E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Akif Beki'nin Sıkıntısı Ne? Şimdi de AA Genel Müdürü Öztürk'e Çaktı

Eski Başbakanlık Danışmanı şimdinin Radikal yazarı Akif Beki, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'ndan sonra bugün de AA Genel Müdürü Kemal Öztürk'ü hedef tahtasına koyan bir yazı yazdı.

19.11.2011 - 12:02
Akif Beki nin Sıkıntısı Ne?

Akif Beki, Başbakanlık Basın Danışmanlığı koltuğundan ayrıldıktan sonra iki önemli yazı yazdı. Biri 15 Haziran 2010’da biri de bugünkü Radikal’de yer aldı. İki yazı da Beki’nin iç dünyasını yansıtan cinsten oldu.
 
Önceki yazısında hedef aldığı isim kabinenin güçlü isimlerinden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu hedef alıyordu. “Davutoğlu’nun ‘ben’ idraki” başlıklı yazıdan sonra pek çok kişi, “Acaba Beki’nin bu yazısının ardında kim var? Başbakan Erdoğan’ın suflörlüğünde mi yazıyor?” diye sorguladı.
 
“Dışişleri Bakanı'nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi” diye başlayan yazı, Davutoğlu’nun her şeyi gösteri hırsı ile yaptığı suçlamasına kadar gidiyordu:
 
“Dışişleri Bakanı’nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi.
 
El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikayesine çevirmek zorunda.
 
Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını.
 
Her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor.
 
Sonuç; gösteri odaklı bir dış politika.
 
Stratejik derinlik, stratejik endama bırakıyor yerini.”
 
Zaman içinde Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile bir sorunu olmadığı ortaya çıktı. Erdoğan’ın Bakan Davutoğlu ile ilgili her ortamda dile getirdiği takdir duyguları, Beki’nin iddialarının altını boşaltmış oldu.
 
Aradan bir buçuk yıl geçti. Akif Beki bu kez Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürlüğü’ne atanan Kemal Öztürk’ü hedef aldı. Beki, AA Genel Müdürü’nün yaptığı icraatları değil, doğrudan şahsını hedef alan bir yazı yazdı. 
 
“AA'da bir Kemal, iletişim berkemal” başlıklı yazı, Kemal Öztürk’e yönelik “şahane saçmalamış” iddiasını ortaya atıyor. Öztürk’ün kamuoyunun dikkatini ikinci deprem sonrası Van’a çekmeye yönelik yazdığı değerlendirme ile alay edilerek sürüyor.

“Öyle saçmalamış, öyle saçmalamış ki gül gül ölürsün. Önce hafif kikirdemelerle gülümsetiyor, sonra katıla katıla güldürmeye başlıyor, en son kopartarak kahkahayı attırıyor”  diye sunulan yazının sonu ise daha ağır ithamlarla dolu:
 
“Hayret nidası ile hep birlikte: AA akıllara zarar, AA acayip matrak, AA feci komik. AA Kemal’le eriyor kemale. AA’da bir Kemal, varın siz düşünün, iletişim nice berkemal”

Beki ve Kemal Öztürk, yalnız gazetecilik ortak paydasına sahip değil. Aynı zamanda Başbakanlık Basın Danışmanlığı’nda halef-selef konumunda oldular. Beki Başbakan ile beraberken, Öztürk de Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın danışmanlığını yaptı. 
 
Beki görevden ayrıldıktan sonra yerine Kemal Öztürk getirildi. Kemal Öztürk, Erdoğan nezdinde başarısız olsa idi Beki’den sonra ondan boşalttığı koltuğa getirmezdi. 
 
Beki’nin bugünkü yazısı sıradan bir eleştiri yazısı olmadığına ve doğrudan Kemal Öztürk’ün kişiliğine yönelik ağır saldırı niteliği taşıdığına göre bu yazı niçin yazıldı?
 
