E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Bizi Sessizce Öldürüyorlar !!! Terminatör Tohumlarla geleceği yok ediyorlar!

Genetik tohum devleri, Dünya Ticaret Örgütü’nün gücü ve Beyaz Saray’ın tam himayesiyle 1980’lerin sonlarında dünya gıda tedarikinin tamamını ele geçirme olasılığı ile sarhoş olmuşlardı. Üreme olasılığı olmayan tohumları satmalarına olanak tanıyan bir teknoloji üzerinde hararetle çalışıyorlardı…

6.03.2015 - 13:15
Bizi Sessizce Öldürüyorlar !!!

Genetik tohum devleri, Dünya Ticaret Örgütü’nün gücü ve Beyaz Saray’ın tam himayesiyle 1980’lerin sonlarında dünya gıda tedarikinin tamamını ele geçirme olasılığı ile sarhoş olmuşlardı. Üreme olasılığı olmayan tohumları satmalarına olanak tanıyan bir teknoloji üzerinde hararetle çalışıyorlardı…

Tohum şirketleri bu teknolojiye, GURT (Genetik Kullanımı Kısıtlama Teknolojileri) dediler.Kısa sürede, Arnold Schwarzenegger’in ölüm ve vahşet dolu Hollywood filmlerine ithafen KISIR TOHUM (Terminatör Tohumları) olarak tanındı.
 GDO kısır tohumların destekçilerinden birine göre bu tohumlar “patentli tohumları para ödemeden yeniden kullanmak isteyen ahlaksız çiftçilere karşı şirketleri korumak” için geliştirilmişti. (Bu sözler aynen alıntıdır.) 
Çiftçi bir sonraki ürün için hasat sırasında tohum saklamak isterse, bu saklanan tohumlar gelişmeyecekti. Bezelye, domates, biber, buğday, pirinç yada mısırlar birer tohum mezarlığına dönüşecekti. Bunu eleştiren biri şöyle diyordu:

“Büyük ve küstahça bir hamleyle yeryüzündeki yaşamın süresini sağlayan ‘bitki-tohum’ döngüsü geri dönüşü olmayacak bir şekilde ortadan kalkıyor. Tekrar tohum almadığınız sürece ne tohum, nede gıda olacak.”

Gözü kısır tohumlarda olan Monsanto, kısa zamanda şirket alımlarına başladı. Bu teknolojinin tüm tohumlara uygulanabileceğini biliyorlardı!

 Kısır Tohum Teknolojisi şirket tarımcılığının dünya gıda üretimini kontrol etme hayalinin yanıtı gibi görünüyordu. Artık çiftçilerin Monsanto tohumlarını tekrar kullanıp kullanmadıklarını öğrenmek için pahalı dedektifler tutmak zorunda kalınmayacaktı.
 Kısır soya, mısır yada pamuk tohumları bir hasat döneminden sonra “intihar etmek” üzere genetik yollarla tasarlanmışlardı. 
Var olan bir gen, tohum olgunlaşmadan önce bir toksin üretiyor, böylelikle her tohumdaki bitki embriyosu kendi kendini yok ediyordu.  

