CHP'nin parlayan yıldızı Kemal Kılıçdaroğlu, Güneş'ten Rıza Zelyut'un sorularını yanıtladı.
Efendim sizileri şu ana kadar televizyonlardan tanıdık, tartışmalarınızı izledik.Tv'de sanki sinirlerini aldırmış bir insan pozisyonunda duruyorsunuz. Rakiplerinin kötü sözlerine aldırış etmeyen bir insan olarak kamuoyunun belleğine yerleştiniz. Siz bir de Tuncelili'siniz, Tuncelili deyince isyankar, kavgacı bir imaj var. Tuncelililer'in hepsi böyle değil bunun özellikle altın çiziyim. Yani bu iyi haliniz nereden kaynaklanıyor. Siz politikacı olduğunuz için mi siniriniz yok.
Bu benim doğal durumum. Bürokraside çalıştım değişik bakanlarla çalıştım. Bütün bunlara baktığınız zaman tabii ki insanının üzüldüğü sinirlendiği zamanlar oluyor. Ama sonuçta bizlerin topluma örnek olarak sinirlerimize hakim olamamız gerekiyor. O nedenle ben tartışmalarda bana hakaret bile edilse bunları görmezlikten ya da duymamamazlıktan geliyorum.
Mail ortamında zaman zaman çok hakaret içeren mektuplar geliyor. Onlara da samimi olarak son derece yumuşak bir uslüple cevap veriyorum. Bu kişilerin içinde benden özür dileyenler de var bana bir daha mail göndermiyenler de var. Sonuç olarak politikacı söylemleriyle ve eylemleriyle topluma örnek olmak zorundadır. Ben de bunu hasbel kader yapmaya çalışıyorum.
Peki efendim dışarıda böylesiniz de evde eşinizle, ailenizlede böyle yumuşak mısınızdır. Yoksa arada sırada bağırdığınız da olur mu..
Bağırdığım çok azdır. Zaten işi hiç bir zaman eve taşımam. Ne bürokraside çalışırken ne de siyasetteyken.. Susarak yanıt veririm. Evde bildiğiniz gibi kitap, gazete okuyarak vakit geçiririm. Yani orta halli bir aile reisi gibi davranırız, öyle söyleyelim..Öyle büyük tartışmalar olmaz zaten. Çocuklar büyüdü. Bürokrasideki yoğun çalışma süresinde zaten çocukların nasıl büyüdüğünü anlayamadık.. Ama bugün artık torun sahibi olduk diyebilirim..
MİZAH TOPLUMSAL OLMALI
Eskinin komedyenleri vardı. Toplumsal içerikli konulara değinirlerdi. Günümüzde toplumsallık devre dışı kaldı sanki.
Kemal Sunal, Şener Şen'le gelen toplumsal olayları karikatürize ederek işleyen bir süreci yaşadık. O süreci halen izliyoruz tvlerde. Önemli bir işlev gördüler bana göre. Bunu farklı bir uslupla diye sürdürmek gerektiğini düşünüyorum. Son yaşadığımz yolsuzluklar gibi bunların işlenmesi gerekiyor. Buna benzer pek çok olay ister mizahi ister doğrudan doğruya bunların bir şekilde halka aktarılması gerekiyor.
Çok önemli bir konu bu tabi mizahın en azından toplumsal bir içerik kazanması gerektiğini söylüyorsunuz bunca yolsuzluklar karşısında.. Sizin Dengir Mir Fırat'la tartışmanızdan sonra hükümetin destekcisi olan gazeteler size karşı dolaylı yönde saldırması oluyor. Mesela Zaman Gazetesi'nin bir haber yorumunda 'Dersim isyanı demekle meşhur Tunceli'de doğan' diye tanıttılar sizi. Tunceli'de doğmanız bir suçmuş gibi gösterildi. Her halde eleştiriyi bu bağlamda yapmak istedi Zaman Gazetesi..
