E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Maliye Bakanı Şimşek: Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir büyüme oranına ulaşmıştır!

Maliye Bakanı Şimşek, "Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir büyüme oranına ulaşmıştır" dedi.

23.10.2014 - 17:57
Maliye Bakanı Şimşek:

Şimşek, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın sunumunu yaptı.

Küresel ekonomi 2014 yılında ılımlı ancak potansiyelin ve kriz öncesi seviyelerin altında bir büyüme performansı gösterdiğini belirten Şimşek, IMF’ye göre 2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen küresel ekonominin 2014 yılında da aynı oranda büyümesinin beklendiğini kaydetti.

Kriz öncesi süreçte yüzde 5 seviyelerinde büyüyen küresel ekonominin önümüzdeki beş yıllık dönemde yüzde 4 ile daha düşük bir oranda büyümesi tahmin edildiğini ifade eden Şimşek, "Gelişmiş ekonomilerde büyüme giderek iyileşmekle birlikte hala potansiyelin altındadır. 2013 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen gelişmiş ülkelerin 2014 yılında yüzde 1,8; 2015-19 döneminde ise ortalama yüzde 2,4 oranında büyüyeceği öngörülmektedir" dedi.

Dünya ekonomisinin lokomotifi ABD’de nispeten güçlü bir ekonomik performans gözlendiğini,  2013 yılında yüzde 2,2 oranında büyüyen ABD ekonomisinin 2014 yılında da aynı oranda, 2015 yılında ise yüzde 3,1 oranında büyümesi öngörüldüğünü belirten Şimşek, Avro Bölgesi’nde ise yüksek işsizlik, yüksek kamu borçları, kredi akışındaki durgunluk ve atıl kapasite gibi sorunlar büyümeyi sınırladığını söyledi.

2013 yılında yüzde 0,4 oranında daralan Avro Bölgesi’nin bu yıl resesyondan çıkmış olmakla birlikte sadece yüzde 0,8 büyümesinin öngörüldüğünü bildiren Şişek, bölge ekonomisinin 2015 yılında ise yüzde 1,3 oranında büyümesi beklendiğini kaydetti.

Şimşek, Japonya ekonomisinde yapısal katılıklar ve GSYH’nin iki katını aşan kamu borç stoku büyümeyi sınırladığını; zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansının kriz öncesi döneme göre zayıfladığını ifade etti.

Bakan Şimşek, şunları kaydetti:

"Küresel ekonomide talebin zayıf seyretmesi nedeniyle ticaret hacmindeki artış hala kriz öncesi seviyelere ulaşamamıştır. 2013 yılında yüzde 3 oranında artan dünya ticaret hacminin 2014 yılında yüzde 3,8; 2015 yılında ise yüzde 5 artması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki genişletici para politikalarına karşın zayıf seyreden küresel talep nedeniyle enflasyon ılımlı seyretmektedir. IMF 2013 yılında yüzde 3,6 olan küresel enflasyonun 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 3,9 olacağını öngörmektedir. 2015 yılında uluslararası petrol fiyatı 101,9 dolar/varil olarak varsayılmıştır. Enerji ve endüstriyel metal fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüşün kalıcı olması halinde küresel enflasyon beklenenin altında gerçekleşebilecektir. 

Krizin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen küresel büyüme hala kriz öncesi seviyenin altında ve ekonomik toparlanma kırılgan bir yapıdadır. Hatta son dönemde küresel ekonomik toparlanmaya dair endişeler artmıştır. Bunda etkili olan dört temel risk; Avro Bölgesi’nde düşük büyüme ve deflasyon; Gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyümesinin azalması; Küresel finansal koşullarda sıkılaşma; Jeopolitik gerginliklerin artması olarak sıralanabilir. "

Türkiye Ekonomisi

2013 yılında yüzde 4,1 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin 2014 yılında yüzde 3,3 civarında büyüyeceğinin tahmin edildiğini belirten Şimşek, "2014 yılında Latin Amerika ülkelerinin ortalama yüzde 1,3; gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin yüzde 2,5; Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin yüzde 2,7 ile bizden daha düşük oranda büyümesi beklenmektedir" dedi. 

2014 yılında Türkiye'de büyümenin en önemli kaynağının 2 puanlık katkı ile net ihracat olacağını tahmin etiklerini bildiren Şİmşek, "Öte yandan tüketim artışına bağlı olarak toplam yurt içi talebin büyümeye katkısı muhtemelen 1,3 puan olacaktır.
2014 yılı büyüme oranı bir önceki Orta Vadeli Plan (OVP) tahmini olan yüzde 4’ün ve potansiyel büyüme oranımızın bir miktar altındadır. Ancak; sıkı para politikası ve makroihtiyati tedbirler nedeniyle yavaşlayan iç talep; en büyük ticaret ortağımız olan AB’deki ekonomik durgunluk; artan jeopolitik gerginlikler ve özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Irak’taki iç savaş; uluslararası sermaye girişlerinde azalma gibi hususlar göz önünde tutulduğunda Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir büyüme oranına ulaşmıştır" diye konuştu.