İkinci diğer alakalı teknoloji, 1990’larda küresel gen şirketlerinden öncelikli R&D fonu alan ikinci nesil T- GURT tohumları idi. T-GURT’lar yada Özellik (Trait) Genetik Kullanımı Kısıtlama Teknolojileri, kullanılan genetik teknolojinin bitki kalıtsal özelliklerine ithafen “Hain (Traitor)” takma adını almıştı. Bu iki anlama gelen ve eleştiri niteliğini kaybetmeyen bir kelimeydi.
 “Hain (Traitor)” teknolojiler bitkinin yalnızca üreme yeteneğini kısıtlamakla kalmıyor onun kalıtım özelliklerini de kontrol ediyordu. ABD patent başvurusunda Delta&Pine Land ve USDA (ABD Tarım Bakanlığı) yönteme “gen düğmesi (gene switch)” diyerek şöyle açıklıyordu: “Dışsal bir kimyasal başlatıcıya duyarlı olarak harekete geçebilen gen tetikleyicisi (promotörü)”. Bu tetikleyici bir gene iliştirilerek bitkinin içine yerleştiriliyordu. Bu gen, tetikleyici doğrudan harekete geçebilmek için seçilmiş bir kimyasal başlatıcı (inducer) ile açılabiliyordu (harekete geçirilebiliyordu). Bir GDO mısır ya da pirinç hasatı, belli bir hastalık ya da zararlıya karşı yalnızca Monsanto, Syngenta yada diğer Hain tohum patent haklarına sahip olan şirketlerde bulunan belirli kimyasal bileşikler kullanıldığında dirençli olabiliyordu. “Yasadışı” tohum pazarlarından tohum almak isteyen çiftçiler bitkinin direnç genini “açmak” için gerekli özel kimyasalı alamıyordu.

Hain teknolojisi, Monsanto ve diğerlerinin tarım kimyasallarını satabilmeleri için yeni bir köle pazarı açabilmelerine bulunmaz bir fırsat sağlıyordu. Dahası; hain tohumları üretmek karmaşık kısır tohumları üretmekten daha ucuzdu. 

2000 yılı itibariyle Syngenta tüm küresel GDO şirketleri arasında GURT teknolojileri ile en çok ilgilenen şirketti. Ancak Monsanto bu durumu değiştirmek istedi…

ABD Tarım Bakanlığı ve Pine Pland Şirketi 78 ülkede daha patent için başvurdu. ABD hükümeti diğer hiç bir küçük ölçekli şirkete dışarıda vermeyeceği resmi desteği, bu patent başvuruları için verdi.
Uygulamada çiftçiler yalnızca bir kere hasat veren ”elit” tohumları alıyorlardı; ancak bu hasattan alınan tohumlar kısırdı, yoktu ya da elit değildi ve çiftçi şirketten ya tohum ya da üremeyi sağlayıcı kimyasalı almak zorunda kalıyordu.

ABD hükümeti Gurt teknolojileri ile ilgili patentini savunmak için kulağa hoş gelen ”Teknoloji Koruma Sistemi” (TPS) adını kullandı: Tohum saklama ve uygulaması yüzünden şirketler genellikle birçok ürün için araştırma yatırımı yapmaya çekiniyorlardı. Gelişmiş türler üretmek için yıllarca süren yatırımlarını bir yıllık şanstan elde ettikleri gelirle telafi edemiyorlardı. TPS bu ürünlerin türetilmesi ya da genetik olarak tasarlanması için yapılan yatırımları koruyacaktı. Bunu ise, tohumların yetkisiz ellerden üretilmesi ya da satışından kaynaklanan olası satış kaybını engelleyerek yapacaklardı.

GDO şirket tarımcılığının elindeki ‘Kısır Tohum ve Hain’ teknolojilerin etkilerini daha o zamanlarda anlayabilmek güçtü. Tarihte ilk kez üç dört küresel tohum şirketi dünya çiftçilerini tohum için egemenlik altına alabiliyordu. Kırma tohumlardan üretilmeyen birkaç ana mahsul bulunmaktadır. Bunlar buğday, pirinç, soya ve pamuktur. Çiftçiler genellikle bu ürünlerden elde edilen tohumları saklarlar ve birkaç yıl -hatta dünyanın bazı yerlerinde daha fazla- tekrar tohum almak için tohum şirketine gitmeyebilirlerdi.
 Gıdayı silah olarak kullanmak isteyen bir ya da iki hükümetin elinde Kısır Tohum ”inanılmayacak kadar güzel” bir biyolojik harp silahıydı!.. 

Küresel tohum şirketlerinin Kısır Tohum teknolojisi marifetiyle tohumları kontrol etmesi olasılığı karşısında çığ gibi büyüyen itirazlar tüm bir Gen Devrimi’nin (Darbesinin) geleceğini tehlikeye soktu.