AKİF BEKİ’NİN KEMAL ÖZTÜRK’Ü HEDEF ALAN BUGÜNKÜ YAZISI
 
AA'da bir Kemal, iletişim berkemal
Yakın zamanlarda böyle maskaralık görmedim. Zaytung'da değil, 2 gün evvel Genel Müdür Kemal Öztürk'ün imzasıyla AA'nın sitesinde çıktı.
AA, felaket komik bir analiz. Şahane saçmalamış, müthiş sırıtıyor. Öyle saçmalamış, öyle saçmalamış ki gül gül ölürsün. Önce hafif kikirdemelerle gülümsetiyor, sonra katıla katıla güldürmeye başlıyor, en son kopartarak kahkahayı attırıyor. Dayanabilirseniz, okudukça kırıla kırıla açılıyor metin.
Yakın zamanlarda böyle apsürtlük görmedim. Zaytung’da değil, 2 gün evvel Genel Müdür Kemal Öztürk’ün imzasıyla AA’nın sitesinde çıktı. Matrak anlatımıyla kırıp geçiriyor resmen.
Kısaltmalardan artakalan acımtırak kırıklıklar, kekremsi gülünçlükler Kemal Bey’in otantik el işidir. Cumartesi neşeniz olsun, acı acı eğlenin eğlenebilirseniz.
Buyurun başlayın:
“İletişim yönetimindeki büyük hatalar
Son depremde şehir 7.2 şiddetindeki ilk sarsıntıdan 5 kat daha fazla hasar gördü. Bu dramatik durum iletişim hataları yüzünden hiçbir zaman kamuoyuna yeterince anlatılamadı, dolayısıyla algılanmadı. Van Valisi Münir Karaloğlu Anadolu Ajansı’na sürpriz bir açıklama yaparak, gereksiz hasar tespit tartışmalarını bir kenara bırakıp bir şehrin çöküşüne dikkati çekti.
Karaloğlu, valisi olduğu şehrin derinden ve sessizce çökmeye devam ettiğini ve (bastıran kara) kışla birlikte durumun daha da vahimleştiğini acı bir feryat olarak kamuoyuna duyurdu.
İletişim yönetimindeki hatalar ve yanlışlıklar, bir şehrin aslında derinden sarsıldığını ve yıkımın kimsenin tahmin edemediği boyutta olduğu gerçeğini perdeledi.
Tüm dikkatler Bayram Otel’deki tartışmalara çevrilince 5.6 şiddetindeki depremin aslında 7.2’lik depremden beş kat daha fazla yıkıma neden olduğu anlatılamadı.
Kamuoyunda, mantık olarak 5.6 rakamı 7.2’den küçük olduğu için depremin yıkım etkisinin de küçük olacağı düşünüldü. Kamu görevlileri de dahil hiçbir uzman ya da yetkili bunun tersini yeterince anlatmadı, doğrusunu ifade edemedi.
Van Valisi Karaloğlu, AA’ya verdiği demeçte bunun kendi eksiklikleri olduğunu cesaretle söylerken, bir iletişim politikasının olmadığını da gün yüzüne çıkardı.
Barınma ya da arama-kurtarma çalışmaları gibi depremin iletişim çalışmalarını da yöneten bir ekip ya da merkez var mıydı? Buna ‘hayır’ demek gerekiyor. Van ya da Ankara kriz yönetim binalarında basın merkezlerinin olması, kriz iletişiminin de bu merkezden yönetildiği anlamına gelmiyor.
Yıkımın şiddeti yeterince anlatılmayınca herkesin evlerinde kalmaya devam ettiği sanıldı. Oysa şehrin tamamı çadırlarda yaşıyor ve hâlâ da çadır ihtiyacı olan yerler var. Terör örgütü ve destekçileri her aksaklığı devlete ve hükümete mal etmek ve siyasi rant sağlamak için dedikodu gazetesi de dahil tüm medya mecralarını kullanırken, buna karşı önlemler alınmadı.
İletişim alanında öylesine başarısız olundu ki hükümet ya da devlet organları haklı oldukları konularda bile suçlu konuma düştüler.
Yapılacak ilk şey hızla yeniden yardım kampanyaları düzenlemek ve bu kez bilinçle yardım paketleri hazırlamaktır: Barınma, ısınma ve beslenme.” 
 