IMF'nin 2014 yılı büyüme tahminlerini gelişmekte olan ülkeler için 0,6 puan, gelişmiş ülkeler için ise 0,2 puan aşağı çektiğini belirten Şimşek, şunları söyledi:

"2015 yılında ise küresel ekonomideki toparlanma, ticaret ortaklarımızda büyümenin hızlanması ve iç talepteki canlanma ile büyümenin yüzde 4 civarında olmasını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde de mali disiplin ana çıpamız olmaya devam edecektir. Birçok ülkenin kamu açıklarının ve borç stoklarının yüksek seyrettiği, faiz dışı dengelerinin açık verdiği bir dönemde güçlü kamu mali dengeleri Türkiye’yi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmaktadır.

Genel devlet açığında Türkiye, son 10 yılda küresel kriz yılı olan 2009 hariç, Maastricht kriterini tutturmuştur. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının GSYH’ye oranını 2014 yılında yüzde 0,8 olarak öngörüyoruz. Bu oran OECD ortalamasının 4'te 1'inden, Maastricht Kriterinin 3'te 1'inden ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yarısından azdır. OVP dönemi sonunda ise yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz. Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stokunun GSYH’ye oranını 2014 yılında yüzde 33,1’e, Program sonunda ise yüzde 28,5’e indirmeyi hedefliyoruz.

Brüt kamu borç oranımız 2014 yılı itibarıyla yüzde 111,1 olan OECD ortalamasının üçte birinden az, yüzde 96,4 olan Avro Bölgesi ortalamasının yaklaşık üçte biri ve Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadardır. Öyle ki Estonya, Bulgaristan ve Lüksemburg gibi üç küçük ülkeyi saymazsak Türkiye AB-28’deki en düşük borç yüküne sahip ülkedir. Mali dengelerimiz sadece gelişmiş ekonomilerden değil çoğunluğu emtia ihracatçısı konumunda bulunan birçok gelişmekte olan ülkeden bile daha iyi durumdadır. Benzer şekilde kamu net borç stokunun GSYH’ye oranını 2002-2014 döneminde 50 puandan fazla azaltarak yüzde 61,5’ten yüzde 11,3’e düşürdük. Aynı dönemde kamu net dış borç stokunun GSYH’ye oranını da yüzde 25,2’den eksi yüzde 4,8’e düşürdük."

"Mali disiplinle önemli kazanımlar elde edildi"

Şimşek, mali disiplin sayesinde Türkiye'nin önemli kazanımlar elde ettiğini kaydetti.

2002 yılında faiz giderlerinin bütçe içindeki payının yüzde 43,2'ten 2014 yılında yüzde 11,2’ye düştüğünü belirten Şimşek, "Bu oran son 30 yılda görülen en düşük seviyedir. Benzer şekilde 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7’si faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 14,3’ü faiz ödemelerine gitmektedir. Bu oran 1983’ten beri elde edilen en düşük orandır" ifadelerini kullandı.

Faiz giderlerinin azalmasıyla elde edilen mali alanın, eğitim, sağlık ve altyapı için kullanıldığını vurgulayan Şimşek, "Ayrıca vergi oranlarını düşürerek özel sektör yatırımlarının ve istihdamın önünü açtık; ülkemizin rekabet gücünü artırdık" diye konuştu. Şimşek, şunları kaydetti:

"Dezenflasyon, mali disiplin ve düşük risk primi sayesinde 2002 yılında yüzde 62,7 düzeyinde olan iç borçlanma faiz oranları 2014 Eylül itibarıyla yüzde 9,4’e; reel faiz oranları ise yüzde 25,4’ten yüzde 0,5’e düşmüştür. Bunun yanısıra kamu borcunun likidite, faiz ve döviz kuru riskleri azaltılmıştır. 2003 yılında yüzde 49 olan sabit faizli borçlanma senetlerinin toplam borç stoku içindeki payı 2014 yılı Eylül ayında yüzde 64’e çıkartılarak borç stokunun faiz değişimlerine olan duyarlılığı azaltılmıştır. Benzer şekilde döviz cinsi borçların payı da yüzde 58’den yüzde 32’ye düşürülerek kur riski kontrol altına alınmıştır. 2002 yılında 9,4 ay olan iç borçlanmanın ortalama vadesi 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 68,8 aya yükselmiştir.

Orta vadede büyümeyi destekleyecek en önemli faktörlerden birisi de sağlam bankacılık sektörümüzdür. Bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlüdür. Son yıllardaki hızlı kredi artışına rağmen Ağustos ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 16,3 ile yasal sınır olan yüzde 8’in iki katından fazladır. Çekirdek sermaye yeterlilik oranı ise Basel 3 kurallarına uyum çerçevesinde yapılan düzenleme gereği asgari yasal sınır olan yüzde 4,5’in üç katı, yüzde 14,1 seviyesindedir. Dahası sektörün varlık kalitesi de yüksektir. Takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı ise yüzde 2,9 ile oldukça düşük bir oranda seyretmektedir. Son olarak bankacılık sektörünün yabancı para açık pozisyonu bulunmamaktadır. 