 Rahipler pazar ayinlerinde Kısır Tohum teknolojisinin ahlaki boyutları hakkında vaazlar veriyor; çiftçiler protesto eylemleri düzenliyor, hükümetler gen teknolojisindeki bu yeni gelişme hakkında kamuoyu açıklamaları yapıyorlardı. 

Tüm Avrupa Birliği vatandaşları Kısır Tohum tehtidi ve gıda güvenliğine olan etkileri nedeniyle GDO’lara açıkça karşı çıkıyordu. Karşı koyuşlarının bir diğer nedeni de ABD ve diğer patent ofislerinin Kısır Tohumu’nun çeşitli türlerine dair patenleri yalnızca Monsanto ve Syngenta’ya vermiş olmalarıydı. 
Kısır tohumların belirgin suistimali olasılığına karşı büyük ve giderek artan itirazlar Mayıs 1998’de yeni bir safhaya girdi. Altı ay önce Kısır Tohum gen teknolojisine ait bir patenti alan Monsanto, Delta & Pine Land’i satın alacağını duyurdu. Bu atılım Monsanto’yu genetik kısır tohum teknolojisinde sorgusuz sualsiz lider konumuna getiriyordu. 
GDO’lu gıdalara karşı artan itirazlar, ”Küresel GDO Projesinin Koruyucu Meleği” nin (Rockefeller) çarpıcı bir müdahalede bulunmasına neden oldu.

Rockefeller Vakfı Başkanı Gordon Conway, Eylül 1999’da şaşırtıcı bir hamle yaptı ve Monsanto Yönetim Kurulu ile kişisel olarak bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda, Kısır Tohum teknolojilerinin Monsanto tarafından geliştirilmesi ve ticarileştirilmesinin engellenmesinin söz konusu olduğunu onlara açıkça söyledi. Monsanto, Conway’ı dikkatlice dinledi. 4 Ekim 1999’da Monsanto Genel Müdürü Robert B.Saphiro bir basın toplantısı yaparak şirketin (Terminatör) kısır tohum teknolojisini ticarileştirmeyi sona erdirmeye karar verdiğini açıkladı. Saphiro bu durumu aynı ay Rockefeller Vakfı Başkanı Conway’e de Açık Mektup ile yineledi.

 Mektupta şöyle diyordu:

”Kısır tohum geri teklonojisi olarak da bilinen kısır tohum teknolojilerini ticarileştirmeyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz. Bunu sizden ve diğer birçok uzman ve ortaktan gelen bilgiler doğrultusunda yapıyoruz.”

Dünya basını bunu, akıl ve toplumsal adaletin büyük bir zaferi olarak yayınladı. Aslında bu, Rockefeller Vakfı’nın Conway’i ile birlikte akıllıca planlanmış taktikti bir hileydi!
Açıklamanın yazılı metninin ayrıntılarını okuyanlar Monsanto’nun aslında hiç bir şeyden vazgeçmediğini anladılar. Monsanto’dan Saphiro ne geri adım atmıştı, ne de gelecekte Terminatör’ün geliştirilmesi ihtimalini reddediyordu. Yalnızca ”ticarileştirme’‘ konusunda belirsiz bir süre için bir geciktirmeyi ilan ediyordu!..
Saphiro yaptığı kamuoyu açıklamasında, tohum tedariği açısından böylesi bir silahtan mücadele etmeden vazgeçmeyeceğini açıkça dile getiriyordu.
Şöyle diyordu:”Monsanto, tohumları kısırlaştırmayan gen korunumuna dair teknolojik yaklaşımların patentlerini elinde bulundurmaktadır ve katma değerli biyo-teklonojik özellikten sorumlu özel genin faaliyetini durduracak bir teknolojiye de sahiptir.”Burada kastettiği şey Hain teklonojisidir. Şöyle devam ediyor Saphiro:
”Şu anda bu teknolojileri geliştirmek için herhangi bir yatırım yapmıyoruz.”
 ”Ama” diyor;  ”Bu teknolojilerin gen koruma ya da olası tarımsal faydalar açısından gelecekte geliştirilmesi ve kullanımına son vermiyoruz.” 