Hani iletişim? 
Ya antenleri çekmiyor ya da TV izlemiyor analistimiz. Son söz sadedinde, “Barınma, ısınma ve beslenme” diyor. E hani iletişim neresinde bu acil ihtiyaç listesinin, hani bütün sorunların anasıydı?
Hem nedir bu iletişim sorunu? Gazete ve TV’ler söylemeyince devlet yıkımın şiddetini mi bilemiyor; kaç kişinin sokakta kaldığını, neye ne kadar ihtiyaç duyulduğunu mu anlayamıyor? Eksiklik nedir; sefalet ajitasyonu mu yapılmadı yeterince, afet karşısında devletin düştüğü acziyet mi sergilenmedi? Ekranlardan acil yardım çağrıları yapılmayınca mı aç ve açıkta kaldı Vanlılar?
Bu mudur devletten beklenen kriz yönetimi, imdat çığlıkları atarak halkı yardıma çağırmak mı?
Utanmadan, sıkılmadan ne diyor bize analist? ‘Deprem olduğunu haber vermeniz şart mı, söylemeseniz de herkes duymasa olmaz mı’ ayarında bir dengesizlik izharından başka ne!
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. ‘Haber analiz’ diye paketlenen bu saçma sapan şey, kemal-i ciddiyetle yayına verilmiş bir de. Devletin koskoca haber ajansına şenlik!
Bühtan etmeyelim, kabahat onda değil. Adamda göremediğimiz bir istidat var zahir. Çekilişle kuradan çıkmadı ya! Kıtlık, yokluk, kahtı rical dönemi mi ki...
Hayret nidası ile hep birlikte: AA akıllara zarar, AA acayip matrak, AA feci komik. AA Kemal’le eriyor kemale. AA’da bir Kemal, varın siz düşünün, iletişim nice berkemal...
 
AKİF BEKİ’NİN 15 HAZİRAN 2010 TARİHLİ YAZISI
 
Davutoğlu'nun 'ben' idraki
Dışişleri Bakanı'nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi.
Dışişleri Bakanı’nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi.
El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikayesine çevirmek zorunda.
Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını.
Her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor.
Sonuç; gösteri odaklı bir dış politika.
Stratejik derinlik, stratejik endama bırakıyor yerini.
Son örnek, Türk-Arap İş Forumu’ndan.
“Yakında Kudüs başkent 
olacak” demiş.
Ve hep birlikte gidip 
Mescid-i Aksa’da namaz kılacağımızı söylemiş.
Arap dinleyicileri coşturmak için kafi.
Doğrusu, beni de heyecanlandırıyor bu sözler.
Ama çok sorunlu buluyorum.
Sözün kendisinde değil sorun, söyleyenin kimliğinde!
Ya o coşku ters dalgasını da üretirse...İkisi birlikte sel olup taşarsa...
Ya, ‘pan-İslamizm hortladı’ derlerse... 
***
Dış politikanın popülizme tahammülü yoktur.
Kim ne veriyorsa, bir fazlasını veremezsiniz.
Her ‘one minute’ çıkışına ‘two minutes’ eklemek, her yangına benzin dökmek demektir.
Diplomatik başarı hırsı, bakarsınız diplomatik felakete sürüklemiş sizi.
Alın size bundan evvelki örnek;
El-Cezire televizyonunda bir Türkiye belgeseli yayınlanmış.
Sözümona, Türkiye’nin modern yüzünü tanıtacaklarmış.
Davutoğlu ve aile efradı görülmüş orada, bir de Pakistan’ı andıran arka sokak manzaraları.
Türkiye’yi, gerikalmış bir 
3. dünya ülkesi şeklinde 
gösteren o belgeselin mesuliyetini bakalım kim üstlenecek?
Merak ediyorum; acaba dışişlerinde self-promosyon 
bütçesi mi var?
Masrafları hangi ödenekten ve ‘ben’ davası  uğruna mı karşılandı?
İran’la uranyum takası 
anlaşması, aynı misal.
Davutoğlu’nun, imza törenindeki aşırı sevinç gösterisinin karşılığı, Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalamamak oldu.
ABD ile ters düştük.
Bu işlerin hepsi, uhuletle suhuletle götürülemez miydi?
Yani şova dönüştürülmeden, yani fazla uçmadan, yani en son söylenecekler en başta sarf edilmeden, yani hayal ile vizyonu karıştırmadan...
***
Hakkını yemeyelim; hükümetin dış politikasını görülmemiş ölçüde başarılı buluyorum.
İran politikasını da, Filistin yaklaşımını da esasta destekleyenler arasındayım.
Gereksiz fazlalıklardan söz ediyorum.
İtirazım, fazladan söylenmiş sözlere, ayarı kaçmış kahramanlık hikayelerine, kıvamı tutturulamamış tavırlara...
Giderek kabaran ‘derin benlik’ idrakine...
‘Bir ben vardır bende, benden içeru’ edasına...
***
Davutoğlu’nun ‘stratejik derinlik’ öğretisi kadar revaçta bir çalışması daha var.
Başlığı, ‘Medeniyetlerin ben idraki.’
Tavsiye ederim, muhakkak temin edip okuyun.
Medeniyetlerin ‘ben’ idraklerini mukayeseli olarak tahlile tabi tutuyor.
Çok aydınlatıcı, istifade edeceksiniz.
Ben okudum şahsen ve işte çıkardığım netice; Medeniyetleri bilmem ama, Ahmet Davutoğlu’nun ‘ben’ idrakinde sorun görüyorum.
Gösteri merakı baldan tatlıdır nefse, anlarım.
Fakat derler ki, balın bile fazlası zehir...
‘Ben’ idrakindeki en ufak bir maraza, çok gaileler açar başa.
Davutoğlu’nun birikimini ve Türk dış siyasetine katkısını önemsiyorum elbette.
Lakin dost acı söyler.
Övgülerin çoğaldığı bir zamanda, acizane hatırlatmak geldi içimden.