Türkiye’de firmaların dış borç oranı yönetilebilir düzeydedir. 2014 yılı ikinci çeyreği itibarıyla 278 milyar dolara ulaşan özel sektör dış borcunun 121,9 milyar doları reel sektöre aittir. Reel sektör borcunun GSYH’ye oranı da yüzde 15,3 ile makul bir seviyededir. Reel sektörün yüzde 63’ünün döviz borcu yoktur. Döviz borcu olanların yüzde 68’inin de ihracat geliri bulunmaktadır. Ayrıca reel sektör dış borcunun yüzde 71,8’i uzun vadelidir. Kısa vadeli açık pozisyonu da 10,5 milyar dolar ile sınırlıdır. Döviz varlıkları ise kısa vadeli mevduat ağırlıklıdır yani likittir. Bu durum, döviz kurunda kısa vadede oluşabilecek dalgalanmalara karşı firmaları korunaklı kılmaktadır. Ayrıca 2002 yılından bu yana reel sektörün döviz varlığı da 25,1 milyar dolardan 99,1 milyar dolara yükselmiştir."

Enflasyon

Son yıllarda hızla artan tüketici kredilerini kontrol altına almak için makroihtiyati tedbirleri uygulamaya koyduklarını anlatan Şimşek, son 10 yılda ihtiyatlı politikaların, Türkiye’de makrofinansal istikrarı güçlendirdiğini ve Türkiye'nin dış şoklara karşı direncini artırdığını belirtti.

Türkiye’yi küresel kriz öncesi yakaladığı yüksek büyüme patikasına taşımak için orta vadede enflasyonu yüzde 5’e düşürmeyi, cari açığı yüzde 5’in altına çekmeyi ve istihdamı daha da arttırmayı hedeflediklerini dile getiren Şimşek, "2014 yılında esas itibarıyla geçici faktörler nedeniyle enflasyon yüksek tek hanelere çıkmıştır. Bunda son 13 yılın en kurak yazının etkisiyle gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, Türk lirasındaki değer kaybı, jeopolitik gerginlikler ile bunların sonucunda enflasyon beklentilerindeki bozulma etkili olmuştur" dedi. 

Enflasyonun yıl sonunda yüzde 9,4 olarak gerçekleşmesini beklediklerini ifade eden Şimşek, ancak baz etkisi, gıda fiyatlarındaki normalleşme, emtia fiyatlarındaki düşüş, sıkı para ve maliye politikaları ile uygulamakta olduğumuz makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle enflasyonun 2015 yıl sonunda yüzde 6,3’e düşmesini beklediklerini bildirdi.

Şimşek, "Enflasyonu orta vadede yüzde 5’e, uzun vadede ise yüzde 5'in altına indirmeyi amaçlıyoruz. Enflasyonu bu düzeylere indirmek ancak orta ve uzun vadede verimlilik artışı ve yapısal reformlar ile mümkün olacaktır" ifadesini kullandı.

İşsizlik

Makro finansal istikrarı korumak ve daha yüksek sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için cari açığı daha da düşürmeyi hedeflediklerinin altını çizen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2014 yılında makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle iç talepte yaşanan yavaşlama, petrol fiyatlarındaki düşüş, altın ticaretinde yaşanan normalleşme süreci ve rekabetçi kur sayesinde cari açık önemli ölçüde daralma sürecine girmiştir.

2013 yıl sonunda 65,1 milyar dolar olan cari açık 2014 yılı Ağustos ayı itibarıyla 12 aylık bazda 48,9 milyar dolara gerilemiştir. Altın ve enerji hariç denge ise 4,1 milyar dolar açıktan 4,5 milyar dolar fazlaya dönmüştür.
2013 yılında yüzde 7,9 olan cari açığın GSYH’ye oranının bu yıl yüzde 5,7’ye ineceğini tahmin ediyoruz. 2015 yılında cari açığın GSYH’ye oranının yüzde 5,4’e, program dönemi sonunda ise yüzde 5,2’ye gerileyeceğini öngörüyoruz.
Bu çerçevede tasarruf oranlarını artırmak, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve Türkiye’yi küresel katma değer zincirinde daha yükseklere çıkarmak için gerekli yapısal reformları kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz. 

Güçlü istihdam artışı ekonomik kalkınma ve refahı destekleyecek en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle hükümet olarak istihdamı destekleyen politikaları hayata geçirdik. Küresel krizin başladığı 2007 yılından bu yana birçok ülke istihdam kayıplarını telafi edemezken biz Türkiye’de yaklaşık 5,6 milyon kişiye istihdam imkanı sağladık. 