Bu beyanattan kısa bir süre sonra Monsanto, Delta & Pine Land şirketini satın alma planlarından vazgeçtiklerini ancak Hain teklonojisi ile ilgili geliştirme çalışmalarına devam edeceklerini duyurdu. Kısır tohum tartışması duruldu; hile işe yaradı ve basında kısır tohumla ilgili haberler görünmez oldu…
Kısır Tohum Teklonojisi İkinci ve Üçüncü Dünya Ülkelerini hedef alarak ABD hükümeti tarafından en üst düzeyde destekleniyordu. Bu durum Monsanto, Dupont ve diğer tohum devlerinin, GDO tohumları, hedeflenen gelişmekte olan ülkelerde ”güvenli” bir şekilde pazarlamaları sağlayacaktı.

 1999’dan sonra kısır tohum gelişmeleri asla durmadı. Her ne kadar Monsanto, Delta & Pine Land şirketiyle birleşme planlarını 1999’un sonlarında terk ettiyse de, Delta & Pine Land ve ABD Tarım Bakanlığı, Kısır Tohum ve Hain Teklonojilerini mükemmelleştirme programlarına devam etti.

Ağustos 2001’de ABD Tarım Bakanlığı, ortağı Delta & Pine Land ile bir lisans anlaşması yaptığını ilan etti. Bu anlaşma D&PL’nin, Terminatör teknolojisini, pamuk tohumları için ticari amaçlı kullanmasına izin veriyordu. Konu kamuoyunun dikkatinden kaçtı ve kısa bir süre sonra da ”11 Eylül” olayları ABD Tarım Bakanlığı’nın bu ilanını tamamıyla unutturdu. Tüm dünyanın dikkatleri bir anda başka konulara odaklandı!..

 Kısır tohum öfkesi Haziran 2003’te dindiğinde Monsanto Kısır tohumu, bu sefer de ”ekolojik bir katkı” olarak pazarlamaya başladı!..

  Boğazlarına Tıkayın!..Büyük tohum şirketleri, ABD hükümetiyle birlikte GDO tohumları, dünya nüfusunun boğazına tıkamak için (özellikle üçüncü dünya ülkelerinde) gittikçe zorlayıcı taktikler uygulamaya başladılar. Genetik tohum şirketlerinin kullandığı ”GDO Kurtuluş İncili”ni yaymada ikna teknikleri arasında rüşvet, baskı ve GDO tohumların yasadışı yollardan bir bir ülkelere sokulması gibi yöntemler vardı…

 2002’de ABD Devlet Bakanlığı, tüm yardım kuruluşlarına uluslararası birer polis gibi hareket etmeleri için talimat verdi!

 Bir hükümet kuruluşu olan USAID (United States Agency for International Development – ABD Uluslararası Yayılma Ajansı) onlara GDO ithalatına karşı koyan herhangi bir ülkeyi bildirmeleri talimatını verdi. Yerel hükümetlerin GDO karşıtı tavırlarının ”ticari mi, yoksa siyasi mi” olduğuna karar vermek için belge toplamalarıtembih edildi. Eğer GDO karşıtlığı nedeni ticariyse o zaman ABD hükümeti Dünya Ticaret Örgütü’ne ya da Dünya Ticaret Örgütü’nün yardım alan ülkeye karşı yaptırımda bulunması tehdidine başvuruyodu ki, bu fakir ülkeler için genellikle ciddi bir tehlike arz ediyordu. (Ashok B. Sharma, ”ABD Yardım Ajanslarından GDO Karşıtı Ulusları USAID’e Rapor Etmeleri İstendi”, Financial Express -Hindistan)

 Monsanto, DuPont ve diğer ABD tohum devlerinin GDO tohumları yaymalarına yardımcı olmak için, ABD Devlet Bakanlığı ve ABD Tarım Bakanlığı genetiği değiştirilmiş ürün fazlalıklarını acil durum kıtlık yardımı olarak vermek üzere işbirliği yaptı. Bu uygulama uluslararası yardım kuruluşları tarafından kınanan bir uygulamaydı. Çünkü Monsanto ve arkadaşlarına yeni pazarlar açma sürecinde bir ülkenin yerel tarım ekonomisini yok ediyordu. Avrupa Birliği ABD hükümetinin bu ”fazlalıkların yardım olarak kullanılması” uygulamasını resmi olarak kınadı. Vaşington kınamayı yok saydı!

