merakını ve alışkanlıklarını da gördükten sonra bir orta yol buldum. Ancak bu orta yolun herkes tarafından uygulanacağı yolunda da hiç ümidim olmadığını söylemeliyim. Bir konuyu çok iyi bilmemiz gerekir: Neyi saklarsanız, habere sansür uyguladığınız gibi bir hava estirirseniz, o haberi fısıltı gazetesine mahkum etmiş olursunuz, ister resmi bir kararla, ister "vatan aşkına" yayıncıların kendi kendilerine uygulayacaklan bir sansür olsun, hiçbir şey değişmez. Sansür terör örgütlerinin işine yarar. 3-4 kişiye zarar vermiş olsalar dahi, fısıltı gazetesi onu 30-40'a çıkanr. En olmadık gelişmelerin boyutlan abartılarla büyütülür ve katlanarak halk arasında konuşulmaya başlanır. Fısıltı gazetesinin önünü alabilmek imkansızdır. Toplum bir defa sansürün kokusunu alsın yeter. Hele şu anda yaşadığımız internet çağında bir şeyi gizleyebilmek çok daha güçtür. Olay ne kadar rahatsız edici olursa olsun yine de duyurulmak ve sansürlemeye gidilmemelidir. Medya bütün haberleri mutlaka vermeli. Sansürü andıran hiçbir adım atılmamalı. Eğer olay çok büyük ise onu da sanki önemsizmiş gibi göstermeye kalkmamalı. Zira yalandan yayın da sansür kadar ters teper. Bütün bunlara karşı ölçü içinde hareket edilebildiği taktirde, belki resmi makamlar tatmin olmayacaklardır ancak kamuoyu üstündeki kara bulutlar belirli oranda dağıtılabilir. Döndüre döndüre verilen kanlı sahneler... Napalm atılıyormuş izlenimi veren ve arşivlerden derlenip kullanılan bombardıman görüntüleri veya o zavallı annelerin çığlıkları... Bu noktaya gelinmesi için Erdoğan, Arınç, Atalay veya Dursun'un patronlarla konuşmasına gerek kalmamalı. Eğer biraz uygar insanlarsak, eğer hangi haberin büyütülmesi gerektiğini, hangisinin o kadar döndürülmeden de verileceğini biliyorsak, biz yayıncılar kendi mutfağımızı temizleyebiliriz. Neden mi yapamıyoruz? Bu soruya yanıt verdirip beni kötü kişi yapmayın lütfen... Bizim yazılı-görsel-internet medyamızın sorunu sadece terör haberlerinde değil, genel her haberdeki abartı ve ölçüsüzlüğümüzden kaynaklanmaktadır. Tabii konu teröre dayanınca durum daha da vahimleşmektedir. Görsel basının en büyük hastalığı reytingdir. Terör olaylanndaki o kavgalı görüntüler, birbirine kurşun sıkan insanlar, helikopter veya uçak bombardımanlannı seyretmek, ne yazık ki, bu toplumun hoşuna gitmektedir. Yani reyting getirmektedir. Sadece olay veya kovalamaca değil, şehit cenazelerindeki çığlıkları görmek, o zavallı anaların haykınşlannı izlemek, ne acıdır ki, halkımızın merakını arttırmaktadır. Bu sahneler de "Onun başına gelmiş, iyi ki benim başıma gelmedi" hissiyle seyredilmektedir. Yani öncelikle görsel, daha az oranda da yazılı medya bu terörden nemalanmaktadır. Hele bazı kanalları birbirlerinin gözünü oyarcasına giriştikleri reyting kavgasında terör sahnelerini uzun uzun ve tekrar tekrar gösterdiklerinden dolayı işin ucu kaçmaktadır. Peki bu garipliğin önüne geçilemez mi? Biraz uygarca düşünürsek kolaylıkla ölçüyü tutturabiliriz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|