İç talepteki yavaşlamaya rağmen son bir yılda yaklaşık 1,3 milyon kişiye istihdam sağladık.  Ancak işsizlik oranı da son bir yılda 1,2 puan artarak 9,8’e yükselmiştir. Bunda çalışma çağındaki hızlı nüfus artışına ilaveten işgücüne katılım oranlarındaki artış etkili olmuştur. Çalışma çağındaki nüfus ve işgücüne katılımdaki artış göz önünde tutulduğunda işsizliği sabit tutmak için en az 1,7 milyon kişiyi istihdam etmemiz gerekiyor. İşgücüne katılım oranı Temmuz ayında yüzde 51,3 oranıyla en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bunda özellikle kadınların işgücüne katılımı önemli bir rol oynamıştır. 2005 yılından bu yana kadınların işgücüne katılımı yaklaşık 8 puan artmıştır.

Genç işsizlik oranı ise verdiğimiz teşvikler sayesinde 2009 yılından bu yana 3,8 puan azalarak yüzde 19,1’e düşmüştür. Türkiye Avrupa’da en genç nüfus oranına sahip ülke olmasına rağmen genç işsizlikte Avro Bölgesi ortalaması olan yüzde 23,3’ün altındadır. İstihdamdaki güçlü artışa rağmen işsizlik oranı yüzde 9-10 seviyesinde direnç göstermektedir. İstihdamı desteklemek ve işsizliği düşürmek için işgücünün niteliğini ve işgücü piyasasındaki esnekliği artırmalıyız."

Tasarruf

Küresel ekonominin büyük meydan okumalarla karşı karşıya olduğu bu dönemde sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamak, artan çalışma çağındaki nüfusumuza istihdam sağlamak ve ülkemizin dış şoklara karşı direncini artırmak için hükümetin kapsamlı bir reform programı hazırladığını anımsatan Şimşek, yüksek sürdürülebilir büyüme için tasarrufları arttırılması gerektiğini söyledi.

Şimşek, "2013 yılında toplam yurt içi tasarruflarımızın GSYH’ye oranı yüzde 13,4 seviyesinde kalmıştır. 2014 yılında yüzde 14,9 olacağını tahmin ettiğimiz bu oran gelişmekte olan ülkelerdeki yüzde 32,6’nın oldukça altındadır" dedi.

Tasarruf oranlarını artırmak için birçok politikayı uygulamaya koyduklarını, 10. Kalkınma Planına yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programını dahil ettiklerini kaydeden Şimşek, uygulanacak  politikalarla yurt içi tasarrufların GSYH içindeki payını program dönemi sonunda yüzde 17,1’e çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.

Yapılan yatırımlarla eğitime erişimde büyük başarı sağladıklarını belirten Şimşek, "Ancak eğitim kalitesinde henüz hedeflediğimiz noktada değiliz. PISA sonuçlarına göre Türkiye OECD ortalamasının oldukça altındadır. Ancak kaliteyi iyileştirme yönünde attığımız adımlar sayesinde Türkiye 2012 sonuçlarına göre okuma alanında 2006 sonuçlarına kıyasla en hızlı ilerleme kaydeden ülke olmuştur. Fen alanında kaydedilen ilerleme de birçok ülkenin üzerinde olmuştur" diye konuştu. 

Ulaşım

Altyapının geliştirilmesinin ekonominin rekabet gücünün artırılması, yatırımların ve yeni iş imkanlarının yaratılabilmesi bakımından kritik önem taşıdığına işaret eden Şimşek, yapılan bilimsel çalışmalar, altyapıda sağlanan ilerlemenin ekonomik büyümeyi doğrudan etkilediğini gösterdiğini kaydetti.

Ekonominin can damarı olan ulaşım altyapısının gelişimine büyük önem verdiklerini ifade eden Şimşek, 2002’de otoyollar dahil 6 bin 101 kilometre olarak devralınan otoyol ve bölünmüş karayolları ağının 2014 Ekim itibarıyla 23 bin 522 kilometreye çıkardıklarını, hedefin 2023 yılına kadar bölünmüş yol uzunluğununun 36 bin 500,  otoyol ağının uzunluğunu ise 8 bin kilometreye çıkarmak olduğunu söyledi.

Şimşek, geride kalan 12 yıllık dönemde demiryolları, havayollları, deniz taşımacılığı ve limanlara yapılan yatırımlarla ulaştırma altyapısının kapasitesinin önemli ölçüde iyileştirildiğini dile getirdi.

İstanbul Finans Merkezi Projesi

Hükümetleri döneminde sermaye piyasalarının derinleşmesi amacıyla reformlar gerçekleştirdiklerini belirten Şimşek, bu kapsamda İstanbul’un sadece bölgesel değil küresel finans merkezi olmasını amaçladıklarını ve İstanbul Finans Merkezi Projesi kapsamında bir yol haritası çizdiklerini anlattı. İstanbul'un 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksine göre 75 ülke arasında 72. sıradayken 2014’te 83 ülke arasında 42. sıraya yükseldiğini belirten Şimşek, "Hedefimiz 2018 yılında ilk 25 arasında yer almaktır" dedi. Şimşek, toplam girişim sayısının yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’lerin sermayeye erişimini kolaylaştıracak organize bir piyasa oluşturmayı planladıklarını, bu kapsamda Borsa İstanbul bünyesindeki özel piyasanın Kasım ayında faaliyete geçeceğini bildirdi. 

