Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ortadoğu’da kalıcı bir barışın sağlanması için çok enerji harcandığını ama "çeyrek asırdır harcanan çabanın, istenen sonucu vermekten uzak kaldığını" söyledi.
Kanada’nın Halifax kentinde altıncısı bu yıl düzenlenen Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’na katılan Abdullah Gül, yaptığı konuşmada, forumu son 5 yıldır dışarıdan ilgiyle izlediğini, bu yıl da konuk olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Aktif siyasi hayatının başlangıcının, 1991’deki Birinci Körfez Savaşı ve onun dolaylı bir sonucu olan Madrid’deki Ortadoğu Barış Konferansı’na denk geldiğini anlatan Gül, "O dönemin liderleri, bölgenin bir sinir merkezine benzeyen Filistin meselesi ile Ortadoğu’daki diğer sorunlar arasındaki karmaşık bağın ve dolaylı da olsa etkileşimin bilincindeydiler. Bu bağ, ne yazık ki bugün de geçerlidir. O günden bu güne, Ortadoğu’daki çeşitli ihtilafların çözümü için başlatılan birçok girişime, planlara, projelere, temaslara tanık oldum. Bunların bir bölümüne parlamenter, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve son olarak da Cumhurbaşkanı olarak bizzat katkıda bulundum, bazen şahsen inisiyatif aldım. Ortadoğu’da kalıcı bir barış, istikrar ve işbirliği ortamının yaratılması için uluslararası toplum gerçekten büyük bir enerji harcadı. Siyasi yatırım yaptı, entellektüel ve mali kaynak kullandı. Ne yazık ki Madrid Barış Konferansı’ndan bu yana geçen çeyrek asırdır harcanan bir yığın çaba istenen sonucu vermekten uzak kalmıştır. Sağlanan mütevazi ilerlemeler, bazen sabote edilmiş, kimi zaman da geride kalmıştır" diye konuştu.
Bölge halklarından ve dünyanın farklı yerlerinde binlerce masum insanın, Orta Doğu kaynaklı şiddet veya terörün kurbanı olduğunu, hayatta kalanların kin, nefret ve rövanş duygularının bilendiğini ifade eden Gül, şunları söyledi:
"Geçen yaz Gazze halkının yaşadığı trajedi, IŞİD’in utanç verici cinayetleri ve geçen hafta Kudüs’deki sinagogda hayatını kaybedenler, bunun son örnekleridir. Bölgeden binlerce kilometre uzaktaki Kanada’da geçen ay yaşanan terör olayı şiddetin sıçrama etkisinin son örneği olmuştur. Geldiğimiz noktada, ilerleme olmadığı gibi durum daha da ciddileşmiştir. 1991’de tek tehdit Saddam Hüseyin iken, bugün tehditler çarpan etkisiyle çoğalmış ve kümülatif bir sonuç yaratmıştır. 1991’de Başkan Bush ve Başkan Gorbaçev Madrid Barış Konferansı'nı ortaklaşa düzenlemişlerdi. ABD ve Rusya, bugün ise Ukrayna ihtilafının dikkat dağıtan etkisiyle Ortadoğu’da birlikte çalışamaz duruma gelmişlerdir.
Birinci Körfez Savaşı'nı takiben Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Irak’ın silahsızlandırılmasını düzenleyen 687 sayılı kararı uygulanmaya başlamıştı. Bu kararın aynı zamanda, bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması perspektifini ve buna dair bir hüküm de taşıdığını hatırlatmak isterim. Körfez Savaşı’na Arap desteğini temin etmiş olan bu hüküm, Başkan Obama’nın girişimiyle 2010 yılında düzenlenen bir konferans dışında henüz yerine getirilmekten çok uzak bir vaad olarak durmaktadır."
Abdulla Gül, Ortadoğu’da bugünkü mevcut durumun vehametini izah edecek kilit ifadenin "hayal kırıklığı" olabileceğini belirttiği konuşmasında, "Bu hayal kırıklığı, gerek ihtilafların sebebini, gerekse sonuçlarını açıklayabilir. Gerekten de hem bölge ve dünya halklarının, hem de uluslararası toplumun elitleri, başta Filistin meselesi olmak üzere Ortadoğu’daki sorunların çözümsüz kalmasından ve durumun daha da derinleşmesinden dolayı hayal kırıklığı içindedirler. Bunun şu veya bu şekilde sonuçlarının olması beklenir" diye konuştu.
aa
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...