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
FOX Haber'in Patronu Doğan Şentürk Turktime'a Konuştu
FOX haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk Turktime Yönetim Kurulu ...
Şerefli Türk Ordusu Arazime El Koydu Şimdi Orada Rakı İçiyorlar... Böyle Adalet Olur mu? AİHM'E GİTTİM!
Vatan yazarı Can Ataklı Turktime Genel Merkezi’nde Turktime Yönetim Kurulu ...
Özbek BOMBALADI: Cevizoğlu’nun Aldığı Para Haramdır, Onun Yaptığını AKP Bile Yapmadı!
Ceviz Kabuğu fındık kabuğunu bile doldurmuyordu… Hulki Cevizoğlu ile ilgili ...
 
Bekir Coşkun: Türkiye'nin En Büyük Sorunu Baykal'dır! A. Necdet Sezer Hürriyet’ten Ayrılma Dedi!
Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun, Çölaşan’sız Hürriyet’ten göbeğini ...
Sakıncalı Gazeteci Çölaşan Turktime’a Konuştu: Habertük Gazetesi Yandaş Oldu!
Hürriyet’ten kovulduktan sonra üçüncü kitabını yazan Emin Çölaşan son ...
Vakit Gazetesi Ankara Temsilcisi Arseven: 32. Gün Kumpastı! Hidayete Geç Erdim!
Geçtiğimiz hafta 32. Gün’de Cumhuriyet yazarları ile sert bir tartışma ...
 
Uğur Dündar: Başbakan Erdoğan Kendi Ailesini Koruyor Ama Bize Çifte Standart Uyguluyor!
Uğur Dündar Başbakan Erdoğan ve Bakan şahin’e yönelik o çıkışı neden yaptı? ...
Çölaşan : Turgay Ciner Bana ‘Hükümet Benim Malımı Gaspetti, Kimden Korkacağım?’ Dedi!
Hürriyet’ten kovulan ve yakın zamanda Ciner Grubu ile el sıkışan usta ...
Ahmet Tezcan: Bir Medya Patronu Bana Silah Çekti, Hayatımı Altaylı Kurtardı!
Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanlığından istifa edip Turkuaz Medya’ya ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
fenerbahçe
Christoph Daum
sanayi
Afganistan
Çankaya
konuk oyuncu
Ferit Şahenk
Necmettin Erbakan
Fatih Erbakan