Bakan Şimşek, "Bu çabalarımız sonucunda Türkiye Finansal Gelişmişlik Endeksine göre 2009 yılında 55 ülke arasında 44. sırada iken 2012 yılında 62 ülke arasında 42. sıraya yükselmiştir. Türkiye'nin 2018 yılında Finansal Gelişmişlik Endeksinde ilk 30'da yer almasını öngörüyoruz" diye konuştu.

"Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde çalışıyoruz"

Türkiye'nin birincil enerji kaynakları bakımından yüzde 74 oranında dışa bağımlı olduğunu ve bu durumun cari açık üzerinde ciddi bir baskı yarattığına belirten Şimşek, şunları kaydetti:

"2013 yılında 55,9 milyar dolar olan enerji ithalatı 2014 yılı Ağustos ayı itibarıyla 12 aylık bazda 56,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde enerji ithalatı hariç bakıldığında cari dengenin 7,5 milyar dolar fazla verdiği görülmektedir. Bu nedenle yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde çalışıyor, yatırımlarımızı bu alanlara yöneltiyoruz. 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla toplam elektrik enerjisi kurulu gücümüzün yüzde 40,4’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir. İnşa halindeki santrallerin devreye girmesiyle ülkemizde yenilenebilir enerji toplam kurulu gücün yarısını oluşturacaktır." 

Şimşek, 2002-2013 döneminde toplam (yerli ve yabancı) patent başvurularının 6,5 katına çıkarak 12 bini aştığını, marka başvurularının neredeyse üç katına çıkarak 108 bini geçtiğini, endüstriyel tasarım başvurularının ise 2,2 katına çıkarak 45 bine ulaştığını aktardı. Türkiye’de üretim ve ihracatın sadece üçte birinin yüksek ve orta üstü teknolojiden oluştuğunu ifade eden Şimşek, "Önümüzdeki on yıl içerisinde yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 15’e çıkartmayı hedefliyoruz" dedi. 

"Kayıt dışılıkla etkin mücadele devam ediyor"

Kayıt dışılıkla etkin mücadelenin kararlılıkla devam ettiğine işaret eden Şimşek, kayıt dışı istihdam oranını 2002 yılındaki yüzde 52,1 seviyesinden 2014 yılı Temmuz ayı itibarıyla 15,7 puan azaltarak yüzde 36,4’e indirdiklerini söyledi. Şimşek, kayıt dışı ekonominin GSYH içindeki payını 2003 yılından bu yana yaklaşık 6 puan azaltarak yüzde 26,5 seviyesine düşürdüklerini de belirtti. 

Şimşek, şöyle devam etti:

"Şehirleşme ve tarım sektöründeki çözülme gibi faktörlerin yanısıra Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi çerçevesinde attığımız adımlar ile vergi oranlarında indirim, vergi ve prim teşvikleri kayıt dışılığın azaltılmasında etkili olmuştur. Önümüzdeki dönemde kayıt dışılıkla mücadele için yeni bir eylem planını yürürlüğe koyacağız. İlgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla elektronik ortamda bilgi ve veri paylaşımı yapılarak elde edilen veriler bilişim teknolojileri vasıtasıyla çapraz kontrollere tabi tutulacaktır. Böylece denetimlerin etkinliği ve sayısı arttırılarak kayıt dışı ekonomi ile daha kararlı bir şekilde mücadele edilecektir."

Şimşek, uzun vadede kalıcı refah artışını belirleyen en önemli faktörlerden birinin kurumların kalitesi olduğunu, hükümetleri döneminde gerçekleştirdikleri reformlarla Türkiye’nin kurumsal kapasitesini güçlendirdiklerini anlattı. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin, mevzuat uyumu ve idari kapasitenin güçlendirilmesi adına yürütülen en önemli süreçlerden biri olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Son raporda 33 faslın 30’unda ilerleme sağlandığı kaydedilmiştir. Hükümetimiz bu süreci kararlı bir şekilde uygulamaya devam edecektir" diye konuştu.

Maliye Bakanı Şimşek, şunları kaydetti:

"Dünya Ekonomik Forumunun her yıl yaptığı Küresel Rekabet Gücü Endeksinde Türkiye, 2005 yılında 117 ülke arasında 71. sıradayken 2014 yılında 144 ülke arasında 45. sıraya yükselmiştir. Böylece dokuz yılda tam 26 basamak atlamıştır. Türkiye Küresel Rekabet Gücü Endeksinde bir önceki yıla göre en önemli iyileşmeleri makro ekonomik ortam, yükseköğretim ve hizmet içi eğitim ile teknolojik altyapı endekslerinde göstermiştir. 

Diğer yandan Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksine göre Türkiye önemli bir mesafe kat etmiştir. 2002 yılında 102 ülke arasında 65. sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 177 ülke arasında 53. sıraya yükselmiştir. Böylece Türkiye yolsuzluk algısı en yüksek olan yüzde 36'lık ülke grubundan, yolsuzluk algısının en düşük olduğu yüzde 30'luk ülke grubuna girmiştir. Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı Endeksine göre 2006 yılında 175 ülke arasında 84. sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 189 ülke arasında 69. sıraya yükselmiştir. Türkiye'nin 2018 yılında İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde ilk 50 arasında yer almasını hedefliyoruz." 