Zaman Gazetesi kendi dünyasının entellektüel hayatında saygı gören bir gazete.. Onların kullandığı üslup kötü olabilir. Yani beni sevmiyebilirler ama eleştiriyi bu düzeye indirmesini doğru bulmadım.
KENDİNİZİ KÜRT MÜ GÖRÜYORSUNUZ ALEVİ Mİ
Tabii benim gördüğüm sizin Dengir Mir Fırat karşısındaki elde ettiğiniz üstünlüğü zaafa uğratmak gibi bir amaç burada... Sonra, 'Alevi-Kürt' göndermesi de yaptılar. Peki siz kendinizi Alevi mi görüyorsunuz, Kürt mü görüyorsunuz?. Yoksa bir Türk veya cumhuriyetçi mi görüyorsunuz?
Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşıyım ama Tunceli'de doğdum babam memurdu. Anadolu'nun değişik şehir ve ilçelerinde bulundum. Kızım Antalyalı'yla evli, kız kardeşim bir Ordulu'yla evli... 21. yüzyıla giren Türkiye'de bu kadar konuları gündeme getirmemeliyiz. İnsanlar yeni bir boyuta girmiş. İnsanları üzmemek, insanları sevmek temel konu bu olmalıdır.
Yaşadığımız coğrafya dünyanın en güzel coğrafyası.. Cumhuriyet aydınlanmasının başladığı bir süreç var. Bunu, kendi çocuklarımıza akrabalarımıza da anlatmalıyız. Eğer bu aydınlanma sürecini anlatabilirsek kendi dünyamıza bana göre daha düzeyli bir şekil vermiş oluruz.
ERMENİ MİSİNİZ DİYE SORMUŞLAR
Annenizin ismi Yemuş imiş. Ermeni misiniz, diye soran birileri varmış. O ismin aslı Yemiş olmalı, değil mi Türkçe...
Böyle soranlar var. Biz hiçbir zaman gocunmadık, annemizin ismi niye öyle diye.. Telefon açıp kendisini gazeteci olarak tanıtan kişi 'Siz Ermeni misiniz?' diye soruyor. Telefona ablam çıkmış. Cevap verirken 'Hayır, biz Müslümanız' diyor. Ablam zaten kırsal bağlamdaki o kıyaslamayı bilmiyor zaten. Gayet saf, hayır biz Müslümanız diyor. Annemin Ermeni, Kürt veya Çerkez olması bizlerin ona olan sevgisini azaltmaz ki sonuç olarak o bizim annemiz..
YANDAŞLARA İHALE VERMEDİM
Sizin ilk olarak Şaban Dişli'nin rüşvet olayını ortaya çıkarmanız, Dengir Fırat'ın bu hayali ihracatını gündeme getirmeniz ve bunlar da karşınıza çıktıkdan sonra cevap veremeyecek duruma düşürmeniz karşı tarafı çok kızdırmış olmalı. Başka birşey bulunamayınca buralardan açık arıyorlar herhalde. Ayrıca şu an başka şeyler de arıyor olmalılar.
Devletin bütün kurumlarını AKP harekete geçirdi. Arayabilirler, sorabiliriler. 27 yıl kamuda çalıştım, çeşitli bakanlarla çalıştım, bizzat başbakanla çalıştım rahmetli Turgut Özalla çalıştım. Bütün hepsinin geldiği nokta, babamızın bir sözü vardı o da, 'Boğazınızdan aşağı haram lokma inmesin' Eğer boğazımdan haram lokma geçmemişse neden korkacağım ki ..
Hiç meraklanmasınlar, ben mal varlığını açıklamış bir kişiyim. Her şeyimiz meydanda zaten. Varlıklı bir aileden de gelmiyorum. Ne yapabilirler 'Dersim isyanı ile meşhur Tunceli'de doğan, orda doğan diyebilirler' ancak. (Güneş)