 2003’ün başlarında Hindistan hükümeti 1000 ton genetiği değiştirilmiş soya mısır karışımının ülkeye ithalini durdurdu. Bunun nedeni ise genetiği değiştirilmiş gıdaların insan sağlığına zararlı olabileceği ve bu gıdaların henüz yeterli derecede test edilmemiş olmasıydı. ABD gıda yardımı örgütleri, CARE ve Katolik Yardım Hizmetleri aracılığıyla yapılan ithalat bu nedenle onaylanmadı. USAID bu önemsiz gerçeği yok saydı ve baskı yaptı.

 USAID, ABD merkezli bu yardım kuruluşlarının yalnızca USAID’in tedarik ettiği tahılları yardım olarak göndermesini hükmetti, yani ABD’nin genetiği değiştirilmiş tahıllarını!
ABD yardım olarak kendi gıda fazlasının yardım olarak kullanılmasında ısrar eden tek bağışçı ülkeydi!Ekim 2002’de Londra’daki Guardian gazetesi ABD hükümetinin ciddi bir kuraklık durumunda Afrika’nın güneyindeki altı ülkeye 266 milyon dolar değerinde acil durum kıtlık yardımı vermeyi teklif ettiğini duyurdu. Ancak, her ne kadar piyasada geleneksel (genetiği değiştirilmemiş) mısır fazlası olsa da, bunu yalnızca ABD depolarındaki fazlalık GDO mısır ile yapacaklarını açıkladılar.

Vaşington’un amacı başkaydı; GDO’lu tohumları her yolu deneyerek olabildiğince çok ve hızlı bir şekilde yaygınlaştırmak!.. yeşilöfke

vatan

YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 6 Mart 2015 Cuma 17:30

bunun sorumlusu akp hükümetleridir ki bunlardanda yargılanacaktırlar

Yorumu oyla      18      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Katil Yiyecekler Geleceğimizi Tehdit Ediyor!
GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar), oldukça tartışmalı bir teknolojidir ...
Grip aşısı mart ayı sonuna kadar yaptırılabilir!
Sağlık Bakanlığı grip aşısının mart ayı sonuna kadar yaptırılabileceğini, ...
Özel sorunlar tek taraflı değil!
Çiftler arasında yaşanan cinsel sorunlar olumsuz yönünden büyük etkiye ...
 
Tükürük ve kepekten robot resim çıkarılabilecek!
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, yakın zamanda ...
Erkek organların ortalama boyu açıklandı! İdeal boy...
İngiltere'de bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre ideal penis ...
Kanser size teslim olsun!
Kanserde uzmanlar bağışıklık sisteminin önemine dikkat çekiyor. Eğer bağışıklık ...
 
İşte Ameliyatsız Estetik ( Örümcek Ağı Estetiği)
İşte 2015 yılının estetik trendleri. Artık belli bir yaştan sonra yüzünüzdeki ...
Gizemli uyku salgını korkutuyor!
Kazakistan'ın Kalaçi kasabasındaki gizemli uyku salgını yeni bir dalgayla ...
Kim Bunları Yiyorsa Kanser Olacak! Dikkat Edin!
İşte bu maddenin kanser yapıcı etkisi olduğu ortaya çıktı. E952 kodlu ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
Christoph Daum
IŞİD
A) Milli Futbol Takımı
Çaykur Rizespor
FED
siyanürlü mektup
Microsoft
Edward Snowden
özgecan