Sürdürülebilir büyümenin sadece niceliksel büyümeyi değil niteliksel gelişmeyi de içerdiğine işaret eden Şimşek, bu çerçevede büyümenin kapsayıcı olması, gelir dağılımında adaletin sağlanması ve refahın bölgeler arasında dengeli dağılmasının öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı. 

"Gelir dağılımına ilişkin göstergeler yaşanan hızlı büyüme sürecinin toplumun tüm kesimlerine olumlu yansıdığını, toplumsal refahın artarken toplumun farklı kesimlerine adil bir şekilde dağıldığını göstermektedir" diyen Şimşek, 2002’de en zengin yüzde 10’luk kesimin ortalama gelirinin en yoksul yüzde 10’luk kesimin gelirinin 18,3 katı iken yoksul kesimin gelirinin daha fazla artarak 2013 yılında bu oranın 11,9 katına gerilediğini bildirdi. 

"Yatırımlarla GAP bölgesindeki istihdamı artırdık"

Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltmak amacıyla GAP, DAP, KOP ve DOKAP kapsamındaki 35 ile 2002-14 döneminde 2014 fiyatlarıyla 93,2 milyar lira kaynak aktarıldığını ifade eden Şimşek, bu projelerin kurumsal altyapısını güçlendirmek amacıyla GAP Bölge Kalkınma İdaresine ilave olarak Konya’da KOP, Erzurum’da DAP, Giresun’da DOKAP bölge kalkınma idarelerini kurduklarını anlattı. Şimşek, "Ayrıca yerel potansiyel ve dinamizmi harekete geçirmek üzere 26 kalkınma ajansını kurduk ve faaliyete geçirdik. GAP, DAP, KOP ve DOKAP için hazırladığımız eylem planlarıyla bölgesel kalkınmaya hız kazandırıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Yatırımlarla GAP bölgesindeki istihdamın artırıldığının altını çizen Şimşek, şunları söyledi:

"Son altı yıllık dönemde bölgede 584 bin yeni istihdam sağladık. Böylece bölgedeki işsizlik oranını 2007 yılındaki yüzde 16,9 seviyesinden 2013 yılında yüzde 14,5’e düşürdük. Önümüzdeki dönemde de bölgesel kalkınmada, sosyal adaleti önceliklendiren, dengeli kalkınmayı ve rekabet edebilirliği güçlendiren yaklaşımımız devam edecektir.  Bu kapsamda kalkınma ajanslarının kaynaklarını ve imkanlarını artıracağız. Bölgesel ve sektörel teşvik sistemini güçlendireceğiz. Bütün bölgelerimizde özel sektörün gelişmesi için kredi garanti sistemi, girişim sermayesi ve melek yatırımcılar gibi yeni mali araçları ve sistemleri bölgesel farklılıklara ve önceliklere göre faaliyet gösterebilecek etkinliğe ve esnekliğe sahip bir şekilde yaygınlaştıracağız. 

Bu reform gündemimiz, kararlı ve istikrarlı siyasi irademiz ve iddialı hedeflerimiz Türkiye’yi çok geçmeden yüksek gelirli ülkeler grubuna taşıyacaktır. Sağlam makroekonomik temellerimiz sayesinde orta ve uzun vadede geleceğe umutla bakıyoruz. Türkiye, genç ve dinamik nüfusu, siyasi istikrarı ve gerçekleştirdiğimiz tüm bu reformlarla geleceğe emin adımlarla yürümeye devam edecektir."

Şimşek,  2013 yılında bütçe giderlerinin 408,2 milyar lira, bütçe gelirlerinin 389,7 milyar lira, bütçe açığının 18,5 milyar lira, faiz dışı fazlanın 31,4 milyar lira olarak gerçekleştiğini söyledi. 

2014 yılında ikincil mevzuatta değişiklik yaparak taşınmazların muhasebe kayıtlarında izlenmesine imkan sağladıklarını, bakanlıkça geliştirilen bilişim projesi sayesinde 2014 yılı Ekim ayında tapuda Hazine adına tescilli taşınmazların tamamının envanter işlemini tamamladıklarını belirten Şimşek, "Bu anlamda 3 milyon taşınmazın 2,8 milyonunu muhasebe kayıtlarına girdik. Kalan taşınmaz kayıtlarını ise Kasım ayı içerisinde gerçekleştireceğiz. Söz konusu ikincil mevzuat değişikliği ile genel yönetim içindeki diğer kamu idarelerine ait taşınmazların da envanter ve değer tespitinin yapılarak muhasebe kayıtlarına alınmasına imkan sağladık. Muhasebe yönetmeliklerinde yapılacak değişiklik ile 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren tahsisli taşınmazların da muhasebe kayıtlarında izlenmesi mümkün olacaktır" diye konuştu.

Şimşek, Sayıştay ile gerçekleştirdikleri ortak çalışma ile genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin kurumsal hesap verebilirliğine katkı sağlayacak mevzuat ve bilişim alanındaki değişiklik ihtiyaçlarını tespit ettiklerini, bu kapsamda bakanlıkları tarafından hazırlanan Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği ile Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği Taslaklarını görüş için Sayıştay'a gönderdiklerini bildirdi. Şimşek, "Her ne kadar geçiş için 3 yıl bize verildiyse de söz konusu Yönetmelik değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri mevzuatta öngörülen temel mali tabloların hepsini özel bütçeli idarelerde olduğu gibi Sayıştay'a sunabilecektir" değerlendirmesinde bulundu.

"Sonuçlar 2014 yılında bütçe performansımızın başarılı olduğunun göstergeleridir"

2014 yılının ilk 9 aylık gerçekleşmeleri ile 2014 yıl sonu gerçekleşme tahminlerini de komisyon üyelerine aktaran Şimşek, şöyle konuştu:

"Yılın ilk dokuz aylık döneminde bütçe giderleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,5 oranında artarak 325,4 milyar lira olmuştur. Buna göre bütçe giderleri 2014 Yılı Bütçesinde öngördüğümüz çerçevede gerçekleşmiş ve başlangıç ödeneğinin yüzde 74,6’sına ulaşılmıştır. Bütçe gelirlerine bakacak olursak yılın ilk dokuz ayında merkezi yönetim bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,1 oranında artarak 313,5 milyar lira olmuştur. Bu oran 2014 yılının tamamı için öngördüğümüz yüzde 3,5’lik artışın iki katından fazladır. Vergi gelirleri 2014 yılının ilk dokuz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,7 oranında artarak 258,7 milyar lira’ya ulaşmıştır. Vergi gelirlerindeki artış oranı 2014 yılı için öngörülen yüzde 6,8’lik artış oranının üzerindedir.  Bu yılın ilk dokuz ayında bütçe 11,9 milyar lira açık, 26,3 milyar lira faiz dışı fazla vermiştir. 2014 Yılı Bütçesini hazırlarken bütçe açığı hedefimizi 33,3 milyar lira, faiz dışı hedefini ise 18,7 milyar lira olarak belirlemiştik. Buna göre bütçe açığındaki gerçekleşme oranı yüzde 35,9 olmuştur. Yani yılın ilk dokuz ayında bütçe açığı hedefimizin yaklaşık üçte biri civarında gerçekleşmiştir. Yılın ilk dokuz ayındaki faiz dışı fazla ise başlangıç hedefinin yüzde 40,5  üzerindedir. Bu sonuçlar 2014 yılında bütçe performansımızın başarılı olduğunun apaçık göstergeleridir. 

Yılın ilk dokuz ayındaki gerçekleşmeler ve yıl sonuna ilişkin temel varsayımlarımız ışığında 2014 yılında bütçe giderlerinin 448,4 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 424 milyar lira olacağını öngörüyoruz. Buna göre, bütçe açığının 24,4 milyar lira ile başlangıç tahmininin yaklaşık 8,8 milyar lira altında, faiz dışı fazlanın ise 25,8 milyar lira ile başlangıç hedefinin 7,1 milyar lira üstünde olacağını öngörüyoruz."

Bireysel Emeklilik Sistemi

Sürdürülebilir büyüme oranını yükseltmek için yurt içi tasarruf oranının artırılması gerektiğini dile getiren Şimşek, bu amaçla bireysel emeklilikte teşvik sistemini değiştirip, 1 Ocak 2013 itibarıyla Doğrudan Devlet Katkısı Sistemine geçtiklerini anımsattı.

Yeni sistemle katılımcı sayısının 2014 Ekim itibarıyla 4,9 milyon kişiye, fon büyüklüğünün ise 33,7 milyar liraya ulaştığını anlatan Şimşek, "Bugüne kadar BES'e devlet katkısı olarak toplam 2,6 milyar lira ödeme gerçekleştirdik. 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde de söz konusu sistem için 2,4 milyar lira ödenek ayırdık" dedi. 

Tarım

Tarımın ülke ekonomisi açısından lokomotif sektörlerden biri olduğuna işaret eden Şimşek, hükümet olarak sektörü kalkınmaya destek olacak, hayat standardını yükseltecek, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına olanak sağlayacak, ülke ekonomisine daha fazla katma değer verecek bir sektör haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. 

Bu amaçlara ulaşabilmek için 2015 yılı bütçesinde tarımsal desteklemeler için ayrılan kaynağa da değinen Şimşek, 2,6 milyar lirası alan bazlı tarımsal destekleme hizmetleri, 3,1 milyar lirası fark ödemesi destekleme hizmetleri, 3 milyar lirası hayvancılık destekleme hizmetleri, 1,3 milyar lirası da diğer tarımsal destekleme hizmetleri ödemeleri olmak üzere toplam 10 milyar lira kaynak ayırdıklarını kaydetti. 

Şimşek, "Tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT'lerin finansmanı da dahil tarıma toplamda 13,1 milyar liralık kaynak ayırdık. Bu yıl tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engelleyen önemli bir düzenlemeye imza attık. Tarım arazilerinin toplulaştırılması ile tarımda ölçek ekonomisine geçişi teşvik ederek verimliliği artırmayı hedefliyoruz" diye konuştu. 

Ar-Ge destekleri

Ekonomik büyümeyi etkileyen birçok faktör bulunmakla beraber çağımızda teknolojik yeniliklerin ve inovasyonun bu faktörlerin içinde önemli bir yeri bulunduğuna işaret eden Şimşek, rekabet avantajı ve verimlilik artışı sağlama, yurt dışı sermayeyi çekme, katma değeri yüksek ürün üretme gibi ülke ekonomisi açısından birçok avantajı bulunan Ar-Ge harcamaları için 2015 yılı bütçesinde araştırma projelerine yaklaşık 2,8 milyar lira ödeneğin öngörüldüğünü söyledi. 

Şimşek, TÜBİTAK'ın 2014 yılından 2015'e devredeceğini öngördükleri yaklaşık 400 milyon lira da dikkate alındığında 2015 yılında Ar-Ge harcama kapasitesinin 3,2 milyar lira olacağını bildirdi. 

"Yerel yönetimlere 2015'te daha fazla kaynak aktaracağız"

Yerel yönetimlere 2015 yılında daha fazla kaynak aktaracaklarını dile getiren Şimşek, "2015 yılı bütçesinde mahalli idarelerin gelir payı 44,7 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bu, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 15'lik bir artışı ifade etmektedir. Öte yandan sokak aydınlatma, köy hizmetleri personeli maaş ve diğer ödemeleri, KÖYDES, SUKAP, belediyelere verilen denkleştirme ile belediye katı atık ve atık su arıtma tesisleri desteği için yaklaşık 3,5 milyar lira ödenek öngörülmüştür. Böylece merkezi yönetim bütçesinden yerel yönetimlere ayırdığımız toplam kaynak tutarı 48,2 milyar lira olacaktır" diye konuştu. 

"2015 yılı bütçemiz şeffaf ve gerçekçi bir bütçedir"

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2015 yılı bütçesinin mali disiplini temel alan, ekonomik büyüme ve kalkınmayı hedefleyen, cari açığı azaltmaya yönelik tedbirler içeren bir bütçe olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: 

"2015 yılı bütçemiz şeffaf ve gerçekçi bir bütçedir. Bununla birlikte bütçemizi daha şeffaf ve halkımız tarafından daha iyi anlaşılabilen bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu amaçla 10. Kalkınma Planında yer verdiğimiz Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı kapsamında, Bakanlığımızca kamu hizmetlerini program yapısıyla ele alan bütçe yapısına geçiş için çalışmalar sürdürülmektedir. Bu yeni bütçe yapısı ile bütçemizin kamu hizmet programlarını gösterecek şekilde yeniden tasarlanmasını ve hükümetimizin öncelikleri ile bu önceliklere ayrılan kaynakların halkımız tarafından daha anlaşılır kılınmasını amaçlıyoruz." 
aa

YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 23 Ekim 2014 Perşembe 19:03

icinde bulunduklari dönem icin öngörülen büyüme oranlarini birkac kez ASAGI CEKIP "ACCAYIP BÜYÜYORUZ" demek sadece milleti salak yerine koymaktir! ah bir bilseler asil aptalin kendilerinin aptal olduklarini!...

Yorumu oyla      21      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Doğal taş ihracatı!
Batı Akdeniz'den yapılan doğal taş ihracatı geçen yılın aynı dönemine ...
İŞKUR kadın istihdamında yüzde 41'i hedefliyor!
İŞKUR Genel Müdür Yardımcısı Uzunkaya, Türkiye'de kadın istihdamını arttırmak ...
BTSO sonuçları açıklıyor!
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Türkiye ekonomisinin lokomotif kentleri ...
 
Dünya borsalarında sabah saatleri!
Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi'nin yüzde 0,10 değer kaybettiği günün ...
Borsa İstanbul açıldı!
Borsa İstanbul (BIST)'da Ulusal 100 Endeksi, güne düşüşle başladı.
Serbest piyasada bu sabah!
Dolar güne 2,2476 TL, Euro 2,8451 TL’den başladı.
 
Rusya'dan Mavi Akım'a vergi kararı!
Rusya’dan Mavi Akım’a vergi kararı, Türkiye’nin indirim talebi riske girebilir.
Sanayi Bakanı Fikri Işık:
Bakan Fikri Işık, "Şu anda Suriye’den, Irak'tan gelen göçmenlerin Türkiye'ye ...
En büyük JES'te ikinci fazı TAMAMLANDI...
Avrupa'nın ikinci, Türkiye'nin en büyük Jeotermal Enerji Santrali (JES) ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
Sağlık
Gökhan Töre
yangın
Tayyip Erdoğan
sınav stresi
Christoph Daum
Joachim Löw
1. Lig
burçin terzioğlu